Irkçı-siyonist İsrail rejiminin Doğu Kudüs’te estirdiği terör günlerdir devam ediyor. Buna karşı samimi tepki gösterenler olduğu gibi, “iş olsun” diye “İsrail’i kınama” açıklamaları yapanlar ve AKP şeflerinin yaptığı gibi, riyakarlıkta sınır tanımayan vaazlar verenler var.
T. Erdoğan başta olmak üzere, çok sayıda AKP’li, İsrail’in estirdiği terörü kınadığını açıkladı. İsrail kolluk kuvvetlerinin zorbalığı El Aksa camisinin içine de taşımaları, din istismarı üzerinden siyaset yapan T. Erdoğan’la müritlerini bir şeyler söylemek zorunda bırakıyor. Açıklamalarında özellikle dini vurguları önere çıkaran saray rejimi, olayı “Müslümanlara bası/namazı engelleme” dairesine sıkıştırarak, İsrail terörünün esas hedefini gözardı ediyor. Zira Kudüs’teki olay El Aksa’da namaz meselesinin çok ötesindedir. İsrail’in esas hedefi Kudüs’ü kaba bir ırkçılıkla Arap nüfustan arındırmaktır. Kudüslü Filistinlilerin bir kısmı Hıristiyan’dır. Yani olay dini olmaktan çok ırkçı siyasetle ilgilidir. Filistin halkı bir bütün olarak İsrail terörüne karşı direniyor. Bu koşullarda El Aksa’da namaz direniş biçimlerinden biri olarak öne çıkıyor.
Hal böyleyken, olayı “namaz kılanlara polis terörü” sınırlarında ele almaları, AKP şeflerinin Filistin halkının temel sorunlarıyla ilgili olmadıklarını bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu arada bazı dinci-şeriatçı gruplar da benzer söylemlerle gösteriler yapıyor. “İHH İnsani Yardım Vakfı” adlı organizasyon bunların başını çekiyor. Gösterilerde “Mehmetçik Aksa’ya”, “Cenk, cihat şehadet”, “Şehitlerin yolunu sürdüreceğiz”, “Dişe diş, kana kan, intikam intikam”, gibi sloganlar attıran İHH Suriye’ye saldırarak İsrail’e hizmet eden cihatçı terör çetelerine yıllardan beri lojistik destek sunuyor.
Dinci-faşist rejimin Filistin konusundaki riyakarlığı yeni değil. İktidara geldikleri günden beri Filistin davasını hem iç politikanın hem bölgesel/yayılmacı politikanın bir aracı olarak kullandılar. İsrail’le ticaret hacmi AKP döneminde 5-6 kat arttırıldı. Son günlerde ise Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkileri geliştirmek için çırpınırken, siyonist rejimle işbirliğini daha da geliştirmek adına çırpınıp duruyor. Siyonistlerin kapılarını aşındırıp “işbirliğini geliştirelim” diye yalvaranların İsrail’i “sert ifadelerle” kınamaları kaba riyakarlıktan öte bir anlam taşımıyor.
Bu arada vurgulamak gerekiyor ki, AKP-MHP rejiminin kolluk kuvvetlerinin ilerici devrimci güçlere, Kürt halkına, direnen emekçilere karşı estirdiği terörün, siyonist rejimin estirdiği terörden aşağı kalır yanı yoktur. İsrail rejimi işgalci bir güç olarak bu terörü estirirken, Ankara’daki dinci-faşist rejim kendi halkına karşı bu terörü estirerek, ırkçı-siyonistlerden de beter olduğunu ispatlıyor.