“Cellada ne hacet, Zwanziger’ler var bizim burada
Suç ortağı ararsan işte uşakları tümen tümen.
Dayak yersin, ezilirsin, sıkıysa susma
Ölümden başka bir arkan mı var şu dünyada.
İnsaf yok mu sizde insan yiyiciler, yamyamlar?
Dağların yaban hayvanı bile sizden çok insan.
Bir tek keyfiniz var, bilmeyiz ki başka var mı?
Bizi ezmek, bizi soymak, acımıza acı katmaktan başka?
Sürekli işleyen dokuma tezgahlarının yoksul evlerden hep birlikte yükselttiği bir türküdür bu. Ölümüne çalışmanın karşılığında çok düşük ücret dayatan aracı Zwanziger’e atfedilse de, onun gibi pek çoğunu anlatmaktadır. Dokumacıların ortak acılarının türküsü, aracıların kulaklarına hiç hoş gelmez. Söyleyenler öldürülür ve ölümleri bir isyanın yeni türküsü olur. 1844’te Silezyalı dokumacılar ayaklanır.
Lyon’da Fransız işçiler, İngiltere’de makine kırıcılar... İşçi sınıfının bu ayağa kalkışına, 1844’te türküleriyle Alman işçi sınıfı katılır. Burjuvazi Almanya’da sahneye çıktığında sınıf düşmanı proletarya karşısındadır ve henüz toy bir sınıf olduğu halde ondan korkmaktadır. Devrimin baş rolünde oynamaktansa toprak soyluların gölgesinde hareket etmeye razı olmasının sebebi işte bu sınıf korkusudur.
1848’de başarısızlığa uğrasa da, Avrupa’nın her yerinde işçi hareketi gelişip güçlenmektedir. Komünistler Birliği’nin ardından Birinci Enternasyonal 1864’te kurulur. Başkanlığını Marks’ın yaptığı örgütün temel çağrısı; üretim araçlarındaki özel mülkiyetin kaldırılması ve devrimci yolla iktidarın el geçirilmesi için proletarya partilerinin kurulmasıdır. Alman topraklarında bunun karşılığı Marksizm yanlıları Liebknecht ve Bebel öncülüğünde Sosyal Demokrat Parti’nin kurulması olur (1869).
1857 yılında Alman Konfederasyonuna bağlı Leipzig’de doğan Clara Zetkin, ileride Alman Sosyal Demokrat partinin seçkin bir üyesi olacaktır.
Clara’nın doğduğu toprakların siyasi birliği 1860 sonrası burjuvazinin ve toprak soylularının desteğini arkasına alan Bismarck tarafından “kılıç ve kan” politikalarıyla sağlanmaya çalışılır. Bismarck, küçük prensliklere ayrılmış toprakları devrimci yolla birleştirmek isteyen demokratik devrim hareketine yönelik yoğun saldırılar yürütür. 1871’de Prusya’nın Fransa’ya karşı giriştiği savaşla gelen zaferi, ülke birliğini “Alman İmparatorluğu” altında gerçekleştirir. Bu aynı yıl Fransız işçileri Paris Komünü ile ilk proleter iktidarı kurarlar. Komün Fransız burjuvazisi ve Bismarck’ın ortak saldırılarıyla ezilse de, pek çok ülkede burjuvaziye korku salar. Gericiler Enternasyonale karşı bir savaş başlatır. Büroları kapatılır, üyeleri tutuklanır. Tüm Avrupa’da çalışmaları sekteye uğratılır.
Clara’nın gençlik yılları, Fransa’da ilk işçi iktidarına ve onun Fransız burjuvazisi-Bismarck ortaklığıyla ezilmesine tanıklık eder. Alman topraklarında SPD üyesi Liebknecht ve Bebel de Komün’ü selamladıkları için “vatana ihanet” ile suçlanırlar.
Clara’nın annesi burjuva kadın hareketinin temsilcilerindendir. Kız öğretmen okuluna kaydedilen Clara iyi bir eğitim alır ve iyi bir dereceyle okulu bitirir. İleride feminist hareketin seçkin bir üyesi olacağı beklentilerini boşa çıkarır. Clara “Burjuvazinin egemen siyasi iktidara yükseldiği kurtuluş mücadelesinin son filizi” olarak nitelendirdiği burjuva kadın hareketini değil, gelişmekte olan işçi sınıfının saflarını, sosyalizm yolunu tercih edecektir.
Clara’nın mücadele yaşamına atılmasında, Çarlık Rusya’sının baskısı nedeniyle Almanya’ya göç eden devrimci Rus çevreleri, bu çevrelerde tanıştığı Ossip Zetkin önemli rol oynar. SDP’nin üyesi olan Ossip Zetkin Clara’yı (o dönem kadınların siyasi faaliyetlerde bulunması yasak olmasına rağmen) çeşitli eğitim toplantılarına, etkinliklere götürür, böylece mücadeleyle ilişkisini geliştirir.
1878’de sosyalistlere karşı yasa devreye girer. Yasayla birlikte bütün dernek ve sendikalar kapatılır, sosyalist yayınlar yasaklanır. Sürgünler, tutuklamalar başlatılır. Ossip Zetkin 1880’de Fransa’ya göç etmek zorunda kalır. Clara bu zor dönemde sosyal demokrat parti saflarına katılır. 1882’de Fransa’ya gider, Ossip ile evlenir ve iki oğulları olur. Ossip’in ağır hastalığı, ardından ölümüyle birlikte Zetkinler’in yaşamı daha da ağırlaşır. Herşeye rağmen Clara ayakta kalmayı başarır, mücadeleye dört elle sarılır. Çeviriler yaparak, ders vererek ailenin geçimini sağlamaya çalışır. Devrimci çevrelerle içiçedir. İşçi semtlerinde faaliyetler örgütler, kadın işçilere yönelik çalışmalar yürütür. Marksizmi inceler, kendisini politik olarak geliştirir. Almanya’yı da yakından takip etmektedir. 1890’da yasakların kalkmasıyla Almanya’ya döner.
Clara mülteci yaşamı boyunca ve sonrasında 1890’lar Almanya’sında işçi sınıfının azgınca sömürülmesini, giderek artan sayıda kadın ve çocuk emeğinin sanayiye çekildiğini yakından izler. Genç yaşlarda iki çocuğunun tüm sorumluluğunu üstlenen, çalışmak durumunda kalan devrimci bir kadın olarak, kadın işçilerin sorunlarına öncelik verir. İşçi kadınların örgütlenmesine dönük önemli çalışmalar yürütür. Çalışmalarıyla sosyal demokrat hareketin kadın sorununa eğilmesinde, aynı zamanda kadın işçilerin sosyal demokrat saflara yönelmesinde önemli bir rol oynar. Bu alandaki birikimiyle, çeşitli ülkelerin partilerinde kadın çalışmalarına yol gösterir. Krupskaya, Clara Zetkin’in 1889’da II. Enternasyonal’de kadın sorunu üzerine yaptığı konuşmanın, Bolşevik delegelerde bu alana dönük çalışmada teşvik edici bir etkide bulunduğu ifade eder.
Clara Zetkin sosyal demokrat partinin kadın çalışmasının doğru bir eksene oturtulmasında önemli bir rol oynar. Kadın çalışmasının ağırlığının proleter kadınlara verilmesini savunur. Kadınlara yönelik gazete ve dergilerin çıkarılmasında, partinin kadın konferansları düzenlemesinde, 8 Mart’ın dünya emekçi kadınlar günü olarak tarihe kaydedilmesinde Clara Zetkin’in öncülüğünü görürüz.
Zetkin’in kadın çalışmasındaki başarısının gerisinde Marksizmin bilimsel yöntemi yatmaktadır. “Kadınlar Karl Marx’a ne borçludur?” makalesinde bunu şöyle özetlemektedir:
“Şüphesiz Marx hiçbir zaman ‘başlı başına’ ve bir ‘sorun olarak’ kadın sorunuyla uğraşmamıştır. Buna rağmen o, yeri doldurulamaz bir şeyi, kadının tam hakka sahip olma mücadelesinde en önemli olan şeyi yapmıştır. Materyalist tarih anlayışıyla o bize kadın sorunu hakkında hazır reçeteler değil ama çok daha iyi bir şeyi, onu incelemek ve kavramak için doğru, emin yöntemi verdi.”
Clara Zetkin, kadınlara yönelik çalışmaların yanı sıra SPD içerisinde baş gösteren burjuva eğilimlere karşı da savaşımın öznelerinden biridir. SPD’nin oportünist eğilimlerine saldıran Rosa Luxemburg’u desteklemiş, emperyalist savaş kredilerine oy verilmesini birlikte mahkum etmişlerdir. Giderek düşman kampta yerini alan SPD’den kopmuştur. Partinin işçi sınıfının enternasyonalist kimliğine ihanetine, emperyalist savaş kampında hizaya girmesine karşı çıkmıştır. Spartakist Birliği’nde, ardından Alman Komünist Partisi’nde yer almıştır. Baskı, tutuklama, tehditler karşısında yılmamıştır. SPD’nin çürümüşlüğüne ayna tutan, işçi sınıfının iktidarını müjdeleyen Ekim Devrimi’ni tüm kalbiyle sahiplenmiştir.
Clara Zetkin tüm yaşamı boyunca Marksizmin samimi bir savunucusu olmuş ve mücadeleden hiçbir zaman kopmamıştır. 1932’de Reichstag’da faşizmin temsilcilerinin karşısında “En yaşlı üyesi olarak Sovyet Almanya’nın ilk Sovyet kongresinin açılışını yapma mutluluğunu tatmayı umut ediyorum” diyerek, mücadele çağrısını yükseltmiştir.
“Yaşamın olduğu yerde durmak, orada savaşmak istiyorum, dağılışın ve zayıflığın bulunduğu yerde değil. Zihnim uyanık olduğu sürece politik ölümün nefesi bana yaklaşamaz.” diyen Clara Zetkin, son nefesine kadar bütün bir yaşamını adadığı kavganın gereklerini yerine getirmiş ve mücadele içerisinde ölümsüzleşmiştir. (20 Haziran 1933)
Yaşamı ve eserleriyle, işçi sınıfına, devrimci ve işçi kadınlara mücadelelerinde yol göstermektedir.
Yararlanılan kaynak:
Yakın Çağlar Tarihi, N. V. Yeliseyeva (Bölüm 13, s.137)