Arnavutluk: İkinci Dünya Savaşı ve partizanların zaferi

Tarihten bir yaprak; 80 yıl önce, Nazi ordusu Wehrmacht'ın son artıkları Arnavutluk’u kaçarak terk etti.

  • Çeviri
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 25 Kasım 2024
  • 16:30

Arnavutluk’un birbirini izleyen iki ulusal bayramı bulunuyor. “Bağımsızlık Günü”, 28 Kasım 1912 tarihinde ülkenin, 400 yılı aşkın süre hakimiyeti altında bulunduğu Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını ilan ettiği Birinci Balkan Savaşı dönemine işaret eder. 

“Kurtuluş Günü” ise Alman Wehrmacht’ın son birliklerinin 29 Kasım 1944’te Arnavutluk’tan çekilmesi nedeniyle kutlanmaktadır. 22 Ekim 1944’te ilan edilen ve başında Komünist Parti lideri Enver Hoca’nın bulunduğu Demokratik Arnavutluk Hükümeti, başkent Tiran’da iktidarı ele geçirmişti.

10 Ocak 1946’da ise resmi olarak Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Ancak bu rejimin 1990 yılında sona ermesiyle birlikte, başlangıçta Kurtuluş Günü de resmi tatillerden çıkarıldı. Günümüzde 29 Kasım yeniden bir bayram olarak kabul edilse de muhafazakâr ve Batı yanlısı liberaller tarafından hâlâ eleştirilmekte ve sol ideolojiye ait olduğu gerekçesiyle saldırıya uğramaktadır.

Cephenin çöküşü

Komünist Parti önderliğindeki Arnavut partizanların Nazi işgaline karşı verdiği mücadeleyi küçümsemeden, Wehrmacht'ın Arnavutluk'tan çıkarılmasının esas olarak 1944'ün ikinci yarısında Doğu ve Güneydoğu Avrupa savaş alanlarındaki büyük çaplı gelişmelerin bir sonucu olduğu nesnel olarak ifade edilebilir. Ağustos ayının son haftasında, daha önce Almanya ile müttefik olan Romanya taraf değiştirdi. Bu durum Wehrmacht Yüksek Komutanlığı'nın iç değerlendirmelerinde ifade edildiği gibi "cephede büyük bir delik" yarattı. 9 Eylül 1944'te Bulgaristan düştü. Ardından 450.000'den fazla kişiden oluşan güçlü Bulgar silahlı kuvvetleri, Tito liderliğindeki partizanlar ve Kızıl Ordu ile birlikte Yugoslavya topraklarında harekete geçti. Belgrad 20 Ekim 1944'te kurtarıldı.

Romanya'daki ayaklanmanın yol açtığı askeri gelişmeler, Yunanistan ve Arnavutluk'ta konuşlanmış olan “Alman E Ordular Grubu” ile bağlantıların kesilmesi tehlikesini doğurmuştu. Bu nedenle Yunanistan’ın Mora Yarımadası’ndan "planlı tahliyesi" 5 Eylül 1944'te başladı. Bunu 3 Ekim'de Wehrmacht'ın Yunanistan ve Arnavutluk'tan tamamen çekilmesi emri izledi. Arnavut partizanlar müttefiklerin de çıkarına olan, geri çekilmesi sırasında bozguna uğratma ve olabildiğince fazla kayıp verdirmeye odaklanmıştı. Tiran kuşatması altındaki Alman birlikleri, ancak günler süren şiddetli çatışmalar sonucunda geri çekilebildi.

Arnavutluk’un Komünist Parti önderliğinde kendi çabasıyla kurtuluşu, ülkenin on yıllar boyunca süren ulusal bilinci için temel bir önem taşıdı. İletişim ve yardım sevkiyatlarının koordinasyonu için ülkede sadece küçük Amerikan, İngiliz ve Sovyet askeri misyonları bulunmuştu; bunun dışında hiçbir müttefik askeri Arnavutluk topraklarında yoktu.

1912’de devlet statüsünü kazandığında Arnavutluk, Avrupa’nın ekonomik ve toplumsal açıdan en geri kalmış, en zayıf yapıya sahip bölgesi konumundaydı. Güneydoğu Avrupa’nın, 19. yüzyıla kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyeti altında bulunan sınırları kısmen tartışmalıydı. Arnavut milliyetçileri, Sırbistan’a ve daha sonra Yugoslavya’ya dahil edilen Kosova üzerinde hak iddia ediyordu. Yunan milliyetçileri ise Güney Arnavutluk’u geri kazanmak istiyordu. Makedonya’nın sınırları ise bugün bile belirsiz ve tartışmalıdır. Ayrıca Bulgaristan da bölgede geniş toprak talebinde bulunuyordu. 

Faşist işgal

1922’den itibaren faşistlerin iktidarda olduğu İtalya, 7 Nisan 1939’da Arnavutluk’a saldırdı. Mussolini’nin birlikleri, neredeyse hiçbir direnişle karşılaşmadan ülkeyi işgal etti. Almanya’nın Polonya’ya saldırarak İkinci Dünya Savaşı’nı başlatmasının ardından Mussolini, Arnavutluk’u Yunanistan’a saldırmak için bir üs olarak kullanmak istedi. İtalyan ordusu 28 Ekim 1940’ta savaşa başladı. Ancak yaşadığı yenilgiler nedeniyle Mussolini, Alman desteği talep etmek zorunda kaldı. Wehrmacht’ın müdahalesiyle, yenilen Yunanistan; İtalyan, Alman ve Bulgar işgal bölgelerine ayrıldı. Arnavutluk ise yalnızca İtalya’nın işgali altında kaldı.

Mussolini’nin 25 Temmuz 1943’te devrilmesinin ardından Roma’daki yeni hükümet, 3 Eylül’de müttefiklerle ateşkes imzaladı ve bu 8 Eylül’de ilan edildi. 

Wehrmacht, iki gün sonra daha önceden hazırladığı planını (Mihver Operasyonu) devreye sokarak İtalyan kuvvetlerini hızla ele geçirdi ve silahsızlandırdı. Bu süreçte Alman askerleri, toplu katliamlar da dahil olmak üzere birçok suç işledi.

Dışarıdan bakıldığında Arnavutluk, 16 Ekim 1943'te "tarafsızlığını" ilan eden kendi hükümeti, idaresi, polisi ve ordusu olan bağımsız bir devlet haline geldi. İtalyan işgalinin sona ermesinden sonra, büyük toprak sahiplerini ve zengin tüccarları temsil eden ve Büyük Arnavutluk'a yönelen muhafazakar silahlı direniş hareketi Balli Kombëtar, Tiran'daki Alman destekli hükümetin yanında yer aldı ve fiilen iş birliğine gitti. Bu durum komünistlerin silahlı direnişteki etkisini güçlendirdi.

Arnavutluk Komünist Partisi, tarihsel gelişmelere göre geç bir tarihte, Kasım 1941'de kuruldu. Parti kurulduğunda 36 yaşında olan Birinci Sekreteri Enver Hoca'nın yönetiminde, Eylül 1942'de kurulan Ulusal Kurtuluş Hareketi'nin ve Temmuz 1943'ten beri Ulusal Kurtuluş Ordusu adı altında faaliyet gösteren partizanların başlatıcısı ve öncü gücü oldu. Enver Hoca ordunun başkomutanı oldu. Kurtuluş Ordusu, Kasım 1943 ile Şubat 1944 arasında Alman Wehrmacht ve işbirlikçileri tarafından gerçekleştirilen "tasfiye" dalgasına direndi ve ardından etki alanını genişletti. O dönem Arnavutluk yaklaşık olarak 800.000 nüfusa sahipti. Savaşan Partizan güçlerinin 1944 baharında 30.000 kişiyi aştığı söylenmektedir. 

24 Mayıs 1944'te Arnavutluk'un güneyindeki Përmet kasabasında bir delegeler toplantısı düzenlendi; Burada ilk kez bir geçici hükümet seçildi. Sonrasında geçici hükümetin yerini Enver Hoca yönetimindeki demokratik hükümet aldı.

Çeviri: Kızıl Bayrak

Junge Welt- Knut Mellenthin / 23.11.2024