İran’da işçiler ayakta…

Tüm bu ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların yol açacağı toplumsal patlama rejiminin büyük korkusu olmaya devam ediyor. Bu yüzden emekçilerin en ufak kıpırdanışını, hak arayışını azgınca bir şiddetle bastırmaya çalışıyor, hapis ve idama varan cezalandırma yöntemleri ile kitleleri sindirmeye çabalıyor. Ama nafile. İran işçi sınıfı düzenin tüm saldırı ve şiddet koşullarına rağmen döne döne greve gidiyor, sokağa çıkarak protestolu gösteriler düzenliyor, kitlesel dalgalar halinde düzenin karşısına dikiliyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 13 Ağustos 2020
  • 09:04

Son 40 yılın en büyük grev dalgası

 

İran işçi sınıfının dinci-faşist molla rejimine meydan okuduğu kararlı ve militan grevleri yayılıyor. Gaz sahalarındaki işçiler, haklarını savunmak için eşgüdümlü, stratejik bir grev yapıyorlar. Bunun son kırk yılda İran’da yaşanan en büyük işçi grevi dalgası olduğu belirtiliyor. 

Grev dalgasını tetikleyen olay, Mahshahr petrokimya kompleksinde taşeron bir işçi olan Ebrahim Arabzadeh’in 28 Temmuz’da 50 derece sıcak altında çalışırken ölmesi oldu. Grev, Huzistan, Hürmüzgan, Fars ve İsfahan eyaletlerindeki petrol rafinerilerinde çalışan işçiler tarafından maaşlarının ödenmesi, sosyal hakların verilmesi, ücret adaletsizliğinin giderilmesi ve iş güvenliği talepleriyle başlatıldı. Ülkenin güney eyaletlerindeki Abadan, Pars, Qeshm ve Asaluyeh’deki petrol rafinerilerinde, Lamerd petrokimya kompleksinde ve dünyanın en büyük doğalgaz sahası olan Güney Pars petrol sahasında gerçekleşenler de dahil olmak üzere en az 11 eyalette yaklaşık 30 petrol ve petrokimya tesisindeki fiili grevlere 10 binin üzerinde işçi katıldı.

Grevler dalga dalga geldi

İşçiler, müteahhit firmalara sunacakları talepleri bir liste haline getirdiler. 1 Ağustos Cumartesi günü 10 bin işçi greve çıktı. 2 bini gaz sahalarını tamamen terk etti ve eve döndü. Birçoğu da müteahhitlerin ofislerinin dışında toplandı. 

Huzistan eyaletine bağlı Mahshahr kentindeki Razi Petrokimya Şirketi çalışanları, maaş adaletsizliği ve işçi temsilcilerinin şirkete girişlerine izin verilmemesi gerekçesiyle grev başlattı. 29 Temmuz’da Kuzey Azadegan petrol sahasında çalışan işçiler, düşük ücretleri protesto etmek için greve giderek grev sürecinde başı çekmişlerdi. 

Petrol rafinerisi çalışanları 1 Ağustos’tan beri, gecikmiş ücretlerin ödenmesi ve iş sınıflandırma yasasının uygulanmasını talep ederken, Qeshm petrol rafinerisindeki işçiler, maaşları düzenli ödenmemesini ve yüksek riskli çalışma koşullarını protesto etmek için iş bıraktılar. Huzistan eyaletine bağlı Abadan, Hürmüzgan eyaletine bağlı Parsiyan ve Fars eyaletindeki Lamerd petrol rafineri işçileri, geçtiğimiz günlerde, maaşlarının ödenmemesi ve iş güvenliğinin olmaması gibi nedenlerle grev başlattı.

Grev dalgası, 3 Ağustos’ta Kangan rafinerisine ve Parsian petrol üretim tesisine, 4 Ağustos’ta ise İran’ın merkezindeki İsfahan rafinerisine ve kuzeydoğudaki Meşhed’e yayıldı. İsfahan Petrol Rafineri Şirketi çalışanları da maaşlarını alamamaları nedeniyle grev yapan işçiler arasına katıldı.

Petrol işçileri, genellikle her türlü iş güvencesinden ve sosyal haklardan yoksun, sözleşmeli işçi olarak çalıştırılıyorlar. İran’da ücretlerin geç ödenmesi sıkça yaşanan bir sorun. Bundan kaynaklı yerel protesto eylemleri ve grevler sıkça gündeme geliyor. Ancak, şimdiki gibi büyük ölçekli, yaygın, birbiri ile koordineli bir grev dalgası daha önce hiç yaşanmamış bir durum. 

Yedi Tepe şeker kamışı işçilerinin grevi 3. aya giriyor 

Petrol zengini Huzistan eyaletinde bulunan Haft Tappeh (Yedi Tepe) Şeker Kamışı Fabrikası’nda çalışan işçiler de iki aydır grevdeler. Ödenmeyen ücretleri ve şirketin kamu sektörüne veya işçilere devredilmesini talep eden şeker işçileri, şirketin özelleştirilmesinden sonraki beş yıl içinde birçok kez greve gittiler. İran rejimi grevlere acımasızca saldırdı, birçok işçi önderi gözaltına alındı. Ama hiçbir baskı onları yıldıramadı ve şeker işçilerinin grevi 3. ayına girdi. 

Şeker işçileri son yıllarda ödenmeyen ücretlerinin gasp edilmesi girişimlerinden vazgeçilmesini, şirketin kamu sektörüne veya kendilerine devredilmesini, “yolsuz şirket yöneticilerinin kovulup tutuklanmasını”, sosyal haklarının verilmesini, işten atılan işçilerin geri alınmasını, işçilerin örgütlülüğünü engellemeye yönelik baskılara son verilmesini, tutuklu öncü işçilerin hapis cezalarının kaldırılmasını ve serbest bırakılmasını talep ediyorlar. 

1974-1975 yılları arasında kurulan Yedi Tepe Sendikası, İslamcı devrimin işçi düşmanı politikaları nedeniyle diğer sendikalar gibi yasa dışı ilan edilmişti. Kamu kuruluşu olan fabrikanın 2005-2006 yıllarında yüzlerce dönümünün satılması üstüne Yedi Tepe işçileri toplu bir şekilde buna karşı çıktı ve 2007 yılında Yedi Tepe Sendikasını yeniden kurdular. Kısa süre sonra işçi önderleri tutuklanarak, hapsedildi, faaliyetlerden men cezasına çarptırıldılar. 

Ama bütün bu baskılara rağmen 2018 yılında Yedi Tepe işçileri özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı tüm baskılara rağmen tekrar harekete geçtiler. Ardından sendika temsilcisi tutuklanarak, televizyonlarda itiraf vermeye zorlandı.  İşçi sınıfının bağımsız, korkusuz, inatla, her baskıya karşın direnen sesinin duyulması sansür ile boğulmaya çalışılıyor.

İran’daki Yedi Tepe Şeker Fabrikası işçileri inatla devam ettirdikleri, talepleri karşılaşıncaya kadar devam ettirme kararlılığında olduklarını açıkladıkları ve üçüncü aya giren grevlerini ve seslerini dünya işçilerine ulaştırmaya çalışıyorlar. “Yoldaşlar, dünyanın her yerinde ve bütün dillerinde Yedi Tepe işçisinin ve İran işçi sınıfının sesi olunuz!” diyerek 4 Ağustos tarihinde bir çağrı kaleme aldılar.

Haklarını arayan işçilere gözdağı

İşçilerin her türlü hak arama mücadelesi düzen tarafından en sert baskı ve şiddet kullanılarak bastırılmaya çalışılıyor. Aralık 2017 ve Ocak 2018’de düzenlenen gösterilere katılan bazı protestocular idam edilerek işçi sınıfına gözdağı verilmeye çalışılmıştı.

Bu protestolardan sekiz ay sonra, Mostafa Salehi isimli işçi gösteriler sırasında bir İslami Devrim Muhafızları askerini öldürme suçlamasıyla tutuklanmıştı. Salehi cinayet suçlamalarını reddetmesine rağmen, Şubat 2019’da sadece 10 gün içinde yargılanarak, geçtiğimiz hafta salı günü ilan edilen mahkeme kararından bir gün sonra idam edildi.

Temmuz ayı başında, Azarab Industries’te ücretlerin ödenmemesini ve işletmenin özelleştirilmesini protesto eden 42 işçi Arak’taki bir mahkeme tarafından bir yıl hapis, 74 kırbaç ve bir ay zorunlu çalışma cezasına çarptırılmışlardı. Halkın karara yönelik büyük öfkesi karşısında cezalar daha sonra bir üst mahkeme tarafından geri çekildi. Yine temmuz ayı içinde, 2019 Kasım ayında gösterilere katılan üç protestocunun idamı çok geniş katılımlı bir sosyal medya kampanyası sayesinde engellendi, protestocuların yeniden yargılanmasına karar verildi.

Kriz derinleşiyor, kitlelerin yaşamı çekilmez hale geliyor

Amerikan emperyalizminin emperyalist çıkarları doğrultusunda İran’a, dolayısıyla İran emekçi halkına uyguladığı cezalandırıcı yaptırımlar nedeniyle İran’ın ham petrol üretimi, son 40 yıldaki en düşük seviyesine geriledi. Ülkedeki petrol üretiminin günde 1,9 milyon varile düştüğü ve bunun 2018’dekinin yarısı olduğu bildiriliyor. İran’ın petrol gelirlerinin 2019’da 8 milyar dolara kadar düştüğü ifade ediliyor. Bu rakam 2011’de 100 milyar dolar ve 2018’de 62 milyar dolardı.

İran Riyali sert bir inişte. 2015 yılında 1 Amerikan Doları 35 bin riyalken, yakın dönemde yaklaşık 230 bin riyal oldu. İran’daki enflasyon oranı yaklaşık yüzde 35’e ulaşmış durumda ve bu şu anda dünyadaki en yüksek dördüncü oran.

Amerikan emperyalizmi, İran’ın ekonomisini çökertmeye ve rejimi devirmeye yönelik yaptırımlarını arttırmak için Covid-19 pandemisini de büyük bir fırsata çevirdi. İran’ın koronavirüs vakalarını, kanser hastalarını ve diğer ölümcül hastalıkları tedavi etmesi için gereken ilaçları ve malzemeyi almasını engelledi. COVID-19 pandemisi nedeniyle İran’ın IMF’den 5 milyar dolarlık bir acil durum kredisi almasını önlemek için her yolu denedi. 

ABD ve Avrupalı emperyalistler, sürdürdükleri bu canice tutum nedeniyle İran’da yaşanan kitlesel ölümlerden en az İran molla rejimi kadar sorumlulardır. Resmi rakamlara göre 18 bin kişinin koronavirüs nedeniyle hayatını kaybettiği ülkede her gün 2 binden fazla yeni vaka ve 200 dolayında ölüm kaydediliyor. 

***

İran’da giderek derinleşen çok yönlü kriz, işçi ve emekçi kitlelerinin yaşam koşullarını her gün biraz daha karartıyor. Rejimin neoliberal politikaları milyonlarca işçiyi açlığa sürüklüyor. Bu, işçi ve emekçilerin düzene karşı tepkisini her geçen gün daha da büyütüyor. Pandemi karşısında hükümetin yıkıcı politikaları bunu daha da perçinliyor. 

Tüm bu ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların yol açacağı toplumsal patlama rejiminin büyük korkusu olmaya devam ediyor. Bu yüzden emekçilerin en ufak kıpırdanışını, hak arayışını azgınca bir şiddetle bastırmaya çalışıyor, hapis ve idama varan cezalandırma yöntemleri ile kitleleri sindirmeye çabalıyor. Ama nafile. İran işçi sınıfı düzenin tüm saldırı ve şiddet koşullarına rağmen döne döne greve gidiyor, sokağa çıkarak protestolu gösteriler düzenliyor, kitlesel dalgalar halinde düzenin karşısına dikiliyor. 

Fiili grevlerin İran ekonomisinin en kritik sektöründe patlak vermesi, grevleri daha da önemli kılıyor. ABD destekli Şah’ın kanlı diktatörlüğünün belini kıran, petrol işçilerinin Ocak-Şubat 1979’daki kitlesel greviydi. Çünkü petrol endüstrisi İran ekonomisinin belkemiğini oluşturuyor.

İşçi sınıfının bu kararlı, yaygın ve kitlesel mücadelesi dinci faşist molla rejimin korkularının pek de yersiz olmadığını gösteriyor. İranlı işçiler, hakları için ayağa kalkma ve seslerini duyurana kadar protestoyu sürdürme kararlılığında olduklarını, hiçbir baskının onları yıldıramayacağını defalarca kanıtladılar.