Çok kutupluluk iş başında

Rusya-Türkiye rekabeti

Erdoğan'ın kuzey Suriye'deki Kürt yerleşim bölgelerini rahatsız etmesi sürpriz değil. Ama onlar, Türkiye cumhurbaşkanının doğrudan harekete geçmeye cesaret edemediği ABD'nin koruması altındaydı ve hala da öyle.

  • Çeviri
  • |
  • Dünya
  • |
  • 11 Aralık 2024
  • 08:00

Rusya, Ukrayna savaşını çok erken bir tarihte yeni bir dünya düzeni için de verilen bir savaş olarak tanımladı: Sadece “kolektif Batı’nın” “altın milyarın” değil, tüm aktörlerin söz sahibi olduğu çok kutuplu bir dünya düzeni. Vladimir Putin'in uluslararası durumla ilgili her konuşması bu argümanları tekrarlıyor. Rusya, kendi sesinin de dinlenecek sesler arasında yer alacağını zımnen varsaydığı sürece rahatça konuşabiliyordu.

Ancak Beşar Esad'ın devrilmesinin ardından Moskova'dan gelen açıklamalar daha çok utangaç kekelemelere benziyorlardı. Zira Rusya, çeşitli isyancı grupların Türkiye'nin desteği ile Şam'a yönelik saldırılarına hazırlıksız yakalandı. İstihbarat servislerinin haberdar olup olmadığı belki bir dönem sonra ortaya çıkacaktır. Ordusunun sadece gönülsüzce müdahil olması da nesnel sınırlamalardan kaynaklanmış olabilir. Ama hepsinden önemlisi, Rusya'nın “stratejik ortak” olarak gözüne kestirdiği Recep Tayyip Erdoğan, çok kutupluluğun ne anlama geldiğini de göstermiş oldu: Fırsatını bulan herkes, gücünün elverdiği ölçüde gerçekler yaratacaktır.

Suriye'nin kuzeyindeki Kürt yerleşim bölgelerinin Erdoğan’ı rahatsız ettikleri bir sürpriz değil. Ancak bu bölgeler, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın doğrudan karşı karşıya gelmeye cesaret edemediği ABD'nin koruması altındaydı ve halen de öyle. Ancak Rusya'nın Ukrayna'daki savaş nedeniyle askeri ve lojistik olarak aşırı zorlanmış olmasını Şam'da rejim değişikliği başlatmak için kullanması, Rusya ile Orta Doğu ve Orta Asya'da daha geniş bir rekabet tablosuna uyuyor.

Bu rekabet sadece şimdi öne çıkmıyor. Rusya'yı Karabağ Savaşı'nda uzun süredir müttefiki olan Ermenistan'ı terk etmeye zorladı bile, çünkü Türkiye destekli Azerbaycan ile ilişkiler onun için daha önemli olmuş olmalı. Moskova, Erdoğan'ın Orta Asya'daki eski Sovyet cumhuriyetlerinde nüfuzunu genişletmesini miskin miskin izlemekte. Siyasi olarak, “Türk Devletleri Konferansı” gibi girişimlerle, Türkiye bugünün Türkiye'sinin artık hiçbir şekilde olmadığı bir şeye atıfta bulunuyor: Orta Asya bozkırlarından gelen göçebe atlıların ülkesi.  

Marx'ın “18. Brumaire” de karikatürize ettiği tarihsel kostümler gibi. Ancak bunun pratik sonuçları da var: Örneğin Kazakistan ve Özbekistan'da önümüzdeki birkaç yıl içinde ulusal dillerin Türkçe imlalı Latin alfabesine geçmeleri ve Rusya'nın kültürel etkisini geri püskürtmek için Kiril alfabesinin kullanılmaması planlanmakta. Sovyet dilbilimcilerin Orta Asya dillerini ilk etapta yazılı hale getirmeleri ne işe yaradı? Çok kutupluluk bir cennet değildir, rekabeti ortadan kaldırmaz.

Çeviri: Kızıl Bayrak

Reinhard Lauterbach- Junge Welt / 10.12.24