Sermayedarların bitmek bilmeyen kar hırsı yüzünden, ağır sömürü koşulları altında kölece çalıştırılıyoruz. Üstüne üstlük 14 ayını geride bıraktığımız pandeminin ağır faturası da bizlere yüklenmiş durumda. Bizleri açlık ve ölümle baş başa bırakanlar ise salgın döneminde kârlarını katladı ve ihracat rekorları kırdı. AKP- MHP iktidarı da tam bir arsızlıkla her defasında dönen çarkları işaret etti, canımız pahasına büyüyen sermayedarları nasıl memnun ettiklerini anlattı.
“Tam kapanma” safsatası
Toplum sağlığını hiç düşünmeyen, varsa yoksa sermayenin çıkarları diyen AKP- MHP iktidarı, pandemi boyunca gerçekleri gizlemiş, toplumu kırımdan geçirmiş ve böylelikle pandeminin tablosu hiç olmadığı kadar ağırlaşmıştır. Şimdi de turizm sezonunun yaklaşması nedeniyle “artan vaka sayılarını kontrol altına aldık” görüntüsü vermek için, 18 gün “tam kapanma” adı altında bizlerin algısıyla oynamaya devam etmektedirler. İçişler Bakanlığı'nın “tam kapanma” genelgesine baktığımızda 43 maddeden oluşan muafiyet listesinde işçi ve emekçilerin büyük çoğunluğunun muaf tutulduğunu görmekteyiz. Çalışmayanlar ise gelir güvencesinden yoksun bırakıldı ve açlığa terk edildi. Sermaye iktidarının “tam kapanmadan” anladığı şey, hayat dursun çarklar dönsün, sermaye büyümeye devam etsin olmuştur. Bu süre zarfında 16 milyon insanın çalışmaya devam etmesi, biz işçilerin kalabalık fabrika ortamlarında virüsle baş başa kalmamız sermaye iktidarının zerre kadar umurunda değildir.
1 Mayıs yasaklanamaz!
AKP-MHP iktidarı, kendi sefil çıkarları söz konusu olunca pandemiyi dinlememiş, “lebalep” kongreler yapmakta sakınca görmemiştir. Ölen yakınlarımızın cenazelerine katılmamızı engelleyenler, katıldıkları kalabalık cenazelerde boy göstermeyi de ihmal etmemişlerdir. Hayatımızı zindana çeviren bu zihniyet, pandemiyi yaşam tarzımıza müdahale etmenin aracına çevirmiş, temel hak ve özgürlüklerimize saldırmanın fırsatına dönüştürmüştür. Bir yandan Kod-29, ücretsiz izin gibi sınıfa dönük saldırılara hız vermiş, bir yandan da işçi sınıfının yaptığı her eyleme pandemi gerekçesiyle saldırmayı da unutmamıştır.
İki sınıfın, yani burjuvazi ve işçi sınıfının karşı karşıya geldiği 1 Mayıs’ı işte böylesi bir tabloda karşıladık. Temsil ettiği burjuvazinin sınıf kiniyle hareket eden AKP-MHP iktidarı 1 Mayıs’ı yasaklamış, kavga günümüzde alanlarda taleplerimizi haykırmamıza engel olmak istemiştir. Bizi fabrikalarda ölümle burun buruna çalıştıranlar, 1 Mayıs’ımızı yasaklayarak bizlerin üzerindeki baskıyı artırmaya ve böylece boynumuzdaki sömürü zincirini iyice kalınlaştırmaya çalışmaktadır.
Bu tabloda sendikalarımız ne yapıyor?
DİSK, Türk İş, Hak İş konfederasyonları yaptıkları 1 Mayıs açıklamalarında sermaye iktidarının icazeti doğrultusunda hareket edeceklerini beyan etmiş oldular. Türk İş ve Hak İş binlerce üyeye sahip oldukları halde sosyal medya veya kapalı salonlarda yaptıkları basın toplantılarının dışında bir şey yapmazken, DİSK bürokratları ise direnişçi işçilerin azgın polis terörüne ve yasaklara rağmen ortaya koyduğu 1 Mayıs iradesini görmezlikten gelmiş, sembolik bir takım eylem ve etkinliklerin dışına çıkmamıştır. Yeri geldi mi 1 Mayıs’a dair süslü laflar sarf eden DİSK bürokratları, 1 Mayıs’ın tarihsel ve sınıfsal anlamına uygun bir şekilde hareket etmekten bilerek imtina etmiştir.
Bugün virüsün kol gezdiği fabrikalarda işçiler “temsili” değil kitlesel olarak çalıştırılıyorsa, 1 Mayıs’ta da işçilerin iradesinin “temsili” eylemlere hapsedilmesi ve 1 Mayıs’ın düzenin icazet alanına sıkıştırılması kabul edilemezdir.
Bu açıdan, sendika yönetimlerinin 1 Mayıs karşısında zerre kadar samimiyetle hareket ettiğine inanmıyoruz. Eğer samimiyet taşısalardı binlerce üyelerini harekete geçirip, çarkların durmasını sağlarlardı. İşçileri 1 Mayıs günü alanlara çağırıp ortaya bir irade koyarlardı.
Görev bizlere düşüyor!
Sermayenin dişlileri arasında kaybolup gitmek istemiyorsak, fabrikada birlikte çalıştığımız sınıf kardeşimize güvenmekten başka bir çıkar yolumuz yoktur. Unutmayalım ki, biz istersek sömürü çarkları durur, sermayedarlar önümüzde hizaya geçerler. Yeter ki isteyelim, birliğimizi sağlayalım, örgütlenip mücadele edelim.
Bu mücadelenin hedefinde sermaye ve ona hizmet eden iktidar kadar, sendikalarımızın başına çöreklenmiş tescilli bürokratlar da yer almalıdır. Bunu başardığımız koşulda gerçek ve bilimsel yöntemlere dayalı tam kapanma sağlanır, çarklar durur ve emekçilere gelir güvencesi sağlanır. Böylelikle, örgütlülüğümüzden aldığımız güçle 1 Mayıs’a vurulmak istenen prangaları parçalar, 1 Mayıs’ı tarihsel ve sınıfsal özüne uygun olarak kutlarız.
Tekstil İşçileri Birliği