Kapitalist dünya savaş çığırtkanlığında çıtayı yükseltiyor

ABD, Almanya, İngiltere, Fransa başta olmak üzere, NATO üyesi devletlerin yaptığı savaş hazırlıkları insanlık için olduğu kadar, diğer canlılar ve tüm gezegen için de büyük bir tehdit teşkil ediyor. Bu tehdidi bertaraf etmenin yolu, dünya halklarının emperyalizme karşı ortak mücadelesini geliştirmekten geçiyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 12 Aralık 2024
  • 08:00

“Kapitalist sistemde ‘barış’ bir sonraki savaşa hazırlık için verilen aranın adıdır. Yalnızca savaşa ve savaşı üreten emperyalizme karşı dünya halkları ve emekçilerinin kararlı mücadelesi, gerçek bir barış sağlayabilir.”

Almanya, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısından çok “Federal Cumhuriyeti doğrudan etkileyecek” bir savaş için hazırlıklara çoktan başlamış bulunuyor. 

Almanya’nın savaş bakanı Boris Pistorius 4,7 milyar Euro’ya yeni denizaltılar tedarik etmek istiyor. Bakanlığın söz konusu talebi bütçe komisyonuna sunduğu ve onaylanmasının beklendiği basına yansıdı. Thyssen-Krupp Marine Systems tarafından üretilecek olan dört adet U 212 CD denizaltısı daha sipariş edilecek. Basına bilgi veren bir bütçe komisyonu üyesi, bakanlığın halihazırda 4,7 milyara 2,4 milyar eklemek istediğini, ancak ek kaynak talebinin devam edeceğini söyledi. 

Bu gelişmelere paralel olarak “Operation Deutschland” adlı bir belge basına sızdırıldı. Alman Silahlı Kuvvetleri (Bundeswehr) tarafından hazırlanan ve siyasetçiler tarafından onaylanan “Almanya Operasyon Planı” (Operation Deutschland) başlıklı strateji belgesi, bir savunma durumunda nasıl hareket edileceğine dair ayrıntılı planlar içeriyor. Strateji belgesinin ilk versiyonu bin sayfa uzunluğunda ve ayrıntılarla dolu olsa da esasa ilişkin planlar gizli tutuluyor. Bundeswehr, olası bir savaş durumunda “ne yapmaları” gerektiği konusunda şirketleri eğitmeye başlamış bile. Silah sanayisi çoktan buna hazır hale getirildi. Şimdi ise yiyecek, içecek ve lojistik alanlarında faaliyet gösteren şirketleri “savaşa hazır hale” getirmek için eğitimler veriliyor. Kitlelere ise “en kritik 72 saat” içinde hayatta kalmaları için gerekli yaşam malzemelerini sığınaklarda depolamaları salık veriliyor.

NATO’dan “topyekün bir savaşa hazır” olun çağrısı  

Emperyalist savaş aygıtı NATO’nun Askeri Komite Başkanı Hollandalı Oramiral Rob Bauer’in Brüksel’de yaptığı konuşma, “topyekün savaşa hazır olun” çağrısı olarak değerlendirildi. Avrupa Politikalar Merkezi isimli düşünce kuruluşunda konuşan Bauer, iş dünyası liderlerini savaş dönemi senaryosuna hazırlanmaları konusunda uyardı Bauer, kapitalistleri “Rusya ve Çin gibi ülkelerin şantajlarına karşı savunmalarını güçlendirmek” için işletmelerini bir “savaş senaryosuna hazırlıklı” olmaya ve “üretim ve dağıtım hatlarını buna göre ayarlamaya” çağırdı. Tam bir topyekun seferberlik ilanı… “Muharebeleri kazanan ordu olsa da savaşları kazanan ekonomilerdir” diyen Bauer, “Ne olursa olsun tüm önemli hizmet ve malların teslim edilebileceğinden emin olabilirsek, bu caydırıcılığımızın önemli bir parçası olacaktır” diye konuştu.  “Savaşta mevcut tüm araçlar kullanılmalıdır” diyen NATO generali, kapitalistlere şöyle sesleniyor:

“Batı Çin’den gelen malzemelere bağımlı. Tüm nadir toprak malzemelerinin yüzde 60’ı Çin’de üretiliyor ve yüzde 90’ı orada işleniyor. Sakinleştiriciler, antibiyotikler, anti-enflamatuvarlar ve düşük tansiyon ilaçları için kimyasal bileşenler de Çin’den geliyor. Komünist Parti’nin bu gücü asla kullanmayacağını düşünürsek saflık etmiş oluruz. Avrupa ve Amerika’daki iş dünyası liderleri, aldıkları ticari kararların uluslarının güvenliği açısından stratejik sonuçlar doğurduğunun farkına varmalıdır.”

Savaş aygıtı NATO komutanı Bauer’in çağrısı Almanya, İngiltere ve Fransa’da yankı buluyor

Kapitalist-emperyalist sistemin savaş politikaları, en çıplak şekliyle görünür hale gelmiş bulunuyor. Almanya, İngiltere, Fransa gibi emperyalist devletler NATO şemsiyesi altında savaş hazırlıklarını hızlandırırken, bu hazırlıklar insanlığa ve gezegenin tüm canlılarına yönelik büyük bir tehdit oluşturuyor. Almanya’nın "Operation Deutschland" kapsamında attığı adımlar da aynı paralelde, hatta çizilen çerçevenin de ötesine geçiyor. 

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius’un U-Bot ve diğer ağır silah sistemlerine yönelik bütçe artırımı talepleri, bu hazırlıkların ne denli ciddi olduğunu gözler önüne seriyor. Pistorius’un, ülke genelindeki savunma sanayii ve gıda tedariki alanında faaliyet gösteren firmalara yaptığı "savaşa hazırlık yapın" çağrısı, savaş ekonomisinin sadece ulusal düzeyde değil, tüm Avrupa’yı kapsayacak şekilde kurgulandığına işaret ediyor. 

Fransa ise Afrika’daki eski sömürgelerinde artan gerilimlerle bağlantılı olarak ordusunu yeniden yapılandırıyor. Macron yönetimi, NATO stratejileriyle uyumlu bir şekilde, Afrika’daki çıkarlarını korumak adına yeni operasyonel planlar geliştiriyor. 

İngiltere ise Rusya’yı hedef alan stratejik hamleleriyle öne çıkıyor. İngiliz hükümeti, Ukrayna’daki savaşa verdiği desteğin yanı sıra, kendi nükleer silah kapasitesini artırmaya yönelik adımlar da atıyor.

Sistematik bir şekilde yapılan saldırganlık ve savaş hazırlıkları, yalnızca devletlerin askeri kapasitelerinin artırılmasını değil, kitlelerin korku atmosferinde pasifize edilmesini de hedefliyor. 

Medya ve diğer propaganda aygıtlarıyla yaratılan bu korku ortamı, halkları savaşı desteklemeye veya en azından tepkisiz kalmaya yönlendirmeyi amaçlıyor.

Emperyalizmin maskesi düşüyor

“Kapitalist sistemin doğasında "barış", bir sonraki savaşa hazırlık için verilen kısa bir aradan ibarettir.

Günümüz dünyasında bu “ara” sona ermiş görünüyor. ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere Batılı emperyalist devletler kılıçlarını çekmiş, maskelerini indirmiş bulunuyorlar. Özellikle ABD’nin küresel hegemonyasını sürdürmek adına Ukrayna’daki savaşı körüklemesi ve NATO üzerinden dünya halklarını yeni bir çatışmaya sürüklemesi bu gerçeğin en somut kanıtıdır.

Batı’nın emperyalist dünyasının bütün mahareti ile Ukrayna üzerinden Rusya’ya yüklenmesi, Filistin halkına uygulanan soykırımı Lübnan ve Suriye’ye kadar genişleten savaş makinası “günümüzün karanlığı” olarak yaşanıyor. Kapitalist-emperyalist sistem, yalnızca savaş politikalarıyla değil, gezegenin ekolojik dengesi üzerinde yarattığı tahribatla da tüm canlı türlerini bir felakete sürüklemektedir. 

Marx’ın Kapital’de yaptığı, “kapitalist üretim tarzı, insan ve doğa arasındaki ilişkiyi yıkıma uğratır” saptaması, bu yıkıcı savaşlarla daha da hızlanmaktadır. Emperyalist bloklar arasındaki rekabet, sadece insanlık için değil, tüm ekosistem için geri dönülemez sonuçlar doğuruyor.

Sermayenin pasifize etme çabaları

Batılı devletlerin savaş hazırlıklarının bir diğer önemli boyutu, halkları korku atmosferinde pasifize etmek için harcadıkları çabalardır. Medya manipülasyonları ve sürekli tekrarlanan "güvenlik tehdidi" söylemleriyle, toplumlar adeta hipnotize edilmektedir. İnsanlara, "bu sadece hükümetlerin işi, siz yalnızca izlemekle yetinebilirsiniz" mesajı verilmektedir. Ancak bu bir yanılgıdır. İzleyici kalmak, emperyalizmin istediği en büyük teslimiyet biçimidir. İnsanlığın geleceğini savaş kundakçılarının insafına terk etmektir. 

Kapitalist sistemin savaş politikalarına karşı çıkmak, yalnızca savaş karşıtlığı değil, emperyalizme karşı bir direniştir aynı zamanda. ABD, Almanya, İngiltere, Fransa başta olmak üzere, NATO üyesi devletlerin yaptığı savaş hazırlıkları insanlık için olduğu kadar, diğer canlılar ve tüm gezegen için de büyük bir tehdit teşkil ediyor. Bu tehdidi bertaraf etmenin yolu, dünya halklarının emperyalizme karşı ortak mücadelesini geliştirmekten geçiyor.

Dünya halklarının mücadelesi gerçek barışın anahtarı

Emperyalist odakların savaşı “kaçınılmaz bir gerçeklik” diye sunmaları, halkları bu yıkıma boyun eğmeye zorlamak için uydurulan bir propagandadır.  

Savaş kader değil kapitalizmin ürettiği bir dehşettir. Dünya halklarının, işçi ve emekçilerinin emperyalizme ve savaşa karşı kararlı mücadelesi, ancak ve ancak barışın gerçek anahtarı olabilir. Bugün bizden istenen, küresel bir savaş için yapılan hazırlıkları “kader” sayıp sessizce izlemek ve faturayı ödemektir. NATO’nun savaş politikalarına karşı barış hareketlerinin güçlenmesi, dünya halklarının dayanışmasını artıracak en önemli adım olacaktır. 

Marx’ın "işçilerin vatanı yoktur" saptaması, bu dayanışmanın evrenselliğine ve sınıfsal temeline işaret ediyor. Emekçiler ve ezilen halklar, savaşı üreten kapitalist emperyalizme karşı birleşerek, insanlık tarihinin en büyük direnişlerinden birini gerçekleştirebilir ve bugünün karanlığını yarının aydınlığına çevirebilir.

Savaşları üreten bu sistemi ortadan kaldırmadan, gerçek bir barışın mümkün olmayacağını unutmamalıyız. Dünya halkları için kalıcı barışın anahtarı, emperyalist savaş makinesini durduracak birleşik direniş ve mücadeledir. Emekçilerin şiarı; “İzlemeyeceğiz; direneceğiz!” olmalıdır.