Bizler farklı uluslardan, inançlardan ve kültürlerden işçiler olarak aynı tezgahlarda, aynı fabrikalarda çalışıyoruz. Aynı ücretli kölelik koşullarını yaşıyoruz, beraber üretiyoruz, beraber var ediyoruz, beraber sömürülüyoruz hatta iş cinayetlerinde beraber ölüyoruz. Ama sermaye sınıfı bizi farklılıklarımız üzerinden bölüyor, saflaştırıp karşı karşıya getiriyor.
HDP'li seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınarak yerine kayyım atanması, bu aralar üzerine en fazla tartıştığımız konuların başında geliyor. Seçime girmelerinde hiçbir problem olmayan, YSK'nın onay verdiği adaylar “terör ile bağlantısı var” denilerek görevlerinden alınıyor. Ne yazık ki birçok işçi arkadaşımız da bu tutumu destekliyor. Oysa ki bu durum halklar arasındaki güven ve kardeşlik duygularını dinamitliyor. Birliktelik ve ortak yaşam duygusunu zedeliyor. İşçi sınıfı doğası ve kendi çıkarı gereği birlikte yaşamı savunur. İnsanları diline, dinine, inanç ve mezhebine, ulus ve cinsiyetine göre ayrıştırmadan çıkarı olan işçi sınıfı değil burjuvazinin kendisidir. Zira burjuvazi bu tür politikalarla emekçilerin kendisine karşı ortak mücadelesini engeller, sınıfsal öfke ve tepkileri başka mecralara doğru yöneltir.
Ülkemizde on yıllardır süren, birçok insanın hayatını kaybetmesine neden olan Kürt sorunu eşit haklar ve özgür birliktelik temelinde çözülebilecek bir sorundur. Bugüne kadar çözülememesindeki temel neden sermaye sınıfının bu sorunu çözmek istememesi, bu sorun üzerinden emekçileri karşı karşıya getirme avantajını koruma isteğidir.
İşçi sınıfının birleşik mücadelesini savunan bizlerin şu gerçeğin altını ısrarla çizmesi şarttır: Kim ki yıllarca ayrımcılık ve baskı politikalarına maruz bırakılmış Kürt halkının talep ve istemlerini görmezden gelmektedir, onu ötekileştirip ezilmişlik duygusunun güçlenmesine sebep olmaktadır, işte o bir arada kardeşçe yaşamanın önünde engel, hakların ortak mücadelesi için bölücü bir konumdadır. Gerçek bir kardeşlik ve ortak yaşam ancak bütün taraflar kendini özgür ve eşit hissettiğinde mümkündür.
Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atanması tam da böyle bir politikadır. İşçi sınıfı bu politikaya karşı çıkmalı, derhal seçilmiş başkanların görevine iade edilmesini istemelidir.
Seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması ve yerine valilerin atanmasını haklı gören ama arada “Kürtler de bizim kardeşimiz” demeyi ihmal etmeyen arkadaşlar, Kürtler gerçekten kardeşinizse onların istek ve taleplerine kulaklarınızı kapamayın. Sermaye sınıfının bizi bölmek için uyguladığı ayrımcı ve baskıcı politikaları desteklemeyin, Kürtlerin seçme ve kendi kaderini tayin hakkına saygı duyun. İşte o zaman hepimiz göreceğiz ki Kürt işçi ve emekçiler bütün kalbi ile bizimle birleşecektir. Ve en sonunda özgür bir ortak yaşam böylelikle kurulacaktır.
(Petrokimya İşçileri Birliği Bülteni’nin Ekim 2019 tarihli sayısından alınmıştır...)