Türkiye’de sayıları yaklaşık 30 bin olan asistan hekimler uzun nöbet saatleri, giderek düşen eğitim kalitesi, hasta ve yakınlarının şiddeti gibi bir dizi sorunla mücadele ederken, bir yandan da “ayakta kalmak” için kendileri ile savaşıyor.
Altı yıllık üniversite eğitimlerinin ardından bir alanda uzmanlaşmak isteyen asistan hekimler, zorlu TUS (Tıpta Uzmanlık Sınavı) sınavını geçtikten sonra kimi cerrahide, kimi anestezide, kimi ortopedi, kimi de çocuk hastalıkları bölümünde uzman olmak için çalışıyor.
2 ila 5 yıl arasında değişen bir süreçte asistanlığını tamamlayan hekimler, bu zaman zarfında sağlık hizmeti vermenin artan sıkıntısından dolayı ne uzmanlık eğitimlerine ne de bilimsel çalışmalarına zaman bulabiliyor.
Uykusuz geçen uzun nöbetler, üzerlerindeki yoğun baskılar asistan hekimlerin meslekten kopmasına, yanlış uygulamalara ve sağlık hizmetinin kalitesine yansıyor. Asistan hekimler ile pandemi ile birlikte ağırlaşan çalışma koşullarına ve uzmanlık eğitimlerinin sekteye uğramasına kadar birçok konuyu konuştuk.
"Hastanelerde bütün yük asistan hekimler üzerinden yürütülüyor"
Müzeyyen Yüce'nin Gazete Duvar'da yer alan haberine göre bir üniversite hastanesinde anestezi asistanlığının ikinci senesinde olan A.D., hastanelerde bütün yükün asistan hekimler üzerinden yürütüldüğünü söylüyor ve “Biz ucuz iş gücü olarak görülüyoruz, bütün hasta takibi bizim üzerimizden götürülüyor. Eğitimci hocalarla çok fazla muhatap olamıyoruz. Genelde ne yapacağımızı hoca kıdemli asistana bildirir, kıdemli asistan da bize söyler. Bir hastaneyi döndürmek asistan hekimin temel vazifesi değil; biz o hastanelere uzmanlık eğitimi almak için gidiyoruz. Bu sistem ne zaman asistan hekimlerin üzerine yıkılmaya başladı işte o zaman sonuçları çok ağır oluyor” diyor.
"İtiraz ettik; 8 olan nöbet saatimizi 14'e çıkardılar"
Asistan hekimler üzerinden götürülen ağış iş yükünün yanında 36 saate varan nöbet sisteminin “dayanılacak gibi” olmadığını, itiraz edildiği takdirde ise mobbingle karşılaştıklarını ifade eden A.D., yaşadıkları durumu şu sözlerle anlatıyor:
“Neredeyse bütün asistan hekimler antidepresan alıyor. Çünkü 36 saat kesintisiz çalıştığımız oluyor ve uyuyamıyoruz. Nöbet ertesi izin yapmıyoruz. Mesela kendimden örnek verecek olursam ameliyathanede hastanın en vital bulgularını takip etmem gerekirken benim gözlerim kapanıyor, uyumamak için direniyorum. Bu çok kötü bir durum aslına bakarsanız ama ne yapabilirim. Bu sadece bizim alanda değil, her bölümde var. Mesela bir genel cerrahi asistanı ameliyat sırasında yere düştü ve hastanın damar yolu çıktı. Allah’tan vakanın içine düşmedi. Bu da bizleri “meslekten kopma” noktasına getiriyor, istifayı düşündürüyor. Bunun yanı sıra intihar eden meslektaşlarımız bile var. Biz bu duruma itiraz ettiğimiz anda mobbingle karşılaşıyoruz. Çalıştığımız hastanede arkadaşlarla yönetime nöbet ertesi izin için dilekçe verdik; ayda 8 olan nöbet saatimizi 14’e çıkardılar.”
"Ağır çalışma koşulları, mobingler en gözde bölümlerin tercih edilmemesine yol açıyor"
“Biz mesleğimizi seviyoruz ama gayri insanı koşullar altında ne kadar dayanabiliriz bilmiyorum” diyen A.D., “Çok ağır çalışma koşulları, karşılaşılan mobbingler en gözde bölümlerin tercih edilmemesine neden oluyor. Özellikle cerrahi, kalp damar hastalıkları bölümleri boşta kalıyor. Çoğu hekimin TUS puanı iyi olsa da cerrahi bölümleri tercih etmiyor. En çok tercih edilen bölümler biyo-kimya, dermatolojidir” diye konuşuyor.
"36 saat nöbete dayanmamızın sebebi hata yapma korkusu"
Dr. F.K. ise Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir üniversite hastanesinde çocuk hastalıkları uzmanlığı bölümde 2 yıllık asistan. 36 saate varan nöbet sistemine dayanmalarının sebebi olarak “hata yapma korkusunu” gösteren F.K., “Bizi 36 saat nöbete dayandıran, hata yapma korkusu aslında. İnsanla uğraşıyoruz ve hata yapma korkusu ile dinç kalmaya çalışıyoruz. Nöbetlerde eğer şanslıysak birkaç saat ayaklarımızı dinlendirebiliyoruz. Yine art arda tuttuğum dördüncü nöbetimde poliklinikteydim. Hastamın olmadığı birkaç saat masada uyuyakalmışım. Hasta geldiğinde beni güvenlik uyandırdı. Hasta girişini açtırmak için yeniden aşağı indi ve ben yine uyuyakalmışım. Bu kez de hasta uyandırdı beni. Hasta bana o an, 'Siz uyuyorsunuz nasıl muayene edeceksiniz, size nasıl güvenebilirim?' dediğinde çok haklı olduğu için bir şey diyemedim. Ama artık vücudum dayanılmaz haldeydi. Kimse 36 saat uykusuz kalamaz ” diyor.
"Asistan hekimken teknisyen haline geldik"
Yine bir üniversite hastanesinde genel cerrahi uzmanlığı almaya devam eden 5. yıl asistanı doktor F.Ç.’nin anlattıkları şu şekilde:
“Asistan hekimlikte mesai ve mesai dışı (nöbet) şeklinde iki çalışma vardır. Asistan hekimler mesai, nöbet, mesai şeklinde aralıksız çalışmaktadırlar. Yani nöbetçi olduğumuz gün saat 08:00’de başladığımız mesai ertesi gün 17:00’de biter. Asistan hekimler 10 nöbet (cerrahi branşlarda 13- 15) ile asistan hekimliğe başlamaktadır. Nöbet ertesi günkü mesai, nöbetin yorgunluğu ve uykusuzluğu ile başlamaktadır. Bu durum asistan hekimlerde dikkat eksikliği, uyuklama, uykusuzluğa bağlı anksiyete ve günün ilerleyen saatlerde uyuya kalma olarak kendini göstermektedir. Mesai bitimi de eve giderken toplu taşıma aracında uyuya kalıp ineceği durağı kaçırma ya da daha kötüsü kendi aracını sürerken uyuyakalıp kaza geçirme riski vardır. Asistan hekimler tıpta uzmanlık öğrencileridir. Bu süreçte yaşadığımız 36 saat süren aralıksız çalışma düzeni nedeniyle bırakın ders çalışmayı sadece hayatta kalmaya çalışıyoruz. Bu da özellikle asistan hekimliğimizin ilk yıllarında teorik bilgi olarak geri kalmamıza hocalarımız, kıdemlilerimiz ne derse onu uygulayan teknisyenler olmamıza sebep olmaktadır.”
TTB: 36 saate varan nöbet sistemi gelenek haline geldi
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Asistan ve Genç Uzman Hekim Kolu adına konuşan Betül Kaygusuz, asistan hekimler için uygulanan 36 saate varan nöbet sisteminin bir gelenek haline geldiğini kaydetti. “Asistan hekimlerin nöbet ertesi izin kullanmıyor olması fazlasıyla normal, insani bir durummuş gibi yaşanıyor” diyen Kaygusuz şunları ifade etti:
“Asistan hekimler bu duruma itiraz ettiğinde uzmanlarımız, eğitim sorumlularımızın baskısı ile karşılaşıyoruz. Tıpta Uzmanlık Kurulunun çıkarttığı o maddede, 'Nöbet ertesi izin haktır' deniyor ama bu durum başhekimlik inisiyatifine bırakılmış durumda. Tabii ki başhekimlik inisiyatifi de nöbet ertesi çalışma yönünde veriliyor. Branşlara göre farklı olsa da 36 saate varan nöbet sistemi gayri insanı koşullar altında uygulanıyor. Nöbet ücretlerinin de daha insanı koşullara çekilmesini istiyoruz. Hiçbir hekimin uykusuz şartlarda para kazanmak için poliklinik yapmak zorunda bırakılmaması talebimiz. Gece uyumamış bir hekimin bir sonraki gün saatlerce ameliyat yapması, poliklinik yapması verilen sağlık hizmetinin kalitesini de düşüren bir durum. Nöbet ertesi işten eve giderken arabası başında uyuyakalanlar mı dersiniz, bu nedenle kaza yapan hekim arkadaşlar mı dersiniz çok üzücü durumlarla karşılaşıyoruz. Öncelikle nöbet ertesi hiçbir asistan hekimin çalışmaya devam etmemesi öncelikli taleplerimiz arasında.”