15 -16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin ruhuyla

Çürümüş kölelik düzenine karşı mücadeleyi yükseltelim!

Türkiye’de işçi sınıfı bugün 15-16 Haziran direnişini ortaya çıkaran sorunların çok daha ağırına maruz bırakılıyor. O halde saldırıları sineye çekmemeli, bu büyük direnişimizden dersler çıkarmalı, çürüyen düzene ve sömürüye karşı 15-16 Haziran direnişinin ruhuyla mücadeleyi yükseltmeliyiz.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 15 Haziran 2021
  • 13:05

İşçi sınıfı olarak yoksulluk ve açlığın girdabına her gün daha çok itiliyoruz. Kronik bir hal alan kapitalist sistemin ekonomik krizine, pandemi belası ve çürümüş talan düzenin yarattığı sorunlar eklenince, emekçilerin durumu daha da vahimleşiyor.

Kapitalistler ve onlara hizmet eden AKP-MHP iktidarı için öncelik insan sağlığı değil ‘çarkların dönmesi’ olunca, sermayedarlar fabrikaları ‘çalışma kampları’ haline getirip bize esnek, güvencesiz çalışmayı, yoğun sömürü ve köleliği dayattılar. AKP-MHP iktidarı bu süreçte, sermayeye teşvikler sağlarken, vergi afları, geri ödeme garantili kredi destekleri ve hibeler sunarken, bizlere düşük ücret, güvencesiz çalışma, daha fazla vergi yükü ve peş peşe gelen zamları reva gördü. Bu arada yıllardır iktidara hizmet eden, son yıllarda AKP tarafından el üstünde tutulan bir faşist mafya liderinin kenara atıldığı için yaptığı ifşaatlar ve itiraflar, çürüyen düzen/çeteleşen devlet gerçeğini tüm iğrençliği ile gözler önüne seridi.

Bu yaşadığımız süreç düzenin iyice çürüdüğünü, mafyalaştığını ve tükendiğini gösteriyor. Artık her yönüyle çürümüş ve kokuşmuş bu sömürü ve soygun düzeninden kurtulmak gerekiyor. Bu ise ancak işçi sınıfı ve emekçi müttefiklerinin mücadelesi ile başarılabilir. Yeter ki bilinçlensin, örgütlensin ve mücadele etsinler! Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihi bize bunun mümkün olduğunu gösteriyor. Türkiye’de işçi sınıfının mücadelesi ve direnişi denince akla ilk gelen, 1970 yılı 15-16 Haziran’da gerçekleşen şanlı direnişimizdir.

1960’larda yükselen sınıf mücadelesiyle birlikte kapitalistler, işçi sınıfının kazanımlarını tırpanlamak için saldırılarını yoğunlaştırdılar. Bardağı taşıran son damla, DİSK’in kapatılmasını öngören yasa tasarısı oldu. Başında Süleyman Demirel’in bulunduğu Adalet Partisi hükümeti “DİSK’in çanına ot tıkayacağız” diye küstahça açıklamalar yapıyordu. İşçi sınıfı bu küstahlığı sineye çekmedi. Bu yasayı/saldırıyı püskürtmek için üretimden gelen gücünü kullanarak, fiili meşru mücadele bayrağını yükseltti. 168 fabrikadan 150 bin işçi iki gün boyunca neredeyse İstanbul’u işgal ettiler. Bu direnişe sadece DİSK üyesi değil, Türk İş’ten ve örgütsüz işçilerden de yoğun bir katılım gerçekleşti. Zira saldırı Türkiye işçi sınıfını hedef alıyordu. İki gün süren görkemli direniş, sermayedarları ve iktidarı dehşete düşürdü. Yükselen işçi hareketyle birlikte, sendikal hakları gasp eden yasa geri çekilmek zorunda kaldı ve işçi sınıfı gerçekleştirdiği direniş ile büyük bir zafer kazandı.

Bundan 51 yıl önce gerçekleşen şanlı direniş, işçi sınıfının örgütlü olduğu ve gücünün farkına vardığında neleri yapabileceğini göstermiştir. 15-16 Haziran Direnişi işçi sınıfının mücadele tarihinde sadece şanlı bir kesit olarak kalmamalı. Türkiye’de işçi sınıfı bugün 15-16 Haziran direnişini ortaya çıkaran sorunların çok daha ağırına maruz bırakılıyor. O halde saldırıları sineye çekmemeli, bu büyük direnişimizden dersler çıkarmalı, çürüyen düzene ve sömürüye karşı 15-16 Haziran direnişinin ruhuyla mücadeleyi yükseltmeliyiz.

DEV TEKSTİL