İSİG Meclisi, 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü vesilesiyle iş cinayetlerinde yaşamını yitiren göçmen işçilere ilişkin raporunu paylaştı. Başta Katar olmak üzere dünyanın her ülkesinde iş cinayetlerinde yaşamını yitiren göçmen işçilere adanan raporda geçmiş yıllarda çıkarılan raporda vurgulananlar şöyle ifade edildi:
“• Göçmenler/mülteciler sadece Ege sularında değil çalışırken de yaşamlarını yitirdiğine,
• Türkiye’deki göç tartışmasının uluslararası bir boyut içinde incelenmesi gerektiğine,
• Avrupa Birliği ile yapılan göçmen/mülteci pazarlığına,
• Patronlar için göçmenlerin/mültecilerin ucuz emek gücü olarak görüldüğüne,
• İktidar için ise göçmenlerin/mültecilerin oy deposu olacağı ihtimalinin göz önüne alındığına,
• Göçmen/mülteci tartışmasının güncel olarak Suriye/Suriyeliler ekseninde şekillendiğine, son dönemde bu tartışmaya Afganistanlıların eklendiğine,
• Sendikal örgütlenmenin bir ‘göçmen/mülteci işçi politikası’ olmadığına ya da zayıflığına, bu noktada konfederasyonların varolan açıklama ve pratiklerine,
• Türkiyeli emekçilerin göçmenlerin/mültecilerin işlerini ellerinden almasından cihatçı kaygısına kadar ekonomik, sosyal, kültürel nedenlerle göçmenlere mesafeli baktığına,
• İş cinayetlerinde yaşamını yitiren önemli bir bileşen olarak göçmenlerle/mültecilerle ‘ortak örgütlenme ortak mücadele’ perspektifi oluşturulmasına,
• Sanayide göçmen/mülteci çocukların çalıştırıldığına,
• Dünyadan göçmen/mülteci işçi örgütlenmesi örneklerinin incelenmesine (G.Kore ve İspanya) kadar birçok konuya değindik ve tartışmaya çalıştık…”
2013 ile 2022 yılları arasında en az 828 göçmen / mülteci işçinin yaşamını yitirdiği duyurulan raporda her yıl ortalama 83 göçmen/mülteci iş cinayeti tespit edildiği belirtildi. Raporda öne çıkan bazı vurgular şu şekilde:
“*İş cinayetlerinde ölen göçmen/mülteci işçilerin geldikleri ülkelere baktığımızda yüzde 51’i Suriyeli ve yüzde 18’i Afganistanlı.
*Çalıştıkları işkollarına göre baktığımızda göçmen/mülteci iş cinayetlerinin tarım (yüzde 29) ve inşaat (yüzde 25) işkollarında yoğunlaştığını görüyoruz.
*Tarım işkolunda uygun olmayan minibüslerde ve insan taşımacılığının yapılmaması gereken traktör römorklarında aşırı sayıda işçinin taşınması ve yollara savrulması; inşaatlarda alınmayan önlemler sonucu yüksekten düşmeler; sanayide patlamalar, yanmalar, ezilmeler ve zehirlenmeler ile göçmen/mülteci işçilere dönük şiddetler (bazen işyerlerinde göçmenler arası) başlıca ölüm nedenleri...
* Göçmen/mülteci işçilerde çocuk işçilerin ve kadın işçilerin ölüm oranı yüzde 9.”
“Ortak mücadele ortak örgütlenme!”
Raporda son olarak şu vurgulara yer verildi:
“Aliağa Petkim Star Rafinerisi’nde çalışan Hindistanlı işçiler verilen yemeklere tepki göstermiş ve ‘beslenme hakkı’ direnişleriyle gündeme gelmişlerdi. Yine Torbalı'da çalışan Türkiyeli ve Suriyeli tarım işçilerinin yevmiyelerin artırılması için kurdukları birlik ve iş bırakma, kısmi zam getirmişti. Adana’da saya işçilerinin ve Gaziantep’te tekstil işçilerinin ortak mücadeleleri önemli deneyimler olarak yerini aldı.
Türkiye sendikal hareketinde ise son dönemde göze çarpan üç gelişme var. Birincisi DİSK Gıda-İş’in Esenyurt bölgesinde işkolu ayrımı gözetmeksizin yaptığı çalışma, ikincisi BirTek-Sen’in Gaziantep’te Suriyeli işçilerin sorunlarını gündemleştirme mücadelesi, üçüncüsü Göçmen Sendikası Girişimi’nin oluşturmaya çalıştığı göçmen/mülteci işçi perspektifi... Bu örneklerin çoğaltılması dileğiyle...
Bizleri yoksullaştıran, işsizliğe neden olan patronlardır ve iktidar politikalarıdır!
Göçmen/mülteci işçiler Türkiye işçi sınıfının bir parçasıdır. Ortak mücadele ortak örgütlenme!”