Mali’de 18 Ağustos 2020’de başkent Bamako’ya 15 kilometre mesafedeki Kati garnizonunda silah sesleri duyulmuş, daha sonra ülkenin Devlet Başkanı İbrahim Boubacar Keita’nın askerler tarafından tutuklandığı bildirilmişti. İstifaya zorlanan Devlet Başkanı Keita, devlet televizyonundan kısa bir konuşma yaparak, istifasını açıklamıştı. Alıkonulan ve istifa ettirilen devrik Devlet Başkanı, birkaç hafta alıkonulduktan sonra serbest bırakılmıştı.
Darbenin ardından kurulan geçiş hükümeti, Şubat 2022’de genel seçimlerin yapılacağını ve askeri vesayetin son bulması için yeni bir “geniş tabanlı bir mutabakat kabinesinin kurulacağını” duyurmuştu.
Geçiş hükümeti Başbakanı Ouane’nin kabinesi 14 Mayıs’ta istifa etti. Darbeden birkaç saat önce, yeni bir kabine atandı. Kurulan yeni kabinede, askeri cuntanın iki üyesi olan eski Savunma Bakanı Sadio Camara ve eski Güvenlik Bakanı Albay Modibo Kone kabine dışı kaldı.
Yeni kurulan geçiş hükümetine de darbe yapan ordunun, Devlet Başkanı Bah N’Daw, Başbakan Moctar Ouane ve Savunma Bakanı Souleymane Doucoure’nun da aralarında olduğu siyasetçileri tutuklayarak, başkent Bamako’nun dışındaki Kati’de bulunan bir askeri üsse götürdüğü bildirildi.
Mali’de yaşananlar uluslararası alanda sert eleştirilere neden olsa da hükümet üyelerinin tutukluluk hali devam ediyor. Darbe nedeniyle, Şubat 2022’de yapılması öngörülen genel seçimlerin yapılıp yapılmayacağı da belirsizliğe sürüklenmiş bulunuyor.
Uluslararası tepkiler
Yeni darbeye dünyanın dört bir yanından tepkiler yağdı. Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği, Batı Afrika Ekonomik Topluluğu, AB, ABD ve İngiltere, politikacıların tutuklanmasını kınayan açıklamalar yaptılar ve siyasetçilerin “anında ve koşulsuz serbest bırakılarak grevlerine dönmesini” istediler.
BM Genel Sekreteri António Guterres, Mali hükümet liderlerinin “derhal serbest bırakılması” çağrısında bulundu.
Mali’nin istikrarsızlığında Fransa’nın Rolü
Mali 1960’a kadar Fransa’nın sömürgesi idi. 1960’da bağımsızlığına kavuşan Mali’de bağımsızlık mücadelesinin ürünü olan ve kendisini Marksist-Leninist olarak tanımlayan bir yönetim söz konusu idi.
Fransa, eski sömürgesinde sözde de olsa ML bir yönetimin iktidara gelmesini hiç hazmedemedi. Mali’yi ve Mali üzerinden Batı Afrika’daki eski sömürgelerini istikrarsızlaştırmak için sürekli çaba harcadı. Cezayir üzerinden Mali’deki cihatçı terörist grupları silahlandırarak, bunlar üzerinden ülkenin kaynaklarını talan etmeyi başardı.
Fransa bu işte yalnız değildi elbette. Mali ve komşusu olan ülkelerde nüfuz alanlarını genişletmek isteyen öteki emperyalist odaklar da ülkedeki istikrarsızlıkta birinci dereceden sorumludurlar.
Dolayısıyla Mali’de son yaşananlarla ilgili olarak “uluslararası güçler” tarafından yapılan çağrılar sahtekarcadır ve samimiyetten uzaktır.