İşçi ve emekçilere açlık ve yoksulluktan başka hiçbir şey sunmayan, kardeş halklara karşı kirli savaş ve saldırganlığı tırmandıran iktidar, emek ve onur mücadelesini bastırmak içinde her türlü kirli yol ve yöntemi devreye sokuyor. Bir yandan yarattıkları çok yönlü krizi işçi ve emekçilere fatura ediyor, diğer yandan emekçilerin tepkisini bastırmak için polis devleti uygulamalarını arttırıyor. Demokratik hakların kullanımını, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü engelliyor, en ufak hak mücadelesini “terör” demagojisiyle bastırmaya çalışıyor. AKP iktidarının hukuku da, yargısı da işçi ve emekçilere dönük kirli saldırıların bir aparatı olarak görev yapıyor.
4 Ekim’de Çorlu ve Çerkezköy’de sendikamızın yöneticileri, üyelerimizin evleri, devrimci işçi ve emekçilerin evleri keyfi biçimde basılarak 17 kişi gözaltına alındı. İlk andan itibaren polis ve savcılık keyfi dayatmalarda bulunarak bilgi edinme hakkımızı dahi engelledi. 4 günlük gözaltı süresinin dolmasının ardından makul bir gerekçe sunulmadan gözaltı süreleri 4 gün daha uzatıldı. 8. günün sonunda savcılığa çıkarılan arkadaşlarımız mahkeme aşamasında da keyfi biçimde gece yarılarına kadar bekletildi. Savcılık aşamasının ve mahkeme aşamasının tam bir mizansen gibi gerçekleşmesi sermayeye hizmette sınır tanımayanların gerçek niyetlerini açıkça ortaya serdi. Göstermelik mahkemenin ardından 7 arkadaşımız (Veli Karaçam, Ali Karaçam, Ekrem Yavuz Balta, Emek Sedar Çiçek, Furkan İşlen, Hakan Koç, Murat Bal) hiçbir kanıt sunulmadan “yasadışı örgüt üyeliği” gerekçesiyle tutuklandı, 8 kişiye ise denetimli serbestlik verildi.
Peki, gerekçe neydi?
Gerekçe olarak, sendikamızın ve Bağımsız Kadın Birliği’nin Trakya bölgesinde yürüttüğü faaliyetler gösterildi. Sendikamızın gerçekleştirdiği piknik, 1 Mayıs mitingine katılım, 8 Mart mitingine katılım, çeşitli yayın evlerinden çıkmış Kültür Bakanlığı bandrollü kitapları bulundurmak, eşinden şiddet görmüş kadınlara yardım amaçlı kermes vb. yapmak… yasadışı örgüt faaliyeti olarak görüldü. Bu gerekçelerle tutuklama ve adli kontrol saldırısı devreye sokuldu. Sunulan gerekçeler, saldırının sınıf mücadelesini engellemeye dönük olduğunu gösteriyor.
Bu saldırılar AKP iktidarının emekçilerin kabaran öfkesini kontrol altına almak için gerçekleştirdiği saldırılardır. Ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin öfkesinden kurtulamayacaklardır. İşçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü mücadelesini büyütme çabamızı engelleyemeyeceklerdir. Meşru olan sendikal örgütlenme, emek, onur, hak mücadelemizi sürdüreceğiz. Sermayenin ve onun hizmetindeki kurumların emek, onur ve gelecek mücadelesine dönük saldırılarının karşısında duracağız.
Buradan ilerici kamuoyunu bir kere daha saldırılar karşısında dayanışmayı büyütmeye davet ediyoruz. Emekçilere ve halklara karşı açlık, yoksulluk, yıkımdan başka bir şey sunmayan iktidarın saltanatına karşı fabrikalarda hayatın her yerinde emek, onur, gelecek mücadelesini birlikte büyütmeye çağırıyoruz. Sendikamıza ve devrimci işçilere karşı hiçbir “hukuki” dayanak olamadan gerçekleştirilen keyfi tutuklama saldırısı karşısında dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz.
Baskılar, tutuklamalar bizi yıldıramaz!
Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası
12 Ekim 2019