Ebru Timtik’e

Demir parmaklıklar ardından çekilmiş son resminden bakıp anlattı öyküsünü, 238 günlük açlığın öncesini...

  • Haber
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 31 Ağustos 2020
  • 08:45

Demir parmaklıklar ardından çekilmiş son resminden bakıp

anlattı öyküsünü,

238 günlük açlığın öncesini:

 

Adalet Tanrıçası Themis’tim,

Olympos’ta yaşadım.

Üstümde gelecek karanlığın giysisi.

Bir elimde terazi,

diğer elimde iki ucu keskin kılıcımla

Olympos’ta düzeni ben korudum.

Zeus’a adaleti öğütledim.

Tanrıların ve insanların arasındaki kavgaları ben çözdüm,

 

Geçti zaman.

Suç Tanrısı Ate’nin

insanları nasıl da kandırdığını gören

Zeus’un kızları Litailer idim.

Tanrıların mahkemesinde,

aldatılmış insanları Ate’ye karşı ben savundum.

 

Ve yükselmeye başladıkça Mısır’da piramitler

en çok da köleler ihtiyaç duydu bana.

Suçluları cezalandıran,

adalet ve doğruluk tanrıçası Ma’at idi adım.

Hakikat Evi’nde oturur,

Osiris’in mahkemesinde adaleti ben dağıtırdım.

Yeri geldi Ra’ya bile yol gösterdim.

Ama eski Mısır’da

en çok da ölüler savunmasızdı.

Bu yüzden mezarlara koydular beni,

adım Ustaphi idi.

 

Gladyatörleri seyre dalan Romalı beylerin

kanlı arenalarında

Justitia oldu adım.

Ve bir de gözlerimi bağladılar.

Adaletin gözü böyle kör oldu.

Mahkeme salonlarında hak savunuculuğunu

teatral bir komediye çevirdiler.

Artık daha bir zor oldu haklıyı savunmak.

 

Yoktu eskiden böyle cübbelerimiz.

Engizisyon yargıçlarının yaktığı ateşlerde kavrulduk

ama o zamanlarda da

zalimin karşısında iliklemezdik düğmelerimizi.

Kaç Dreyfus Davası’na baktık.

“Suçluyorum” diye haykırırken,

Zola gibi hep dimdikti başımız.

 

Ve bu topraklarda da sesi olduk yoksulun,

mazlumun.

Dîvân-ı Hümâyun’da halkın kâtibi

arzuhalciydik.

 

Ne çabuk geçti zaman.

Darağaçlarının gölgesindeydi adalet.

Yeri geldi "Denizlerin Avukatı" olduk.

İşkenceli sorguların ardından

en çok beklenendik,

kaybedilenlerin ailelerine umut taşıyandık.

Ve hapis yattık, işkence gördük, öldürüldük.

 

Adalet gelmedi henüz.

Servet ve sefalet arasında

böylesine toplumsal eşitsizlikler varken

hiç adalet olur mu?

Ama üzerinde “adalet” yazan

çok büyük saraylarımız var.

Ve en kaliteli kumaştan cübbelerimiz.

Kiminin cübbelerinde görünmeyen düğmeler.

İlikledikçe eğiliyorlar, eğildikçe küçülüyorlar.

Şimdilerde paranın ve gücün esaretinde

gözler bağlı,

sözler bağlı.

Fakat adalet gelecek elbette.

Paranın ve gücün karşısında

el bağlamayanlar,

aman dilenmeyenler,

sözünü esirgemeyenler,

diz çökmeyenler getirecek adaleti.

H. Eylül