İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı, çalışma ve yaşam koşullarımızın daha da ağırlaştığı bir dönemde karşılıyoruz. İnsanlığa açlık, ölüm, kan ve gözyaşı dışında bir şey vermeyen emperyalist-kapitalist sistem kriz içinde debeleniyor. Krizin ağır sonuçlarını ise biz işçi ve emekçilere fatura etmeye çalışıyor. Zaten iflasın eşiğinde olan kapitalist sistem, koronavirüs salgını ile birlikte, biz işçi ve emekçilere daha ağır koşullar dayatıyor. “Her koşulda üretim devam edecek” denilerek, sermaye sahiplerinin çıkarları uğruna, bizleri ve ailelerimizi ölümle burun buruna çalışmaya zorluyorlar. Bizleri ya açlık ya da salgın ikilemi ile karşı karşıya bırakıyorlar. Tüm bunların yanısıra, sermayenin demir yumruğu AKP iktidarı salgını da fırsata çevirerek masasında duran yıkım ve saldırı politikalarını bir bir hayata geçiriyor. Son olarak, işçi sınıfının ücretli izin talebini hiçe sayarak ücretsiz izni yasalaştırdılar, sendikal hakları da askıya aldılar. Bu denli pervasız davranmalarının gerisinde ise, işçi sınıfının örgütsüzlüğü ve dağınıklığı yer alıyor.
Başka bir dünya mümkün!
Salgın sürecinde bir kez daha gördük ki, kar odaklı işleyen kapitalist sistem insana hiçbir değer vermemektedir. Tüm maddi varlıkları ellerinde bulunduranlar, salgın karşısında acz içinde kalmışlardır. Çünkü 7 milyar insanı öldürebilecek silahlara sahip olanlar, yaşatabilmeyi hiç düşünmemişlerdir. Bunun sebebi ise, kapitalist sistemin toplumun ihtiyaçları değil, bir avuç azınlığın refahı ve çıkarları üzerine kurulu olmasıdır.
İnsanlığa hiçbir gelecek sunmayan kapitalist sistem alternatifsiz değildir, tersine işçi ve emekçilerin insanca yaşayabileceği başka bir dünya kurmak mümkündür. İnsanın ve doğanın geleceğini düşünen; sınıfsız, sınırsız, eşit ve özgür bir dünya kurmanın yolu ise kapitalist sömürü düzenini yıkıp sosyalizmin inşasına başlamaktan geçmektedir.
1 Mayıs’ta mücadele alanlarına!
Krizin ve salgının faturasının ağırlaştığı bir süreçte işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. Sermaye sınıfının salgını bahane ederek uyguladığı baskı ve yasaklara, sendika bürokratlarının mücadele kaçkını tutumlarına rağmen, işçi sınıfı olarak inisiyatifi ele almalıyız. Krizin ve salgının faturasını bizlere ödetmek isteyen sermaye düzenine, fabrikalarımızı ve tüm yaşam alanlarımızı 1 Mayıs alanına dönüştürerek yanıt vermeliyiz. 1 Mayıs’ı işçi sınıfının taleplerini ortaya koyduğu ve gücünü gösterdiği bir güne çevirmeliyiz. Bunun yolu ise, fabrikalarda tabandan birliğimizi kurmaktan, komitelerimizi oluşturmaktan ve söz, yetki, karar inisiyatifini elimize almaktan geçiyor. Kendi talep ve istemlerimizi, ancak fiili meşru mücadeleyle kazanabiliriz. Salgında alınmayan önlemlere karşı üretimden gelen gücümüzü göstermenin ve grev hakkını kullanmanın tam zamanıdır.
Tüm tekstil işçisi kardeşlerimizi haklarımız ve geleceğimiz için gücümüzü birleştirmeye, 1 Mayıs’ta mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (DEV TEKSTİL)