Ödediğimiz vergilerle milyarları cebe indiren, zevk-i sefa içinde yaşayan milletvekilleri tatile girdi.
Ama bizler kışın ayazında olduğu gibi yazın sıcağında da fabrikalarda, işyerlerinde ekmeğimizi kazanmak için çalışmaya devam ediyoruz.
Yükselen enflasyon, artan hayat pahalılığı, sırtımızda sallanan işsizlik sopası yüzünden artık bırakalım tatili, dinlenmeyi bile unutuyoruz.
Biz üretiyoruz, biz zenginlikleri yaratıyoruz, ama patronlar ve onların temsilcileri emeğimiz üzerinden sefa sürüyorlar.
Ve keyif içinde hangi haklarımızı gasp edeceklerinin planlarını yapıyorlar.
Gündemlerinde kıdem tazminatımızı gasp etmek olduğunu biliyoruz. Eğer, tatilleri bitene kadar bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile oldu bittiye getirmeye çalışmazlarsa TBMM’nin Ekim ayındaki ilk işlerinden biri bu saldırı paketini hayata geçirmek olacak.
O güne kadar ise türlü türlü dalavereler ile haklarımızı gasp etmeye devam edecekler.
Daha yeni, Tüpraş işçisinin toplu sözleşme hakkını gasp ederek YHK kararı ile 3 yıllık sözleşme dayattılar.
Kendilerine zam yaparken kesenin ağzını açanlar kamu işçisinin karşısına %5’lik zam önerisi ile çıktılar.
Eylül ayında başlayacak MESS Grup TİS’lerinde ise metal işçisini en ağır kölelik koşullarını dayatacaklar, bugünden belli ki bir kez daha grev hakkını gasp etmeye çalışacaklar.
Su uyur, düşman uyumaz!
Evet, patronlar, onlar adına mecliste sallabaş maaş alan vekiller tatildeler ama boş da durmuyorlar anlayacağınız.
“Su uyur, düşman uyumaz!” atasözünde dendiği gibi her gün yeni haklarımızı gasp etmek için planlar yapıyorlar.
Çünkü onlar, baskı ve sömürü düzenlerinin bizim emeğimiz üzerinde yükseldiğini, biz bu sömürüye boyun eğdikçe sefa sürmeye devam edeceklerini çok iyi biliyorlar. Bu baskı ve sömürü düzeninin devam etmesinden başka birşey istemiyorlar.
Kavgaya hazırlanalım!
Eğer sömürü ve köleliğe boyun eğmek istemiyorsak birleşmeli ve sınıf kavgasına hazırlanmalıyız.
Onların krizin faturasını bizim sırtımıza yıkmasına izin vermeden, yeni haklarımıza göz dikmeden harekete geçmeliyiz.
Bizim yarattığımız zenginliklerle sefa sürmelerine izin vermemeli, emeğin söz sahibi olduğu eşit ve özgür bir ülkeyi hep birlikte kurmalıyız.
Bunun ise yolunu aslında hepimiz biliyoruz. Daha fazla birlik! Daha fazla dayanışma! Daha fazla mücadele!
(Ankara İşçi Bülteni’nin Temmuz 2019 tarihli sayısından alınmıştır...)