Clara Zetkin: Son nefesine kadar mücadele eden bir devrimci

Kendi döneminde işçi sınıfın devrimci mücadelesinin önderi olduğu gibi kadın işçilerin mücadelesinin de temsilcisi olan Clara, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün mücadele tarihine eklenmesine ve bugünlere getirilmesine de ön ayak olmuştur. Bu anlamda sosyalistler ve emekçi kadınlar Clara’ya çok şey borçludur. O Saksonya’da yaptıkları iş nedeniyle romatizmal hastalıklar çeken kadın işçilerin sesi olmuştur. Bremen’de iplik fabrikasındaki kadın işçilerin eşit işe eşit ücret mücadelesini yürütmüştür. Gülmenin işçilere yasak edildiği fakat zehirlenmelerin, düşüklerin, ölü doğumların suç sayılmadığı Dresden tütün fabrikalarında kadınların mücadele kürsüsünü kurmuştur. 1933’teki ölümünden bugüne işçi ve emekçi kadınlara mücadele tutkusu aşılamaya devam etmektedir. Yapıtları, çalışmaları ve bizzat yaşamıyla...

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 20 Haziran 2019
  • 18:51

“Bir şarkı besteledim size dostlar/ Yeni ve güzeller güzeli/ Yeryüzündeyken henüz/ Kuralım cennet ülkesini/ Mutluluk istiyoruz artık/ Dertler, cefalar yeter/ Yarattığını gayretli ellerin/ Tüketmesin tembel mideler/ Ekmekten bol ne bu diyarlarda/ Mersin ağaçları, güller, güzellikler ve zevkler/ Hele şeker bezelyeler/ Her bir insan evladına yeter.”

Heinrich Heine’ın “Almanya. Bir Kış Masalı”ndan alıntı olan bu dizeler, Alman devrimci önder Clara Zetkin’in en sevdiği şiirlerden biridir. Kendi döneminde feodal Almanya’ya karşı savaşa çağıran, Fransız devrim şarkılarını söyleyen, karşılığında baskı, sansür ve kovuşturmalarla sürgün bir yaşama mahkum edilen Heine ile benzer bir kader ortaklığı yaşamıştır Clara. Fransa’da sürgünde olduğu yıllarda da Montmartre mezarlığında yatan Heine’ı ziyaret etmiştir.

Clara da kendi döneminde en ilerici fikirleri savunmuş, kapitalistleşen Almanya’ya karşı işçi sınıfı davasını omuzlamıştır. Yaşamı sürgünler, açlık, yoksulluk, türlü zorluklarla ama son nefesine kadar hep mücadele içerisinde geçmiştir.

1856 yılında dönemin Alman devletlerinden biri olan Saksonya’da bir köy öğretmeninin kızı olarak doğar Clara Eissener. Kız çocuklarına yükseköğrenim hakkının tanınmadığı bir dönemdir. Buna rağmen, Leipzig’de kadın hakları savunucusu aktivistler tarafından yönetilen özel bir öğretmenlik kursuna girmeye hak kazanır. Leipzig, işçi hareketinin olduğu gibi, gelişen kadın hareketinin de merkezlerinden biri durumundadır. Clara burada siyasi göçmen çevrelerle tanışır. İlk devrimci fikirlerini onlardan edinir. Daha sonra hayatını birleştireceği Ossip Zetkin ile tanışıklığı bu süreçte gerçekleşir.

Clara’nın yetiştiği çağ, 1848 burjuva devrimleri sonrasında kapitalizmin gelişmeye, proleter safların çoğalmaya başladığı evrelerdir. Bu gelişim düzeyinin bir ürünü olan I. Enternasyonal ortaya çıkmıştır (1864). Enternasyonal içinde kitleleri kapsayan ilk işçi partisi olarak Alman Sosyal Demokrat Partisi kurulmuştur (1869). Avrupa’yı sarsan ilk proleter devrim (1871) yaşanmıştır. Paris devriminin Clara’nın doğduğu topraklarda da yankısı büyük olur. Komün’ü destekleyenler kovuşturmalara uğramaktadır.

Kapitalist tekellerin hız kazanmasına sosyalist hareketin ivmesinin eklendiği dönemlerde, Leipzig’de siyasi Rus göçmenlerle tanışan Clara, Ossip Zetkin’in önemli desteğiyle mücadeleye ilk adımlarını atar. Tam da Bismarck hükümetinin özel bir yasayla gelişen hareketin önünü almaya çalıştığı bir döneme rastlar bu süreç. Çıkarılan yasayla birlikte sendikalar, dernekler kapatılır, sosyalist gazete ve dergiler yasaklanır. Alman Sosyal Demokrat Partisi açık çalışma olanağını büyük oranda yitirir.

Ossip Zetkin, anti-sosyalist yasanın çıkarılmasından kısa bir zaman sonra sınır dışı edilir. Clara mücadelede çeşitli görevlerde bulunur. Genç ve deneyimsiz olmasına rağmen SPD’nin yayın organı Sozial Demokrat’ın İsviçre’den Almanya’ya ulaşmasında kuryelik görevini üstlenir. Daha sonra Paris’e giden Clara, Ossip’le burada evlenir. Birlikte Fransız işçileriyle omuz omuza savaşmaktan, sınıf hareketini yakından izlemekten ve devrim mücadelesine katkı yapmaktan geri durmazlar. Yaşamlarını mücadele şekillendirir. Daha sonra doğacak iki oğullarıyla birlikte çok sefil ve zor bir hayat yaşasalar da, Clara için Parisli yıllar Marksist öğretiyi kavrayacağı, devrimci bilincini geliştireceği yıllar olur. Marx’ın kızları Jenny, Laura, Enternasyonal marşının yazarı Potier ve Louise Michel ile burada tanışır. Bu tanışıklıklar Clara’ya çok şey katar.

Clara Ossip’i hastalık sonucu kaybeder. İki çocukla birlikte yoksulluk içindeki hayatı daha da zorlaşmıştır. Fransa’da perişan giysilerini saklamak için yoksulların üzerine geçirdikleri cachemisere, yani sefalet giysisi Clara’nın da üstüne geçmiştir şimdi. Mücadele yaşamında karşılaştığı zorluklar, bu eşitsiz, sömürü, aşağılanmaya dayalı yaşamın dayattığı zorluklar kadar kötü değildir. Mücadeleye dört elle sarılır ve ayakta kalmaya devam eder.

7 yıllık bir sürgün hayatı ona çok şey katar. İki çocuğuyla yaşam mücadelesi veren, devrimci bir kadın olarak yaşadıkları ve tanık oldukları Clara’yı kadın sorununa daha duyarlı hale getirmiştir. Bununla birlikte kalabalıklaşan proleter saflarında, kadın ve çocuk emeği de hızla yer almaktadır. Ağır sömürü koşullarında eriyen kadın ve çocuklara yönelik çalışmalar Clara’nın öncelik verdiği alanlardan biri olur.

Sosyalist ve emekçi kadınlar Clara’ya çok şey borçludur

Clara Zetkin, 1889’da II. Enternasyonal’in kuruluş kongresi hazırlıklarında yer alır. Kadının kurtuluşu için başlıklı metninde kürsüden şöyle seslenir: “İnsan suretindeki her şeyin kurtuluşunu slogan edinmiş olanlar, insan cinsiyetinin bir yarısını ekonomik bağımlılıkla siyasal ve sosyal köleliğe mahkûm edemezler. İşçiler kapitalistler tarafından nasıl boyunduruk altına alınmışlarsa, kadın da erkek tarafından öylesine boyunduruk altına alınmıştır ve ekonomik özgürlüğüne kavuşmadığı sürece de öyle kalacaktır. Kadınların ekonomik bağımsızlıkları için en önemli şart, çalışmaktır... İşçi kadınlar, kadınların eşitliği sorununun bağımsız bir sorun olmadığının kesinlikle farkındalar; aksine bu sorunun daha büyük olan sosyal sorunun bir parçası olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu sorunun bugünkü toplumda hiçbir zaman çözülemeyeceğinin, ancak toplumun köklü değişiminden sonra bunun mümkün olabileceğinin de bilincindedirler... Kadının özgürlüğü tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi yalnızca emeğin sermayenin boyunduruğundan kurtulmasıyla olacaktır.”

Bu örnekte görüldüğü gibi Clara, uluslararası işçi sınıfı mücadelesine ve daha sonra pek çok örnekte görüleceği gibi sosyalist kadın hareketine büyük katkılar sağlayan bir devrimci olarak savaşmaya devam edecektir.

Kapitalizme yönelik çalışmaları, işçi sınıfına yönelik araştırmalarla birlikte pratikte karşılaştığı, yaşadıkları, kadın ve çocuklara yönelik taleplerin şekillenmesini, bu alana yönelik çalışma ihtiyacını da ortaya çıkarır. Bir konuşmasında şöyle demektedir: “Erkeklerin yardımı olmaksızın hatta çoğu zaman erkeklerin itirazlarına rağmen, kadınlar sosyalizm bayrağının altına girmiştir; hatta şunu da itiraf etmek gerekir ki bazı durumlarda kendi iradelerinin dışında, salt ekonomik koşulların açıklıkla kavranmasıyla o yöne istemsizce sürüklenmişlerdir. Fakat artık bu bayrağın altındalar ve orada kalacaklar da! Bu bayrağın altında eşit haklara sahip insanlar olarak kabul edilmek için savaşacaklar!”

Clara bütün bir yaşamı boyunca kadınların eşitliğinin bağlı olduğu insanlığın kurtuluş mücadelesinin bir neferi, önderi olarak savaşmıştır. Engels’in yoldaşı Clara Zetkin işçi hareketi, tarım reformu, kadın sorunu gibi pek çok alanda çalışmalarıyla partinin ileri şahsiyetlerinden biri olmuştur. Parti saflarında oportünizme ve reformize karşı mücadele yürütmüştür.

Kendi döneminde işçi sınıfın devrimci mücadelesinin önderi olduğu gibi kadın işçilerin mücadelesinin de temsilcisi olan Clara, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün mücadele tarihine eklenmesine ve bugünlere getirilmesine de ön ayak olmuştur. Bu anlamda sosyalistler ve emekçi kadınlar Clara’ya çok şey borçludur. O Saksonya’da yaptıkları iş nedeniyle romatizmal hastalıklar çeken kadın işçilerin sesi olmuştur. Bremen’de iplik fabrikasındaki kadın işçilerin eşit işe eşit ücret mücadelesini yürütmüştür. Gülmenin işçilere yasak edildiği fakat zehirlenmelerin, düşüklerin, ölü doğumların suç sayılmadığı Dresden tütün fabrikalarında kadınların mücadele kürsüsünü kurmuştur. 1933’teki ölümünden bugüne işçi ve emekçi kadınlara mücadele tutkusu aşılamaya devam etmektedir. Yapıtları, çalışmaları ve bizzat yaşamıyla...

Gençliğinin ilk yıllarında girdiği mücadele saflarında son nefesine kadar savaşan Clara Zetkin’i, işçi sınıfının devrim mücadelesine paha biçilmez katkılarıyla örnek alıyor ve saygıyla anıyoruz.

Kaynaklar

1) Adanmış Bir Ömür Clara Zetkin, Luise Dornemann

2) Yakın Çağlar Tarihi, N.V. Yeliseyeva