İnsanlığın kurtuluş mücadelesinin Almanya topraklarındaki yılmayan savaşçılarından Clara Zetkin’in aramızdan ayrılışının 82. yılı. Tüm yaşamını devrim ve sosyalizm mücadelesine adamış komünist bir kadın olarak hayata veda eden Clara Zetkin’in ölüm yıldönümü vesilesiyle Nadejda Krupskaya’nın Zetkin için kaleme aldığı yazıyı yayınlıyoruz:
"Clara Zetkin öldü. Yayınlanan pek çok mükemmel makale onun yaşam yoluna, bir devrimcinin yoluna, inanmış bir Marksist-Leninistin yoluna ışık tutuyor. Bu makale ve konuşmalarda sevgi ve saygı çınlıyor. Ben burada onun çalışmasının gazetelerde pek fazla değinilmeyen yanlarına ışık tutacağım.
Marx ve Engels’in öğretilerini özümledi
Clara 1857’de Almanya’da (Sachsen) doğdu; babası bir köy öğretmeniydi. O köyde büyüdü ve köy yaşamını yakından tanıdı. O sıralarda Sachsen’de tekstil sanayii hızla gelişiyordu; işçiler (kadın ve erkek dokumacılar) henüz köy yaşamına sıkıca bağlı idiler. Clara, köylülerin ve işçilerin durumunu salt kitaplardan değil, yaşamın kendisinden öğrendi. Bunun daha sonra ona çok yararı oldu; o, köylülere ve kadın ve erkek işçilerin en geri katmanlarına ulaşmayı beceren ender kişilerden biri oldu.
Clara öğretmen olmaya karar verdi, Leipzig’e gitti ve orada kız öğretmen okuluna girdi. Orada Karl Marx ve Friedrich Engels’in öğretileriyle yüzyüze geldi; işçi toplantılarına gitmeye başladı ve Partinin çalışmalarını tanıdı. Ondokuz yaşında okulu bitirdiğinde, fabrikatör kızlarına ders vermek zorunda kaldı, köy öğretmeni olmak ona kısmet olmadı. 1878’de Almanya’da Sosyalist Yasa (Anti-Sosyalist Yasa Ç.N.) yürürlüğe girdi; sosyal-demokrat parti illegal konuma düştü ve koğuşturmalar başladı. Bir çok sosyal-demokrat Almanya’yı terketmek zorunda kaldı. Bunların içinde Rus göçmeni bir işçi olan, Clara’nın arkadaşı Üssip Zetkin de vardı. Clara da ülkeyi terketti, Zetkin’in karısı oldu ve 12 yıl -önce İsviçre’de, sonra Fransa’da- göçmen olarak yaşadı. Göçmenliğin tüm zorluklarını tanıdı, çok çile çekti; kocası öldü, kendisi iki çocukla çok zor bir durumda kaldı. Bütün bunlara rağmen göçmenlik sırasında çok şey öğrendi ve Marx ve Engels’in öğretilerini mükemmel bir şekilde özümledi.
Emekçi kadınların kurtuluşuna adanan bütün bir yaşam
Göçmenlikle çeşitli sosyalist partilerin çalışmalarını gözlemleme olanağı buldu; bu onun siyasi ufkunu genişletti ve onu özellikle uluslararası işçi hareketinin görevlerine yakınlaştırdı. Clara kelimenin gerçek anlamıyla bir enternasyonalistti. O, uluslararası ölçekte kadınlar arasındaki çalışmayı da yönetiyor, zamanının büyük bölümünü buna ayırıyordu. 1889’da II. Enternasyonal’in I. Kongresi’nde, kadınların politik yaşama katılma hakkına kavuşmalarının gerekliliği üzerine mükemmel bir konuşma yaptı.
Clara Zetkin tüm yaşamını emekçi kadınların kurtuluşuna, kadın işçilerin işçi sınıfı davası uğrunda mücadeleye katılmalarına adadı. Clara bu sorunu bir Marksist olarak ele aldı; bu sorunu işçi sınıfının kurtuluşu mücadelesiyle, sosyalizm mücadelesiyle sıkı bağ içerisinde gördü. Clara Zetkin, kadınların hak eşitliği sorununu sınıf mücadelesinden, köylü ve işçi kadınların yaşam ve çalışma koşullarından kopuk bir sorun olarak gören feministlere karşı sürekli mücadele verdi. Clara, yalnızca sosyalizmin işçi ve köylü kadınları tümüyle kurtarabileceğini açıkladı. Ve tam da bu yüzden kadın işçiler Sosyalizm için savaşanların saflarına katılmalıydılar.
Yalnızca sosyalist devrim kadının kişiliğini özgürleştirebilir
Clara sosyalizmi kaba bir şekilde kavramadı; onu bütün yönleriyle derinlemesine inceledi. Ocak 1889’da bir açık öğrenci toplantısında “Kafa Proleterleri, Kadın Sorunu ve Sosyalizm” üzerine verdiği konferans son derece ilginçtir. Bu konferansta, gelişen kapitalizm koşullarında burjuva ve proleter ailenin çökmesinin sebeplerini gözler önüne serdi. O, burjuvaziye ve entelektüel çevrelere özgü kadın hareketi tipini inceledi; bu hareketin yanlış yolda yürümesinin nedenlerini tahlil etti; burjuva bilim adamlarının (Rusya ve Amerika hariç) kadın hareketine düşman tavırlarının nereden kaynaklandığını açıkladı. O, yalnızca sosyalist devrimin kadınlara her yönlü gelişmeyi ve anneliği toplumsal faaliyet ve mesleki çalışma ile birleştirme olanağını sağlayabileceği; yalnızca sosyalist devrimin kadının kişiliğini özgürleştirebileceği ve tamamiyle gelişmesinin olanağını sağlayabileceği üzerinde durdu.
“Emekçi kitlelerin ekonomik bakımdan sömürüsünü ve özgürlükten yoksun oluşunu ortadan kaldıran, böylece her bireye cinsinin en özgür şekilde gelişmesinin, en yüksek kültürün ve en yüksek mutluluğun güvencesini veren sosyal devrim,”
Böyle bir devrim, toplumun kültürel yaşantısının parlak dönemi için gerekli bir önkoşuldur.
Clara, aydın proletaryayı, öğretmenleri, yazarları, doktorları, sanatçıları proleter sınıfıyla birleşmeye, proleter hareketin saflarına girmeye çağırdı.
Bu yazının ilginç olmaması mümkün değildi. Clara, Friedrich Engels’in mücadele arkadaşı idi. Engels ise, kadının kurtuluşunun; onun işçi sınıfı hareketine, sosyalizm uğruna mücadeleye çekilmesinin ateşli savunucusuydu. O henüz yirmi yaşında bir genç iken şöyle yazmıştı:
“Ama, biz yeni’nin çocuklarının onunla birlikte ayakta durduğu ya da düştüğü düşünceler eğer gerçek ise, o zaman kadın kalbinin modern aklın düşünce çiçekleri uğruna -şimdi babaların mutaassıp inançları uğruna çarptığı gibi- sıcak sıcak çarpacağı dönem uzak değildir. Ve ancak genç kuşak bunu ana sütüyle özümsediğinde yeninin zaferi kapıyı çalacaktır!”
Engels’in “İngiltere’de İşçi Sınıfının Durumu”, “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni” adlı eserleri, işçi kadınların durumunu ve kadınların kurtuluşunun yolunu aydınlatıyor.
“Kadınların Karl Marx’a Borçlu Oldukları Şey”
1923’te “Kadın Komünist”in 12. sayısında, Clara Zetkin’in redaksiyonu altında çıkan Alman gazetesi “Eşitlik”ten alınan, Clara Zetkin’in "Kadınların Karl Marx’a Borçlu Oldukları Şey” adlı fevkalade bir makalesi vardır.
“Materyalist tarih anlayışı ile”, diye yazıyor Clara Zetkin, “gerçi o bize kadınlar sorununda hazır reçeteler bırakmadı, ama daha iyisini, onu araştırmak ve kavramak için doğru ve isabetli yöntemi verdi. İlk kez materyalist tarih anlayışı bize, kadın sorununu genel tarihi gelişmenin akışı içinde, genel sosyal bağıntılar ışığında, onun tarihi olarak koşullanmışlığı ve meşruluğu içinde açık bir şekilde anlamamızı, onun itici ve taşıyıcı güçlerini, bunların erişmek istedikleri amaçları, ortaya atılan sorunların ancak hangi koşullar altında çözülebileceğini anlamamızı sağladı.”
Ve devamla:
“Burjuva hanımlarıyla proleter kadınları sözümona birleştiren "yüce kızkardeşlik” üzerine sevgi gevezelikleri, materyalist tarih anlayışının havasında, renk renk parlayan sabun köpükleri gibi patladılar. Marx proleter ve burjuva kadın hareketini birbirinden ayıran kılıcı döktü ve nasıl kullanılacağını öğretti; ama o aynı zamanda, birincisini sosyalist işçi hareketiyle kopmaz şekilde birleştiren, proletaryanın sınıf mücadelesine bağlayan anlayışlar zincirini de oluşturdu. Böylelikle o, mücadelemize berraklığı ve ululuğu, hedefimizin yüceliğini verdi. “Kapital”de, kadınların çalışması, işçi kadınların durumu ve işçileri koruma yasalarının gerekçeleri üzerine paha biçilmez bir olgu, anlayış ve ilham zenginliği vardır. Bu, güncel taleplerimiz uğruna mücadelemiz için olduğu kadar, gelecekteki sosyalist hedef için de tükenmeyecek bir zihinsel cephaneliktir. Marx bize, proleter kadınların savaşma yeteneklerinin artmasında acil bir gereklilik olan küçük güncel çalışmalara gereken değeri vermemizi öğretiyor. Ama o bizi aynı zamanda proletaryanın iktidarı ele geçirme büyük devrimci mücadelesini sağlam ve uzak görüşlü bir şekilde değerlendirme bilincine çıkartıyor. Bu olmaksızın, sosyalist toplum ve kadın cinsinin kurtuluşu parlak bir rüya olarak kalacaktır. O, bizi öncelikle, günlük çalışmaya önem ve değer veren şeyin yüce amacımız olduğu inancı ile dolduruyor. O, böylelikle hareketimizin büyük ilkesel özünün tek tek olayların, görev ve başarıların kalabalığından zarar görmesini engelliyor ve yıpratıcı günlük çalışma içinde, ötesinde yeni bir çağın şafağının sökecek olduğu geniş tarihsel ufku kaybetmememizi sağlıyor. O, devrimci düşüncenin ustası olduğu kadar, devrimci mücadelenin de önderi olarak kalacaktır; onunla aynı cephede savaşmak, proleter kadın hareketinin görev ve gururu, mutluluğu ve şanıdır.”
Bu makale Clara’nın Marksistliğini en isabetli bir şekilde karakterize ediyor. Clara Zetkin’in “Günümüzde Kadın İşçi ve Kadın Sorunu” adlı broşürü herkesçe bilinmektedir. Orada “Çocukların Eğitimi ve Kadın” bölümünde söyledikleri, Marx, Engels ve Lenin’in bu konuda düşündükleri ve yazdıklarıyla uyum içindedir.
8 Mart’ın Uluslararası Kadınlar Günü olarak kabulü
Clara Zetkin’in uluslararası kadın hareketi için kazanımları büyüktür. Clara 1892’de “Kadın İşçi” adlı gazetenin yazı kurulu yöneticiliğini üstlendi. Kadınlar arasında ajitasyon ve propaganda için parti komisyonlarının oluşturulması da aynı döneme rastlar. Alman hükümeti bu komisyonları 1895’te yasakladı; bu komisyonlar ancak 1907’de yeniden canlandırıldı. Parlak bir konuşmacı ve örgütleyici olan Clara Zetkin, işçi kadınları sosyal-demokrat işçi hareketine çekmek için muazzam bir çalışma yaptı. 1907’de II.Enternasyonal’in VII. Kongresi ile birlikte ilk sosyalist kadın konferansı da toplandı. Alman sosyal-demokrasisi içerisinde kadın parti üyelerinin sayısı 1907 yılında sadece 10.000 iken bu sayı 1913 yılında 150.000’e ulaştı. Aynı hızda olmamakla birlikte, diğer ülkelerde de kadınlar arasındaki çalışma gelişme kaydetti. 1910’da Kopenhag’da, her yıl 8 Mart’ın Uluslararası Kadınlar Günü olarak kutlanması kararının alındığı İkinci Uluslararası Kadınlar Konferansı toplandı.
“Kafaları ve yürekleriyle” komünizmden yana...
Clara Zetkin, II. Enternasyonal’in sol kanadındandı ve her türden oportünizme karşı enerjik mücadele yürüttü. Savaş çıktığında Rosa Lüksemburg, Karl Liebknecht ve Franz Mehring ile birlikte emperyalist soygun savaşına karşı enerjik bir şekilde mücadele verdi. 1915’de Uluslararası Kadınlar Konferansını örgütledi ve onun adına savaşa karşı bir manifesto yayınladı. Bundan dolayı tutuklanıp hapse atıldı. Ekim Devriminde Clara Zetkin’in tüm sempatisi Sovyet iktidarından yanaydı. 27 Haziran 1918’de üçüncü bir kişiyle Lenin’e bir mektup göndererek, kendisi, Mehring, Rosa Lüksemburg ve Karl Liebknecht’in "kafaları ve yürekleriyle” komünizmden yana olduklarını açıkladı. Bu dönemden itibaren Clara bir komünist, ve Sovyetler ülkesi de onun ikinci vatanı oldu. Sovyetler Birliği’ni ilk kez 1920 sonbaharında ziyaret etti. Her köşeden işçi ve ve köylü kadın delegeleri, milli azınlıkların kadın delegeleri onun yanına akın ettiler. Clara büyük bir arzuyla, kabaran devrimin etkilerini özümledi. Almanya’ya döndüğünde "Rote Fahne”de şunları yazdı:
"Kapitalizm tarafından kendisinin çarmıha gerilmesine hâlâ izin veren, açılan yaralardan kanayan, kültürel seviyesi yüksek bir proletaryanın olduğu bir ülkeden gelen kişi rüya görüyor sanır ama, gördüğü gerçektir. Gerçek, gözlerinde devrimci tutkunun ve sınırsız fedakârlığın Promete kıvılcımları parlayan, devrimci iradeleri "Enternasyonal”in ritmleriyle gürleyen sayısız binlerce kadın ve erkek proleterde cisimleşiyor. İnsanlıklarını kapitalist sömürü ve kölelik tarafından daha fazla çiğnetmek istemeyen proletarya kitleleri Rusya’da Kasım Devriminin yaşayan itici güçleriydi. Bedeni ve ruhu öldüren kapitalizmin geri gelmesine hisleri, düşünceleri, iradeleriyle ihtirasla başkaldıran; bu geri dönüşe her ne pahasına olursa olsun, -şimdiye kadar görülmemiş zorlukların altında ve binlerce fedakarlık ve bizzat yaşam pahasına- karşı koymaya kararlı proleter kitleler! Sovyet iktidarına can veren ve onu ayakta tutan güç işte bu proleter kitlelerdir.”
Rus proletaryasının tamamı, komünist Sovyet iktidarının üssü ve taşıyıcısıdır. Haklarından yoksun bırakılmış Almanya proletaryasının ve tüm dünya proletaryasının bu proletaryadan öğrenebileceği çok şey vardır. Clara "Kızıl Bayrak”taki makalesini "Rus proletaryası kılıç ve kepçeyle felsefe yapıyor” diye bitiriyor. Komintern’in III. Kongresinde Clara Zetkin Yürütme Komitesi üyeliğine seçildi ve ölümüne kadar öyle kaldı.
Zafer konusunda bir an bile şüpheye düşmedi
1920’den itibaren, SBKP Merkez Komitesi tarafından, kadınlar arasındaki çalışmaya ayrılan "Kadın Komünist” adlı gazete çıkarıldı. Clara bu gazetenin 10 yıllık yayın döneminde buna da katıldı. Bu gazetenin 3. yıldönümü vesilesiyle sıcak selamlar gönderdi. Bütün ülkelerin proleter kadınları ve en ileri kadın savaşçıları adına gönderilen bu mesaj öylesine coşkuludur ki, bugün aradan 10 yıl geçtikten sonra bile, okurken duygulanmamak elde değil.
Clara Zetkin, Gerçek Üyelerinden biri olduğu Komünist Akademisi’nin çalışmalarıyla da ilgilendi. Kadın hareketinin incelenmesi bölümünü yönetti. Yoğun devrimci çalışmasına, yaşına ve hastalığına rağmen, o burada da kadın hareketinin sorunlarının bilimsel araştırılmasını doğrudan ya da mektupla yönetmeye zaman ayırdı.
Clara tüm hayallerinin gerçekleşmesini, bütün toplumsal yaşamı ve insani ilişkileri değiştiren devrimci sosyalist inşada görüyordu. O, mücadelenin henüz bitmediğini, devam edeceğini, korkunç zorlukların henüz önde durduğunu görüyordu ama, zafer konusunda bir an bile şüpheye düşmedi.
Adı geçen mesajın yazılmasının üzerinden 10 yıl geçti. Bu yıllar Clara’nın kendini çetin devrimci mücadeleye tümüyle adadığı yıllar idi. Köylüler arasındaki kolektifleştirme hareketini nasıl da selamlamıştı! 1931’de tamamıyla bozulmuş bir sağlıkla SSCB’ne geldiğinde, ilk talebi Orta Asya kolhozlarına gitmek oldu. O, geçtiğimiz yıl, her zamanki cesaretliliğiyle, tutuklanma ve hatta faşistler tarafından katledilme tehlikesinin bilincinde olmasına rağmen, Reichstag’ın açılışı için Almanya’ya gitmek üzere son gücünü toparladı.
"(Meclisin en yaşlı üyesi olma sıfatıyla-ÇN) Yaş başkanı olarak Sovyet Almanya’nın ilk Sovyet kongresinin açılışını yapma mutluluğunu tatmayı umut ediyorum” sözleriyle Reichstag’ın açılış konuşmasını bitirdi. Umutları gerçekleşmedi ama, o son dakikaya kadar, son nefesine kadar nöbeti tuttu.
Sevgili Clara, senin örneğin Komünizm davasının tüm savaşçılarını coşkuyla doldurmalı. Senin örneğin bilinçli erkek ve kadın işçileri, bilinçli erkek ve kadın kolhozcuları coşkuyla dolduruyor. Biz daha ciddi, daha iyi, daha tam bir örgütlenme ile çalışacağız; nöbeti devredeceğimiz bütün ülkelerin komünist gençlik birliklerine yardım edeceğiz; çocuklarımızı, komünizmin inşasını sonuna kadar götürecek savaşçılar olarak eğiteceğiz!
1933"
(Clara Zetkin, Kadın Sorunu Üzerine Seçme Yazılar,
İnter yayınları, 3. Basım, s. 187-195. Ara başlıkları biz koyduk / Kızıl Bayrak)