Sermayenin demir yumruğu ve parti devleti haline gelen AKP-MHP iktidarı, işçi ve emekçileri 21 yıldır koyu bir gericiliğe hapsediyor. Yıllardır bu karanlığa karşı, düzen muhalefeti işçi ve emekçileri tepkiyi, öfkeyi, hesap sormayı hep sandıklara havale etti. Ancak bir gerçek var ki, güçlü bir işçi sınıfı muhalefeti olmadan sandık yolu ile bu karanlıktan çıkılmayacak. Geçmiş yıllarda Türkiyeli işçi ve emekçiler çok daha ağır karanlık günlerden de geçti. Ancak şu anki genç işçi kuşağımız maalesef sınıfımızın mücadele tarihine çok yabancı ve uzak. Bu yüzdendir ki oy kullanarak karanlıktan, aydınlığa çıkılacağına dair derin umutlar besliyor. Bunda sınıf hareketinin durgunluğunun payı da büyüktür.
Tarihimize baktığımızda en karanlık günlerden yine işçi sınıfımızın mücadelesi ile çıktığımızı görürüz. Şuan fabrikalarda 12 Eylül 1980 askeri darbesini yaşayan işçiler yoktur ve o günlerden nasıl kurtulduğumuza dair deneyimler sonraki işçi kuşaklarına aktarılmamıştır. 12 Eylül askeri darbesi, Türkiye’de ’80 öncesi yükselen işçi sınıfı hareketine inen büyük bir darbe oldu. Sendikalar (DİSK), kitle örgütleri kapatılıp grevler yasaklandı, demokratik, sosyal haklar tırpanlandı, yasalar değiştirildi, harekette öne çıkan işçiler işten atıldı, tutuklandı. Bir gecede DİSK on binlerce metal işçisi sermayenin işçi sınıfı içindeki ajanı olan Türk Metal'e geçirildi. 12 Eylül darbesi sonrasında o günkü Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) başkanı Halit Narin, işçi sınıfına “artık gülme sırası bizde” demişti. Güldüler de...
1984'e kadar ciddi hiçbir işçi eylemi olmadı. Darbe karanlık bir ölü toprağı serpti işçi sınıfının üzerine. 1984-1985'den sonra tekil mevzi direnişler yaşanmaya başladı, ama darbe karanlığını asıl yaran NETAŞ grevi oldu. 1986 yılında NETAŞ’ta başlayan grev, gerek kitlesellik, gerekse de nitelik anlamında 12 Eylül sonrasının ilk önemli grevlerinden biridir. Ümraniye’de kurulu bulunan NETAŞ fabrikası işçileri o tarihte Otomobil-İş Sendikası’nda örgütlüdür. TİS sürecinin tıkanmasıyla beraber 18 Şubat 1986'da fabrikada grev başlar. 3150 işçi 93 gün direnir. Grev sürecinde 163 grev gözcüsü vardı ve her gün en az 500 işçi aktif bir görev üstleniyordu. İşçiler 88 maddelik toplu sözleşme taslağını kendileri hazırlayarak NETAŞ sermayesine dayattılar. TİS taslağı, sendikanın kendi başına hazırladığı bir taslak değil, işçilerin kendi hazırladığı taslaktı. Mücadelenin bu yanı bugün bile önemli bir yerde duruyor. NETAŞ işçileri, yukarıda verdiğimiz rakamlarda belirttiğimiz gibi grevde aktif görev üstleniyordu. Bu sayede istedikleri ücret artışını sağlayabildikleri gibi, bazı sosyal hakları da kazanabildiler. Örneğin 12 Eylül yasalarında yer alan yıllık 4 ikramiye hakkını 6 ikramiyeye çıkardılar. Ayrıca işten atılan işçiye 3 maaş tutarında işsizlik parası ödenmesini sağladılar. Yine, disiplin kurullarında işçi ve patron tarafının eşit sayıda temsil edilmesini ve başkanlığın dönüşümlü olmasını sağladılar vb...
NETAŞ grevi, bahar eylemlerinin yolunu açtı NETAŞ grevinin ardından, Derby ve Dora'da grevler sürüyordu. 1987'de Deri-İş Kazlıçeşme'de, TÜMTİS Ambarlar'da greve çıktı. Kazlıçeşme'de 124 işyerinde patronlar lokavt ilan etti. Bunun üzerine Deri-İş 1 günlük eylem kararı aldı. Eyleme 5 bin işçi katıldı. İşçi eylemleri sürekli arttı. ‘89 yılında 13 bin 500 işçi grevde çıkmıştı. 3 bini aşkın işçinin grevi de 1990 yılına sarkmıştı. Bunu kamu sözleşmeleri sürecinde yaşanılan kitlesel yaygın grevler izledi. Tarihe “Bahar Eylemleri” olarak geçen süreç Zonguldak maden işçilerinin ünlü yürüyüşüne kadar sürdü. Bu dönem, işçi sınıfının kitlesel mücadelesine paralel, toplumun diğer kesimlerinde de bir yükseliş vardı. İşçiler bu eylemlilik süreçlerinde önemli ekonomik haklar elde ettiler.
Bu eylemlerin siyasi sonuçları da oldu. O dönemin en güçlü partisi olan ANAVATAN partisinin aldığı seçim yenilgisinde bu eylemlerin ve eylemlere katılan işçilerin belirleyici rolü oldu. İşte sınıf tarihimiz en karanlık darbe günlerinden mücadele ile alnının akı ile çıkmayı başarmıştır. Tarihimizde hiçbir zaman umutsuzluğa yer yoktur. Her sessizlik yeni doğacak fırtınanın habercisidir. Parti devleti haline gelen AKP'nin bizi fabrikalarda kutuplaştırmasına izin vermeyelim. Onların en çok istediği de bu. Biz bölünelim ki onlar saraylarda yaşamaya devam etsin. Önümüzde 250 bin metal işçisini kapsayacak yeni bir sözleşme süreci var. Biz önceliğimizi sandıklara değil sınıf mücadelesine verelim. Netaş işçileri gibi kendi taleplerimizi belirleyelim, temsilcilerimizi seçelim. Taleplerimiz etrafında örgütlenelim, mücadeleyi yükseltelim. Netaş'ta 3150 işçi 93 günlük grev ve direniş ile nasıl ki darbe karanlığını yıkıp Türkiyeli emekçilere umut olup peşi sıra "bahar eylemlerini" yarattıysa bizde başarabiliriz.
"Sandık"larından güçlüyüz, bunu unutmayalım.
Umudumuz sınıf mücadelesinde, kurtuluşumuz sınıf kavgasında!
Metal İşçileri Birliği
Mayıs 2023