İşçinin-emekçinin hamurundan yoğrulup bugünlere gelen sevgili Zeliha yoldaşı 27 Temmuz sabahı yitirdik.
Zeliha yoldaşı yaklaşık üç yıl kadar önce davetli olduğum bir seminer ortamında tanıdım. Seminere ev sahipliği yapmış olan Zeliha yoldaşın duyarlı yaklaşımı ve işçiden-emekçiden yana söylemiş oldukları bir hayli etkilemişti beni. Seminer BİR-KAR tarafından düzenlenmişti. Çok başarılı bir seminerdi ve beni de bir hayli etkilemişti.
Sonrasında düzenli olarak BİR-KAR’ın her ayki toplantılarına katıldım. İşçiydim ve ayrıca kapitalist düzenin hışmına uğramış, canı yanmış biriydim. İşçi ve emekçinin sesine ses olan BİR-KAR gibi bir oluşumu bilip de düzenlediği toplantı ve etkinliklere gitmemek olmazdı.
Zaman içerisinde Zeliha yoldaşın BİR-KAR’ın doğal üyesi olduğunu öğrendim. Sevgili yoldaşı tanıdıkça kronik bir hastalığının olduğunu da gördüm. Rahatsızlığına rağmen, bir araya gelişlerimizde hep sevecen, dostça, yoldaşça yaklaşımı ve güler yüzlü oluşuyla ben hiç hasta değilim der gibiydi. LSG öncü işçileri olarak düzenlemiş olduğumuz pikniğe hastalığına rağmen mücadeleci bir duruş sergileyerek gelmiş olan Zeliha yoldaş, “Ben de sizden yana varım ve hep de olacağım” demişti.
Sanırım geçtiğimiz yıldı, mevsim yine yazdı ve biz yine BİR-KAR’lı arkadaşlarla bir aradaydık. Her zaman olduğu gibi sevgili Zeliha yoldaş da etkinlikte yerini almıştı. Ve hiç beklemediğim bir şey duymuştum Zeliha yoldaştan. Çok üzülmüş, çok da şaşırmıştım. Zeliha yoldaş, rahatsızlığından ötürü Türkiye’ye gideceğini, Ege havasının kendisine iyi geldiğini ve orda yerleşik bir düzene geçeceğini yoldaşlarına söylüyordu.
Doğrusu ben çok üzülmüştüm. Almanya’daki işçi ve emekçiler adına bu gidiş bir kayıptı. Ve sevgili Zeliha yoldaşımız yalnız da gitmiyordu. Giden iki yürekti, sınıf bilinçli iki güzel yoldaştı. Gitmeyin, gidemezsiniz diye sessizce yüreğimde haykırdım. Ama gel gör ki diğer yanıyla da Zeliha yoldaşın sağlığı bahis konusuydu.
Sağlıklı olsun, uzun yaşasın arzusundayken, yakın zamanda biz sevgili Zeliha yoldaşın hastanede yoğun bakımda ve son günlerini yaşıyor olduğunu öğrendik. Beklenmedik bir haberdi ve hüzün içinde BİR-KAR’lı arkadaşlarla hastanede kendisini ziyaret gittik.
Tanımı güç bir andı. Nasıl göreceğim, nasıl karşılayacak bizi diye düşünürken, hasta yatağında uzanmış olan Zeliha yoldaş bizi görünce kollarını açarak ve gülümseyerek gelin diye seslendi. Kendisine doğru yaklaştık, gelin dokunun, elimi tutun, diyerek selamladı bizi.
Şaşkındım, Zeliha yoldaş öylesine iyi görünüyordu ki hastalık hiç yakışmamıştı sevgili yoldaşımıza. Garip duygular içinde geriye doğru yol aldım. O yol beni ta geçen yıl kaybettiğimiz sevgili Sinan yoldaşa kadar götürdü. Hasta yatağında bizi devrimci duygularıyla karşılayarak, “gelin, hoş geldiniz” diyen sevgili Xalo’mu, Sinan yoldaşı ziyaretimizi düşündüm.
Ölümün hiç yakışmadığı sevgili Zeliha yoldaşın ölüme meydan okuyuşunu, metanetli oluşunu devrimci duruşundan aldığı aşikârdı.
Herhangi bir günmüş gibi Türkiye’deki Tekel işçilerin direnişinde bulunduğu zaman dilimini büyük bir sükûnetle anlattı. Nerde kaldıklarını, kimlerle kaldıklarını ve direnişteki günlük izlenimlerini, kendi yoldaşlarının oradaki ayrıcalıklı duruşlarını büyük bir coşkuyla anlattı. Hani bir an Zeliha yoldaş çok iyi görünüyor, yoldaşımız bu kadar iyiyken niye ölsün ki demeden kendimi alamadım. Konuşmaktan yana olan yoldaşımızı biz daha fazla yormadan ayrılmalıydık ve ayrılırken BİR-KAR’lı arkadaşlardan biri, “Bize söyleyecek bir şeyin var mı” diye sordu. Sevgili Zeliha yoldaş, “Evet, var söyleyeceklerim” dedi. “Onurlu ve dürüst mücadelenizden hiç vazgeçmeyin. Tek yol devrim ve tek kurtuluş ise sosyalizmdir” diyerek uğurladı bizi.
Çok geçmeden yitirdik sevgili Zeliha yoldaşı ve onurla uğurladık sonsuzluğa.
Bugüne kadar vermiş olduğun mücadelen önünde saygıyla eğiliyoruz sevgili Zeliha yoldaşımız...
Frankfurt LSG’den bir işçi