Wikileaks’in kurucusu Julian Assange serbest bırakıldı. Bunda elbette ki Assange ile uluslararası dayanışma hareketinin büyük bir payı var ve sevindirici bir gelişme. Ancak basın özgürlüğüne pranga ve endişeler de devam ediyor. Assange'nin Avustralya'daki ailesinin yanına dönebilmesi için önce Guam yakınlarındaki ABD kolonisi Saipan'a gidip bir ABD yargıcı önünde “suçunu” itiraf etmesi gerekiyor.
Önceden varılan anlaşmaya göre Assange, “ABD'nin gizli savunma belgelerini elde etmek ve yaymak için komplo kurma” suçunu kabul edecek. 52 yaşındaki gazeteci bu “suçtan” 62 ay hapis cezası alacak. Bu sürenin fazlasını zaten hapiste geçiren Assange serbest kalacak.
Assange’nin “şartlı” serbest bırakılması her meselede olduğu gibi basın ve düşünce özgürlüğü söz konusu olunca da emperyalist güçlerin ikiyüzlülüğü tartışmasını da beraberinde getirdi. Assange’nin hikayesi, emperyalist güçlerin basın ve düşünce özgürlüğünü nasıl kendi çıkarlarına göre şekillendirdiğini gösteriyor.
Avustralya vatandaşı olan Julian Assange, 2010 yılında ABD'nin gizli savunma belgelerini yayınlayarak dünya çapında geniş bir yankı uyandırmıştı. Çünkü belgeler, ABD'nin işgal ettiği Irak ve Afganistan işlediği vahşi savaş suçlarını ortaya koyuyordu. Assange, bu ifşalardan sonra sürekli bir takip ve baskıya maruz bırakıldı. 2012 yılında, İsveç'te hakkında açılan “cinsel suçlama” davası nedeniyle İngiliz makamlarının kendisini ABD'ye iade etme olasılığına karşı Londra’daki Ekvator Büyükelçiliği’ne sığındı. Yedi yıl boyunca bu büyükelçilikte yaşamak zorunda kalan Assange, 2019 yılında İngiliz polisi tarafından büyükelçilikten çıkarılarak tutuklandı ve Belmarsh hapishanesine konuldu.
Assange, İngiltere'deki “yüksek güvenlikli” Belmarsh hapishanesinde beş yıl iki ay tutuklu kaldı. Hapishane koşulları ve uzun süren tecrit hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı üzerinde ağır tahribatlar yarattı. Uluslararası dayanışma hareketi ve insan hakları savunucularının yoğun çabaları, Assange’nin 12 yıl sonra serbest bırakılmasını sağladı. 25 Haziran Salı günü Assange’nin serbest bırakıldığı haberi dünya çapında sevinçle karşılandı.
Emperyalist güçlerin ikiyüzlü çifte standartları
Assange’nin serbest bırakılması, emperyalist güçlerin basın ve düşünce özgürlüğü konusundaki riyakarlıklarını ve çifte standartlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Tamamen gerçeklerden oluşan Assange’nin ifşaları casuslukla itham edilip cadı avı başlatanlar, Filistin’e yönelik soykırım ve insan hakları ihlallerini eleştirenler söz konusu olunca da anında antisemitizmle itham ederek susturuyorlar. Bu ithamlarla ortak oldukları suçları gizlemeye çalışanlar, meşru eleştirilerin de önünü kesmek istiyorlar. Aynı şekilde, Ukrayna savaşında hem Rus medyası Rus/Sovyet yazar ve sanatçıların eserlerinin yasaklanması, emperyalist güçlerin “düşünce ve basın özgürlüğünü” nasıl keyfi bir şekilde rafa kaldırabildiklerini gösteren bir başka örnektir. Bu, ABD ile Batı'nın “ifade, düşünce ve basın özgürlüğü” konusundaki ikiyüzlülüklerini ve ne kadar sahtekar olduklarını açıkça ortaya koymaktadır.
“Basın özgürlüğü” ve “Casusluk yasası”
Assange’nin ABD’ye iade edilmesi ihtimali ve “Casusluk yasası” uyarınca yargılanma olasılığı, “basın özgürlüğü” konusunda ciddi endişelere yol açmıştı. ABD, “Casusluk yasası”nı kullanarak Assange’yi gizli belgeleri yayımlamakla suçladı. Eski ABD Ulusal İstihbarat Direktörü olan James Clapper, Assange’nin “görevini yaptığını” belirtirken, ifşa edilen belgelerde ABD’nin insanlığa karşı işlediği suçları da kabullenilmiş oldu. ABD, Wikileaks tarafından ifşa edilen belgelerin doğru olmadığını zaten hiç iddia etmedi. Buna rağmen ABD ve diğer emperyalist güçlerin “basın özgürlüğü” konusunda atıp-tutmaları ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. Assange tarafından deşifre edilen savaş suçlarını işleyenler değil, bu gerçekleri dile getiren gazetecinin hedef alınması da ABD ve onun izinden gidenlerin barbarlığı temsil ettiğinin tartışmasız kanıtlarından biri olmuştur.
Bu güçler, Assange gibi gazetecilerin çalışmalarını engelleyerek, kendi çıkarlarına zarar veren bilgilerin yayılmasını önlemeye çalışıyor. Julian Assange’nin serbest bırakılması, bir yandan uluslararası dayanışma hareketinin göreceli başarısını gösterirken, diğer yandan emperyalist güçlerin basın ve düşünce özgürlüğüne yönelik diktatörce tutumlarına da ayna tutuyor.
Assange örneğinde olduğu gibi, emperyalist güçlerin basın ve düşünce özgürlüğünü kendi çıkarlarına göre keyfi olarak yorumladıkları bilinmeli ve ona göre konum alınmalı. Assange’nin serbest bırakılması, basın ve düşünce özgürlüğü mücadelesinde önemli bir başarıdır elbette. Ancak Assange’nin “suçluluğu” kabul edip öyle “özgür” kalması ise ABD’nin görüntüyü kurtarmak için kurduğu bir tezgâhtır.
ABD ve küresel emperyalist güçlerin dünya çapında insanlığa karşı işledikleri suçlar ifşa olmuştur. Dünya barbarlıklarını görmüştür. Bu gerçekleri ne zorbalıkla ne sahtekarlıkla örtebilirler.
Geç de olsa bu davada kazanan uluslararası dayanışma ve mücadele olmuştur. İşçi emekçi ve ezilenlerin belleği insanlığa karşı işlenen hiçbir suçu unutmaz, unutmayacaktır! Sırası geldiğinde bu suçların hesabı da sorulacaktır!