Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır.
Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez,
Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde...
1 Mayıs, 1 Mayıs, işçinin emekçinin bayramı!
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı!
Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından.
Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından.
Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen gündedir.
1 Mayıs, 1 Mayıs, işçinin emekçinin bayramı!
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı!
Vermeyin insana izin kanması ve susması için.
Hakkını alması için kitleyi bilinçlendirin.
Bizlerin ellerindedir gelen ışıklı günler.
1 Mayıs, 1 Mayıs, işçinin emekçinin bayramı!
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı!
Ulusların gürleyen sesi yeri göğü sarsıyor.
Halkların nasırlı yumruğu balyoz gibi patlıyor.
Devrimin şanlı dalgası dünyamızı kaplıyor.
Gün gelir, gün gelir zorbalar kalmaz gider!
Devrimin şanlı yolunda bir kağıt gibi erir gider!
***
1 Mayıs marşının öyküsü
Yıl 1974... Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) Maksim Gorki'nin Ana adlı romanını sahneler. Romanı tiyatroya uygulayan Bertolt Brecht oyunun bir yerinde “işçiler marş söyleyerek sahneye girerler” demektedir. İşte bu bölüm için kullanılacak marş Sarper Özsan tarafından yazılır ve bestelenir.
Sarper Özsan o günleri şöyle anlatmaktadır:
“1974'te Ankara Sanat Tiyatrosu (AST), Maksim Gorki'nin 'Ana' romanından Bertolt Brecht tarafından aynı adla uyarlanan tiyatro oyununu sahneye koyacaktı. Oyunun müziklerini benim yapmam istendi. Memnuniyetle kabul ettim. Oyunda birçok yerde müzik vardı ve bunların sözleri Brecht tarafından yazılmıştı. Ancak sadece bir sahne, 1 Mayıs 1905 (Rusya'daki Kanlı Pazar) sahnesi, için hiç söz yazılmamıştı. O sahneyle ilgili Brecht şu notu düşmüştü: ‘işçiler marş söyleyerek sahneye girerler’.
Bu sahne için bir marş kullanmak gerekiyordu.
Bir marş yazma ihtiyacı hissettim hem sözlerini hem bestesini hazırladım ve böylece 1 Mayıs marşı ortaya çıktı. Tabii o zaman oyun müziği olarak yazdığım bu marşın sonradan oyun sınırlarını aşarak mitinglere, devrimci gecelere çıkacağı aklımdan dahi geçmiyordu.
AST oyunu devrimci bir ruhla sahneledi ve bundan sonra da marş, oyunun sınırlarını aştı. Birkaç yıl içinde tüm gruplarca sevilen bir marş haline geldi. Sanırım 1976'da da artık büyük meydanlarda söylenen bir marşa dönüşmüştü.”