Darbe girişiminin ardından sermaye medyasının neredeyse tümü yandaş medya haline geldi. Bu anlamda bir değişim yaşadılar. Ama karakteristik özellikleri hiç değişmedi. Hala ikiyüzlüler. Bu ikiyüzlülükleri sermaye medyasını gerçekte bölücü yapıyor, ama onlar yine ikiyüzlüce yalanlarıyla, bu potlarını kurtarırlar. Darbe girişiminde bulunan askerlere küfretmek için, “kendi halkına ateş eden alçaklar, hainler vb.” diyorlar. Yaklaşık bir yıldır yüzlerce sivil-silahsız Kürt katledilirken, katil askere/polise “kahraman” diyen medya, şimdi, Kürdistan’dakine kıyasla çok daha az saldırgan nitelik taşıyan saldırılar sonrası “hain” ilanına başladı.
Asker kendi halkına silah sıkar mı? Yalnızca sermaye medyası değil, sermaye sözcüleri de aynı soruyu soruyor. Bugün Türkiye’nin coğrafi sınırları içinde yer alan herkes, “Türkiye vatandaşı” kabul ediliyor. Yani Kürt halkı da, onların kendi halkı olarak ifade ediliyor. “Orada hiç sivil öldürülmedi” diyorlardı; “Hep terörist öldürüldü.” Ama 70 yaşındaki Taybet anaya, 3 aylık Miray bebeğe, yaşları duyulduktan sonra, “terörist” demeleri imkansızlaştı. Şimdiye dek kimse yargılanmadığı halde, “sorumlular yargılanacak” dendi.
Öncelikle, "asker kendi halkına silah sıkmaz", dediklerinde, Kürdistan’ın ayrı bir ülke olduğunu kabul etmiş oluyorlar. Çünkü, ayrı bir ülke değilse, Kürt halkı da askerin kendi halkı olur. Bu durumda; kendi halkına silah sıkan asker/polis kahraman ilan edilirken, şimdi hain demiş oluyorlar. Ya da Kürdistan’ın ayrılığını kabul etmiş oluyorlar.
Kirli savaşı yürüten komutan ve askerlerden de azımsanmayacak sayıda gözaltına alınanlar var. Şu an bunu söylemek için erken olsa da, kirli savaşı bitirip, savaşın kirlerini, gözaltına alınıp, tutuklananlara mal edecekler. Kirli savaşı bitirmeseler de bunu yapacaklar. Roboski Katliamı’nı darbeci askerlere mal ederek ilk hamleyi yaptılar. Savaşla alt edemediği Kürt halkını “barış”la alt etmeye çalışabilirler. Yalnızca Kürt halkına karşı kirli savaş yürütmek yerine, tüm Türkiye coğrafyasına sosyal yıkım saldırılarıyla yönelebilirler.
Darbe başarılı olsaydı da, OHAL’de de yine 15 Temmuz öncesi sloganın ete kemiğe büründürülmesi, yakıcı bir ihtiyaç: Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği! Kürdistan’da kirli savaş biter mi bitmez mi, şimdiden bir şey söylenemez. Ama kesin olan bir şey var; kirli savaş öncelikle sosyal yıkım saldırılarıyla, olası direnişlere karşı fiziki saldırılarla tüm Türkiye’ye genelleştirilecek. Bu genelleştirme aynı zamanda işçilerin birliği, halkların kardeşliğini ete kemiğe büründürmek için de bir olanak sunacak. Tabi bu olanağı değerlendirmek, ölümü dahi göze alarak mücadeleyle olur. Ve bu olanağı değerlendirmek zorundayız. Sınıf devrimciliği misyonumuz bunu gerektiriyor. Bu misyonumuzu yerine getirerek ikiyüzlü sermayeyi, tarihin çöp sepetine göndereceğiz.
M. Kurşun