Hindistan’da işçi sınıfı ve emekçilerin genel grevler, gösteriler, direnişlerle dışa vuran öfkesi bir sürekliliğe kavuşmuş görünüyor. Ocak 2019’da 200 milyon işçi ve emekçi greve gitmişti. 8 Ocak 2020’de gerçekleştirilen genel greve katılımın ise 250 milyona ulaştığı belirtildi. Ülkenin dört bir yanında kitleler alanlara çıktılar. İşçi ve emekçi kadınlar militan tutumlarıyla öne çıkarlarken, eylemlerde kızıl rengin baskın olması ise mücadelenin politik düzeyine dair fikir verdi.
1.3 milyar nüfusu ile Çin’den sonra dünyanın ikinci kalabalık ülkesi olan Hindistan’da işçi sınıfı dev bir güç oluşturuyor. Aynı anda 250 milyon işçinin genel greve çıkması, tarihte eşine rastlanmayan bir olaydır. Sömürülen sınıfların tarihteki en büyük zaferi olan Büyük Ekim Sosyalist Devrimi gerçekleştiğinde Rusya işçi sınıfının birkaç milyondan oluştuğu dikkate alınırsa, Hindistan proletaryasının nasıl muazzam bir güce ulaştığı daha iyi anlaşılır.
Sağcı, ırkçı, neo-liberal hükümete öfke dorukta!
İkinci kez seçimleri kazanmanın da rahatlığıyla hareket eden Narendra Modi hükümeti, işçi sınıfı, tarım emekçileri, kadınlar, gençler ve azınlıkları hedef alan saldırıların dozunu arttırıyor. Sergilenen pervasızlık nedeniyle işçi sınıfının önderlik ettiği genel greve katılım yüksek oldu. Saldırının hedefindeki diğer toplumsal kesimler de greve geniş destek verdiler.
Uygulanan neoliberal politikalar yaşanan krizi daha da derinleştiriyor. İşsizlik artıyor, enflasyon yükseliyor, emekçilerin reel ücretleri düşüyor. Yanı sıra özelleştirmeler, iş yasalarının kapitalistler lehine değiştirilmesi, taşeronlaştırmanın yaygınlaştırılması, asgari ücretin yükseltilmesi taleplerinin göz ardı edilmesi vb. sorunları daha da ağırlaştırılıyor.
Gelir uçurumunun derinleştirildiği ülkede, hem kolluk kuvvetleri hem de örgütlü çeteleriyle terör estiren sağcı hükümet, tarım işçileri ile kır emekçilerini yıkıma sürükleyen icraatlara devam ediyor. Tarım emekçilerinin intihar olaylarında gerçekleşen dramatik artış, sorunun vahameti hakkında fikir veriyor.
Kast sisteminden kalma cinsiyetçiliğin yaygın olduğu Hindistan’da sağcı hükümetin politikaları emekçi kadınların durumunu daha da ağırlaştırıyor. İşçi ve emekçi kadınların eylemlerde öne çıkması, çifte baskının derinleşmesine karşı büyüyen öfkenin boyutlarını gösteriyor.
Sınıfsal eksenli saldırılardaki pervasızlığı Hindu ırkçılığıyla örtmeye çalışan gerici rejim, özellikle Müslümanları hedef alan vatandaşlık yasasıyla emekçileri bölmeye çalışıyor. Kapitalist sınıfların çıkarlarını gözeten politikalarla emekçilere saldıran Modi rejimi, şoven milliyetçiliği kışkırtarak, Keşmir’de Pakistan’la gerilimi tırmandırarak, emekçileri parçalama çabasında. Genel greve katılım düzeyi bunun kolay olmadığını gösteriyor.
Genel greve yüksek düzeyde katılım!
On merkezi sendikanın ortak platformu tarafından yapılan çağrıyla gerçekleştirilen genel grev bütün sektörlerde üretimi durdurdu. Hem kentlerde hem kırlarda etkili olan genel greve öğrenci gençlik de geniş bir katılım sağladı.
Çelik, kömür, silah üretimi, limanlar, rıhtımlar, petrol, doğalgaz, telekomünikasyon, enerji gibi ekonominin lokomotifi sektörlerde üretim dururken, ulaşım, bankacılık, eğitim gibi alanlarda da hizmetler büyük ölçüde kesintiye uğradı. Ülkenin dört bir yanında sokaklara çıkan işçi sınıfı, emekçiler, kadınlar, gençler taleplerini haykırdılar. Bazı bölgelerde kolluk kuvvetlerinin saldırısına direnen binlerce emekçi gözaltına alındı.
Eylemlerde ekonomik-sosyal talepler yükseltildi, demokratik hakları hedef alan saldırılar protesto edildi ve siyasal talepler dile getirildi.
Ekonomik, demokratik, siyasal talepler
Genel grev bir anda gerçekleşmiş bir eylem değil. Bu büyük eylemi önceleyen çok sayıda grev, direniş ve gösterinin yanısıra yüz bin çelik işçisi etkili bir grev gerçekleştirmişti. Yani iki büyük genel grev arası dönemde kitleler yine hareketliydi.
Eylemlere katılımın yaygınlığı taleplere de yansıyor. Farklı toplum kesimlerinin taleplerinin bazı özgünlükleri olsa da, gerici rejime karşıtlık ortak noktaları. Hareketin lokomotifi olan işçi sınıfının, asgari ücretin yükseltilmesi, fiyat artışlarının dizginlenmesi, işsizliği frenleyecek politikalar, iş kanununda yapılan saldırgan değişikliklerin geri çekilmesi, özelleştirmelerin durdurulması, sendikalaşmayı engelleme çabalarına son verilmesi, sözleşmeli çalışanların kadroya alınması gibi talepleri öne çıkıyor.
İşçi sınıfının taleplerini destekleyen öğrenciler, demokratik hakların gaspına karşı da talepler yükseltiyorlar. Kır emekçileri, iktidarın tarımı çökerten politikalarını protesto ederken, kadın emekçiler ise hem sınıfsal hem cinsel sömürüye karşı taleplerini dile getiriyorlar. İktidarın ırkçılığı yayma girişimlerine itibar etmeyen emekçiler, sınıfsal talepler etrafında birleşerek gericiliği boşa düşürüyorlar. Dikkat çekici olan, Müslümanlar başta olmak üzere azınlıkları hedef alan vatandaşlık yasasının da protesto edilmesidir. Sınıfsal temelde birleşme sağlandığında, emekçileri parçalama girişimleri de ters tepiyor.
Mücadele devam edecek!
Hindistan servet-sefalet uçurumunun en derin olduğu ülkelerin başında geliyor. Oxfam’ın 2019 tarihli raporunun bu ülkeyle ilgili rakamları ibret verici tabloyu gözler önüne seriyor.
Buna göre, 63 Hindistanlı milyarderin toplam serveti Hindistan’ın 2018-19 mali yılı bütçesinden daha yüksektir.
Hindistan’ın en zengin yüzde 1’i, ülke nüfusunun %70’ini oluşturan 953 milyon kişinin sahip olduğu servetin dört katından fazlasına sahiptir.
Bir teknoloji şirketi CEO’sunun bir yıllık kazancına ulaşabilmek için bir kadın işçinin 22.277 yıl çalışması gerekiyor.
Gerici iktidarın sınıflar arasındaki uçurumu daha da derinleştiren politikaları, Hindistan’da sınıf çatışmalarının sertleşmesini kaçınılmaz kılıyor. Küstah burjuvazinin gerici temsilcisi Narendra Modi saldırgan politikalarında ısrarlı görünüyor. İşçi sınıfı ve emekçiler ise, bu pervasızlığa dur deme, haklarını koruyup geliştirme konusunda kararlı görünüyor. Yüz milyonların eyleminin gelişmesi, daha militan ve politik bir nitelik kazanması durumunda, ne küstah kapitalistler ne de onların kuklası Modi rejimi ayakta durabilir.