Fransa’da emekli generaller, varoşlara atfen “banliyö orduları” tehlikesine ve “ülkede büyüyen kaosa” dikkat çekerek, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a bunun durdurulamaması durumunda “iç savaş çıkacağı” uyarısında bulundu. 21 Nisan’da aşırı milliyetçi, sağcı ve faşist “Valeurs Actuelles” adlı sitede yayımlanan ve 20 emekli general, 100 kadar muvazzaf (hala görevde olan) subay ile 1000’den fazla ordu mensubunun imzası bulunan mektupta, hükümete “vatanı savunma” çağrısı yapıldı.
Fransa Afrika’daki eski sömürgelerinde, yerli işbirlikçilerin de desteği ile yağma, talan ve katliamlar eşliğinde onarılması güç yaralar açtı. İşgale ve sömürgeciliğe karşı gelişen ulusal kurtuluş ve ulusal bağımsızlık mücadeleleriyle buralardan sökülüp atılan Fransız emperyalizmi, giderken koruması altındaki işbirlikçilerini de yanında götürdü. Eski sömürgelerin Fransa’daki nüfusu, önceden ve sonradan gelenlerle birlikte çoğaldı.
Çoğu Cezayirli olan Afrika kökenli bu nüfus, Fransa’da kaderlerine terk edildi. Beklentilerin aksine, Fransa’nın banliyölerinde kendilerine bir ‘hayat’ kurmaya çalışan Afrikalı göçmenler, Batının “medeni” kültürü ile kaynaşmak bir yana, giderek ondan uzaklaştı ve ilişkiler çatışmalı bir hal aldı. Zaman zaman fiziki isyana kalkan bu “banliyö orduları”nın hoşnutsuzluğu, 2005’te doruk noktasına ulaştı. E-muhtırada “banliyö ordusu, banliyö sürüsü” diye anılanlar, çoğunluğunu Afrika kökenlilerin oluşturduğu bu göçmenlerdir.
Fransa, kanlı ve sömürgeci geçmişi ile yüzleşmek, “birlikte yaşama kültürünü” geliştirmek yerine, inkarcı ve güvenlikçi tedbirlerle sorunu “çözmeye” çalıştı. Bu da yoksulluğun ve geleceksizliğin kol gezdiği ve özellikle genç göçmen nüfusun daha fazla etkilendiği Fransa’nın varoşlarında “banliyö orduları”nı doğurdu. Fransa burjuvazisi, bizzat kendi icraatları sonucu ortaya çıkan bu sosyal ve siyasal sorunu çözmek yerine, güvenlikçi tedbirlerle önlemeye, bastırmaya çalıştı. Güvenlikçi tedbirlerin de kışkırtmasıyla biriken öfke, sıkışan enerji patlamaya dönüştü. “Banliyö orduları” daha da güçlenerek, Fransa’nın “güvenlik sorunu” haline geldi. E-muhtıranın bunun üzerinden ırkçı ve şoven duygulara hitap etmesi elbette tesadüfi değil.
Fransa’nın “birden çok tehditle karşı karşıya olduğu” iddia edilen ve e-muhtıra diye nitelenen metinde, ülkenin bu “tehdit unsurlarından ve banliyö sürülerinden kurtarılması gerektiği” ifade edildi.
E-muhtırada, “ırkçılık karşıtı bir ayrımcılıkla vatan topraklarında huzursuzluk ve topluluklar arasında nefret oluşturulduğu” belirtilerek, “‘Irkçılık’ ve ‘dekolonizasyon’ gibi terimleri kullananlar, Fransa’nın geleneklerini, kültürünü hor görmektedirler. Ülkeyi geçmişinden uzaklaştırarak dağıldığını görmek istemektedirler” savı ileri sürüldü. E-muhtırada, yetkililerin, polisleri gösterilerde paravan ve günah keçisi olarak kullandıkları, göstericilerin sadece verilen emirleri yerine getiren polislere düşman gibi davrandıkları ileri sürülüyor. Yürütmeden “bu tehlikelerin yok edilmesi” istenerek, “Artık ağırdan almaya vakit kalmadı. Aksi taktirde bu büyüyen kaosu bir iç savaş sonlandıracak ve sizin sorumlu olacağınız ölü sayıları binlerle ifade edilecek” denildi.
Emekli generaller tarafından kaleme alınan ve hükümeti İslamcılara karşı “gevşeklikle” suçlayan e-muhtıraya kısa sürede binden fazla ordu mensubu imza attı.
E-muhtıranın, geçtiğimiz günlerde Fransa’da bir kadın polisin din taciri, terör kaynaklı bıçaklı bir saldırıda öldürülmesi sonrası yayımlanması, manidar olduğu kadar, Cezayir’in bağımsızlığına karşı çıkan generallerin Charles de Gaulle’e karşı darbe girişiminin 60’ıncı yıldönümüne denk getirilmesi de manidardır.
Gelinen yerde toplamında 8.500 ordu mensubunun kısa sürede e-muhtıraya imza atmalarında, öncesinde öldürülen ve 3 çocuk geride bırakan kadın polis üzerinden yaratılan ırkçı, şoven iklimin etkili olduğu ileri sürülüyor.
Fransa’da 7 Ocak 2015’de mizah dergisi Charlie Hebdo’ya yapılan terör saldırısından sonra ordu “terörle mücadele iç cephede” konuşlandırılıyor. Askerler, tren istasyonlarının, havalimanlarının, kiliselerin, sinagogların ve Yahudilere ait diğer kuruluşların güvenliğini sağlıyorlar.
“Güvenliği sağlamak için” sokaklarda devriye gezen askerler ülkedeki “güvensizliğin ve tehdit durumunun” adeta resmi haline gelmiş bulunuyorlar. Hava alanları, tren istasyonları, müze ve benzeri yerlerde tam teçhizatlı asker ve polislerin varlığı, sürekli bir tehdidin varlığını ve güvende olmamayı yansıtıyor. Sermayenin temsilcisi Macron ve kabinesi, tam da bunu istiyor.
Marine Le Pen’den anında destek
Ulusal Cephe (Front National) adlı partisinin ismini 46 yıllık aradan sonra, 2018’de Ulusal Birlik (Rassemblement National) olarak değiştiren aşırı milliyetçi-faşist Marine Le Pen e-muhtıraya anında destek verdi. Le Pen, aralarında emekli general ve subayların da bulunduğu askerlerin Macron’a yazdığı açık mektuba cevaben, aşırı sağcı Valeurs Actuelles sitesinde açık mektup yayımladı.
Askerlerin “ülkenin kötüye giden durumuna” dair endişesini paylaştığını belirten Le Pen, “Bununla birlikte, bu zayıf siyasi gücü kötü alışkanlıklarından vazgeçirmek için uyarının yeterli olacağını düşünmüyorum” ifadesini kullandı. Muhtıracı generallere hitaben “sizi bu savaşta hareketimize katılmaya çağırıyorum” diyerek, e-muhtıraya tam destek sundu.
İktidarı ve muhalefetiyle, burjuvazinin yarattığı bu “güvenliksiz ve tehdit ortamı” sermaye devletine demokratik hak ve özgürlükleri kolayından biçme olanağı sağlıyor. Yaratılan bu iklimin gölgesinde Macron ve kabinesi, demokratik hak ve özgürlüklere, sosyal haklara yönelik kanunlarla saldırı dalgası başlattı.
18 Mart 1871’de kurulan ilk işçi devleti Paris Komünü’nün yaratıcı olan Fransa işçi sınıfı, Macron ve kabinesine, sosyal ve siyasal hakları, demokratik hak ve özgürlükleri kolayından biçmesine, grev ve direnişleriyle fırsat vermiyor. Bu nedenle sermaye daha fazla “güvenliksiz ve tehdit” algısı yaratmaya ihtiyaç duyuyor. Emekli generallerin kaleme aldığı e-muhtıra, Macron ve kabinesinin istediği bir hamle olmasa da yaratılan “güvenliksiz ve tehdit” algısı amaca hizmet ediyor.
E-muhtırayı kaleme alan emekli general dahil, imzacı muvazzaf ve emekli ordu mensuplarına “ağır yaptırımlar” uygulanacağı belirtilse de e-muhtıranın amacı hasıl olmuşa benziyor.