İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs'ı salgın günlerinde karşılıyoruz. İşçi sınıfının kavga günü 1 Mayıs’ta işçi-emekçi kadınlar olarak yerimizi almak her zamankinden daha önemli bir sorumluluk olarak önümüzde duruyor. Çünkü; salgın günleri işçi-emekçi kadınlar olarak yaşadığımız çifte sömürüyü, baskıyı, şiddeti katmerleştirdi. Salgın, kapitalist sömürü düzeninde işçi-emekçi kadınların yaşamları hiçe sayılan, uysal birer köleden farksız görüldüğünü tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdi. Salgın, biz işçi-emekçi kadınların işte, evde, sokakta, kısacası hayatın her alanında zaten zor olan yaşamlarımızı daha da zor hale getirdi.
Kimimiz bu süreçte işsiz kaldık ya da ücretsiz izne çıkartıldık. Kimimiz ise çalıştığımız iş kolu zorunlu çalışması gereken iş koluna girmemesine rağmen işyerlerimizde, fabrikalarımızda gerekli önlemler alınmadan çalıştırılıyoruz. Çalışmayı kabul etmezsek işsizlik sopası ile tehdit ediliyoruz. Kadınların yoğun olarak çalıştığı sağlık, gıda gibi çalışması zorunlu sektörlerde de önlemler yeterince alınmıyor. Yanı başımızda hasta olan ya da ölen arkadaşlarımızı gördükçe kendimize sıranın gelmesinden ve ailemizi hasta etmekten korkarak çalışmaya devam ediyoruz.
Salgın günlerinde çocuk-hasta-yaşlı bakımı, ev işleri sorumluluğu eskisinden de daha fazla bizlerin sırtında. İkiyüzlüce “Evde kal” çağrısı yapıp, bir yandan da “çarklar dönecek, üretim durmadan devam edecek” diyenler işçi ve emekçileri, onların ailelerinin hayatlarını hiçe sayıyorlar. Biz işçi ve emekçi kadınlar, salgından korunmak için evde her zamankinden daha fazla çalışıyoruz. Salgından daha fazla etkilenen yaşlılarımızın ve hastalarımızın bakımı, okula gitmedikleri için evde olan çocuklarımızın sorumluluğu da her zamankinden ağır bir şekilde bizim üzerimizde.
Hayatımızın her alanında karşı karşıya kaldığımız şiddetin her türlü biçimi salgın günlerinde artıyor. Bunun en uç örneğini AKP-MHP koalisyonunun gündeme getirdiği, tecavüzcülerin ve çocuk istismarcılarının serbest bırakılmasının önünü açan af yasasında gördük. Diğer yandan, krizin ve salgının yarattığı psikolojik yıkımla artan şiddet eğilimi bizleri salgın günlerinde daha fazla tehdit ediyor. Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye'de de kadına yönelik şiddet salgın sürecinde arttı.
AKP iktidarı salgın günlerinde gerçekleştirdiği uygulamalarla adeta kendi çıkarları, yandaşları ve sermaye için seferberlik başlattı. Bu tabloda salgının ve gittikçe derinleşen krizin en ağır faturası ise biz işçi-emekçi kadınlara kesilmeye çalışılıyor, yaşam hakkımız tehdit ediliyor. Tüm bu saldırılar karşısında 1 Mayıs’ı, baskının, sömürünün, şiddetin en katmerlisini yaşayan işçi-emekçi kadınlar olarak en önde, en kararlı şekilde taleplerimizi haykıracağımız bir süreç olarak değerlendirelim.
İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları olarak en temel taleplerimiz için tüm işçi-emekçi kadınları 1 Mayıs’ta mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz:
- Krizin ve salgının faturasını kapitalistler ödesin!
- Sokağa çıkma yasağı değil, zorunlu işkolları dışında tüm çalışanlara ücretli izin!
- Çalışması zorunlu olan işletmelerde işçi sağlığı için gerekli tüm önlemler alınsın!
- Tüm sağlık hizmetleri ücretsiz, ulaşılabilir ve nitelikli hale getirilsin!
- Emekçilerin tüm yaşamsal ihtiyaçları (beslenme, barınma, ısınma, ulaşım, elektrik, su vd.) ücretsiz olarak sağlansın.
- İşçi ve emekçilerin ücretlerinden kesilerek oluşan fonların sermayeye peşkeş çekilmesine son verilsin. Salgınla mücadele kapsamında oluşan ihtiyaçlar ise diğer kamu kaynaklarından ve sermaye tarafından karşılansın.
- Savaşa, diyanete, şatafata değil, işçiye, emekçiye ve toplum sağlığına bütçe ayrılsın.
- Grev yasağı da dahil olmak üzere basın, gösteri ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılsın!
- Kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine, çocuk istismarına son! Ev içi şiddetin önlenmesi için gerekli önlemler alınsın!
- Ev içi sorumluluklar kadınların sırtına yüklenen bir yük olmaktan çıksın. Hasta-çocuk-yaşlı bakımı için her türlü önlem alınsın!
- Toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliği!
Bizler için ölüm, yoksulluk, şiddet, baskı anlamına gelen kapitalist sömürü düzenine karşı “Yaşamak için sosyalizm!” mücadelesini büyütelim!
İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları