Türk Metal ve Birleşik Metal-İş, geçtiğimiz günlerde Almanya’da yan yana gelerek bir protokol imzaladı. Protokolün tam metni hala açıklanmazken, basına yansıyan kimi haberlerde iki sendika arasındaki anlaşma metal işçilerine “önemli bir adım” olarak sunuldu. Bu protokolle sermayenin saldırılarına karşı birlikte duruş sergileneceği, fabrikalardaki örgütlenmede sendikalar arasında yaşanan anlaşmazlığın referandumla çözüleceği vb. öne sürüldü.
Metal İşçileri Birliği (MİB) ise konuya dair yaptığı ilk değerlendirmesinde, bunun kirli bir anlaşma olduğunu vurgulayarak, Türk Metal’in kendisini uluslararası alanda meşrulaştırmaya çalıştığını belirtti.
MİB, anlaşmaya ilişkin şunları vurguladı:
“1- Üstten alınan bir kararla yapılan bu anlaşma iki tarafın da gizli planlarının, hesaplarının olduğunu göstermektedir.
2- Anlaşma ve ayrıntısı hala yayımlanmadı. Böylesine önemli bir gündem kendi sitelerinde, haber kaynaklarında hala haberleştirilmedi. Gizlenen, tabanı rahatsız eden bir şey yoksa neden beklenmektedir.
3- Temsilcilerinden şubelerine, merkez yönetimine kadar sermayenin bekçiliğini yapan Türk Metal ile sermayenin karşısında durmak diye bir şey söz konusu olamaz. On yıllardır her türlü sosyal hak gaspına karşı bir şey yapmayanlar, hatta sermayeye çanak tutanlar, hak arayan işçileri işten attıranlar, tehdit edenler, işçinin kanını dökenler sermayenin karşısında değil ancak yanında dururlar. Sermaye ile iş tutan, kirli oyunlar tezgahlayan bir çete ile masaya oturmak hiçbir şekilde masum değildir. Yani Birleşik Metal-İş masum değildir. Neyin parçası olduğunu bilmeyecek kadar da cahil değildir.
4- Geçtiğimiz yıllarda böyle bir protokol Çelik-İş’le Türk Metal arasında gerçekleşti. Çelik-İş Tofaş’ı ve Kocaeli’deki birkaç fabrikayı terk ederek Türk Metal’e bıraktı. ‘Alın buranının pastasını siz yiyin’ dedi. Bugün de iki sendika arasında yapılan anlaşma direkt yönetimden kararlaştırıldığı için benzer sonuçların doğması kaçınılmazdır.
5- Türk Metal’in hevesi IndustriALL’a (Küresel Sanayi İşçileri Sendikası) üye olmaktı. 38 yıl önce darbeyi desteklediği için bu sendikadan atılmıştı. Yeniden üye olmak için çabalıyordu. Yani işçi aidatlarını har vurup harman savuran, işçilere sormadan sözleşme imzalayan, sermayenin çıkarlarına çanak tutan, sermaye için işçileri denetleme görevi üstlenen bir çete kendisini uluslar arası alanda meşrulaştırmak istedi.”
“Bu şekilde yapılan bir anlaşma metal işçisinin çıkarlarına hizmet etmediğini, hiçbir samimiyetinin olmadığını ve ağa, bey takımının yanana pozlar verip, anlaşma yapmasının bugüne kadar işçilerin lehine bir sonuç doğurmadığını” söyleyen MİB, Birleşik Metal-İş üyelerinin bu vesileyle hakim sendikal anlayışı sorgulamaları gerektiğini belirtti ve şunları ifade etti:
“Dönüp bakıldığında demokratik işleyişten uzaklaşarak, işçinin söz hakkını artık göstermelik olarak bile tanımayarak, koltuk mücadelesine endekslenerek yürütülen bir sendikal anlayışı Birleşik Metal-İş’in tabanı bu anlaşma ile birlikte daha açık bir şekilde sorgulamalıdır.”