Yakın zamanda iş görüşmesi için bir fabrikadan çağırdılar. İlk olarak üretim müdürüyle görüştüm. Önceki çalıştığım yerler üzerine detaylı bir sorguya çekildim. “Ne kadar ücret alıyordun”, “neyi beğenmedin”, “niye çıktın” vb… Bunlara bir bir yanıt verdikten sonra bana işi anlatmaya başladılar. İnce işçilik yapılıyormuş, benden de kalifiye işçilik beklediklerini, mesaiye kalmam gerektiğini, verileceğim bölümde iş bitince diğer bölümlere kaydırılacağımı ve her ne iş olursa olsun yapmam gerektiğini vs. üzerine bir dolu anlatım yaptı.
Yapmam gerekenler listesinden sonra insan kaynaklarına çıktım. İK “verilen haklardan” bahsetti. Maaş ve iki ikramiye vereceklermiş. Bir ikramiye fabrikadan, öteki ikramiye ise fabrikanın patronun başında olduğu vakıf üzerindenmiş. Benim ikramiyeyi almam içinse 6 ayı doldurmam gerekiyormuş. 6 ay kuru maaşa talim, anlayacağınız.
Ücret konusunda gelince de asgari ücretten başlatacaklarını, ama “üretimde göstereceğim performansa bağlı olarak” maaşımı artıracaklarını vaat ettiler. Bir yıla da kalmaz “yükselir”, vardiya amiri, üretim sorumlusu olurmuşum!..
İnsan kaynakları, kuru maaş ve bol vaatler konuşması sırasında ara ara kişisel sorgulamadan da geri durmadı. Yaşımı, evli olup olmadığımı, neden bu yaşa kadar evlenmediğimi, evin en büyük çocuğu olup olmadığımdan tutun da kardeşimin eve katkı sunup sunmadığına kadar birçok soru sordu. Kritik sorularından biri de sendikal üyeliğimin olup olmadığıydı. Olumsuz yanıtımın ardından nihayet elime işe giriş için evrak listesini tutuşturdu. Laf arasında e-devletten çıkaracaklarım için şifremi de istedi, kendisi çıkarabilirmiş, bana da kolaylık olurmuş!
6 ay boyunca hiçbir sosyal hak tanımayan, sadece asgari ücret veren bu işe hak kazanmak için e-devlet şifreme kadar istendi, sendika üyeliğim sorgulandı. İşçiyi bu denli aşağılayan bu düzene baş kaldırmamak elde değil.
Gebze’den bir işçi