Ulusal İstatistik Ofisi’ne (ONS) göre, yüksek gıda ve enerji fiyatlarının körüklediği enflasyon, İngiltere’de 1982’den bu yana en yüksek zirveye çıktı. İşçi ve emekçilerin alım gücü önemli ölçüde geriledi. Dolaysıyla on binlerce tren, metro ve otobüs işçisi grevde. Hükümet ve taşeron şirketlerin ücret artışı tekliflerinin, rekor seviyelere varan enflasyon karşısında ücret kesintisi anlamına geldiğini söyleyen sendikalar grev kararı almıştı. Sonbaharda daha da yükselmesi beklenen enflasyon nedeniyle gıda, elektrik ve doğal gaz fiyatlarının sert yükselmesi, sadece demiryolları değil, iletişim ve sağlık gibi birçok alanda da ücret artışı talebiyle grevler yaygınlaşıyor.
Ulaştırma sektöründeki grev kararı bir süre önce Demiryolu İşçileri Sendikası (RMT) tarafından, hükümet ve şirketlerle, ücret artışı, işten çıkarmalara ve çalışma koşullarında yapılmak istenen değişiklikler konusunda anlaşma sağlanamaması üzerine alınmıştı. Bu hafta 18-20 Ağustos günlerini kapsayan grevlere 40 binden fazla RMT üyesi işçinin yanı sıra yine demiryolu işçileri arasında örgütlü TSSA (Ücretli Ulaştırma Çalışanları Birliği) sendikası ile UNİTE sendikası üyeleri de katılıyor. Sendikalar, çalışanların ücretlerinin, hayat pahalılığındaki artış göz önüne alınarak belirlenmesini, en az enflasyon düzeyinde olmasını istiyor. Kapitalist şirketlerin şu ana kadar en yüksek teklifi yüzde 5 oldu. RMT sendikası bu öneriyi reddetti.
RMT işçileri, işten çıkarmalara, emekli maaşlarına yönelik saldırılara ve düşük ücretlere karşı greve gitti. Ülke çapında yapılan grev, İngiltere’de demiryolu hizmetlerini neredeyse felç etti. Çeşitli tren şirketlerinden on binlerce çalışan 18 Ağustos günü çalışmayı bıraktı. 20 Ağustos günü de demiryolu grevi ilan edildi. İşçiler daha yüksek ücretler ve daha iyi çalışma koşulları talep ediyor. RMT Genel Sekreteri Mick Lynch, Londra metro ve metro çalışanlarının emekli maaşlarını korumaya, makul bir ücret artışı, iş güvenliği ve iyi çalışma koşulları elde etmeye kararlı olduğunu belirterek şunları söyledi. “Metro patronları, sübvansiyonları kesmek adına, işçi çıkarmak, çalışma koşullarını ve emekli maaşlarını baltalamak için hükümetle gizli müzakereler yürütüyor. İşçilere yönelik hükümet öncülüğündeki bu saldırı felaket olacaktır.”
115 binden fazla İngiliz posta işçisi ağustos ayının sonunda daha iyi ücret için grev ilan etti. 24-31 Ağustos tarihleri arasında, on beş İskoç belediyesindeki 1.500 atık toplayıcı, yüzde 2’lik bir ücret artışına karşı greve gitmek istiyor. İngiltere ve Galler’de 5 Eylül’den itibaren ülke çapında süresiz bir grev tartışılıyor. Önümüzdeki ay İngiltere ve Galler’deki yüz binlerce hemşire, ücret anlaşmazlığı nedeniyle greve gidecek. Bu, İngiltere ve Galler’deki RCN hemşirelerinin ilk grevi olacak. 84 binden fazla yüksek öğretim çalışanı da tarihinin en büyük grevine hazırlanıyor. İngiltere’de yaklaşık 5,5 milyon üyeye sahip 48 sendikayı temsil eden Sendikalar Kongresi (TUC), “Çalışanlarına adil bir oranda zam yapılmasını ve tüm çalışanlara saat ücreti olarak en az 15 sterlin asgari ücret verilmesini” talep ediyor.
Ulaştırma Bakanı Grant Shapps, 18 Ağustos günü çıkılan demiryolu grevi öncesinde ülkeyi “fidyeci, militan sendikaların elinden kurtarmak” için eski başbakan Margaret Thatcher’in izini takip edecekleri 16 maddelik bir planları olduğunu duyurdu. “Büyümeyi yönlendirmenin en hızlı yollarından biri, modası geçmiş, verimsiz ve israfa neden olan çalışma uygulamalarını yeniden düzenlemektir” diyen Shapps, sendikaları “tıpkı Thatcher gibi” alt edeceklerini söyledi.
Artan yaşam maliyetleri krizi, milyonlarca işçiyi yoksulluğun eşiğine getirdi. İngiltere’deki birçok insan için temel ihtiyaçlar bile giderek daha fazla karşılanamaz hale geliyor. Bu, yayılan grevlerin de zemini. Bakanlar ve kapitalistler grevlerin toplumda tepkiyle karşılanacağını bekliyordu. Ancak son birkaç haftadır yapılan anketlerde, kamuoyunun işçiler ve sendikaların eylemlerinden yana tutum aldıkları yönde olduğu belirtiliyor.