Yağmada sınır tanımıyorlar

“Yerli/milli” AKP-MHP rejimi diğer alanlarda olduğu gibi yağma, talan, rüşvet, usulsüzlük alanında da çığırından çıkmıştır. Kızılay şefiyle ilgili skandal, bu çirkef denizinin küçük bir karesidir sadece…

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 22 Ağustos 2021
  • 22:55

Sermayeye hizmet eden siyasi kast mensuplarına, özellikle de iktidar olan parti ya da partilerin şeflerine artı-değer paylaşımından bir pay verilir. Ancak bu kast mensuplarının bir kesimi resmi kanallarla kendilerine verilen payla yetinmezler. Rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, adam kayırma ve daha pek çok gayrı meşru yöntemle yağmadan aldıkları payları arttırırlar. Bundan dolayı burjuva devletlerde skandallar birbirini izler. 

Bu kadarı kapitalist sömürü düzeninin siyasi çarklarının “olağan” işleyişini anlatıyor. Uzun yıllar boyunca iktidarda kalan dikta rejimler döneminde ise, durum çok daha feci bir hal alır. Dikta rejim dinci-gerici ise, yağmadan hiçbir sınır, hiçbir ölçü tanınmaz. Dikta rejimlerin çöküş sürecine girdiklerinde en büyük dertleri, yağmadan aldıkları devasa paydan biriken paraları ne yapacakları, nasıl güvenceye alacaklarıdır.

***

AKP iktidarının, son yıllarda ise AKP-MHP koalisyonun yağma ve talan çarkı o kadar büyüdü ki, Merkez Bankası’nın ‘kefen akçesi’ diye tanımlanan paraya bile el koydu. Bir süre önce 128 milyar dolarlık ihtiyat parasının bu yağma düzeninin çarkları arasında öğütüldüğü ortaya çıkmıştı. Bu rejimin bir diğer alamet-i farikası ise, sarayda ya da çevresinde görevlendirilen kişilerin birçok maaş almasıdır. Aynı anda birçok kurumun başkanı, yönetimi kurulu üyesi, müdürü vb. sıfatlarla üç, beş, on maaş almalarıdır. Bu listeye son olarak Kızılay Başkanı Kerem Kınık da eklendi.

Bu kurumun son yıllardaki sicili kirlidir. Öyle ki, bir süre önce Ankara’daki patlak veren ‘doğalgaz skandalı’nda, Kızılay’ın yandaş şirketlerin yandaş vakıf ya da derneklere ‘rüşvet dağıtma kuryesi’ gibi çalıştığı (elbette payını alarak) ortaya çıkmıştı. Şimdi ise, CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel’in meclis gündemine taşıdığı soru önergesinde Kızılay’ın şefinin 13 farklı şirkette yönetici olduğu ortaya çıktı. Atila Sertel, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yanıtlaması istemiyle TBMM'ye verdiği önergede, Kınık'ın bu şirketlerdeki görevleri ve aldığı ücretleri sordu.

Bu gelişme üzerine jet hızıyla açıklama yayınlayan Kızılay, muğlak ifadelerle Ali Sertel’in iddialarını yalanlandı. Ancak yalanlama kimseyi ikna etmedi. Zira bir kısım şirkette ‘ücretsiz’ yöneticilik yaptığı iddia edildi. Sanılır ki, adamın tek derdi ‘hayır’ işlemek. Aykkabı kutularında saklanan milyon dolarlar ortaya çıktığında ise, “Bu para ile İmam hatip okulu yapacaktık” denmişti. Şimdi de Kızılay şefinin “maaş almadan çalışan bir hayırsever” olduğu safsatası ortaya atılıyor. Açıklamada birçok şirkette yöneticilik yaptığı kabul ediliyor, ancak bu görevlerin devam etmediği iddia ediliyor. Yani Kızılay’ın yalanlaması bir tür doğrulama gibidir.

***

Yağma ve talanda sınır/ölçü tanımama pervasızlığının altında, bu işin uzun yıllardan beri yapılıyor olması, bu pisliğe en tepedekinden en alttakine herkesin batmış olması, kimse bizden hesap soramaz küstahlığı ve saray rejiminin başka türlü yönetememesi gibi nedenler yatıyor. Zira Tayyip Erdoğan ve müritleri 1994 yılından yakın zamana kadar birçok büyük kentte yerel yönetimleri, 2002’den beri ise, merkezi yönetimi kontrol ediyor ve bu süreçte yaptıkları yağmanın haddi hesabı bilinmiyor. ‘Sonradan görme’ diye tanımlanan burjuva kesimden gelmeleri ve uzun süreli iktidarın onlara sağladığı fırsatlar eşi-benzeri görülmemiş bir yağmaya girişmelerine zemin hazırladı. ‘Hesap verme’ gibi bir dertleri de olmadığı için (çoğu “kulları kandırdığımız gibi allahı da kandırırız” havasında) bir tür ‘yağma-talan seferberliği’ içindeler. Yıllar önce 17-25 Aralık skandalları patlak verdiğinde stoktaki Euro ve Dolar cinsinden banknotları ‘sıfırlama’ konusunda büyük bir sıkıntı çektiler. Zir gün boyu minibüslerle banknot taşımalarına rağmen, o günün akşamında Bilal Erdoğan babasına kalan 50 milyon Euro’yu ne yapalım diye soruyordu.

“Yerli/milli” AKP-MHP rejimi diğer alanlarda olduğu gibi yağma, talan, rüşvet, usulsüzlük alanında da çığırından çıkmıştır. Kızılay şefiyle ilgili skandal, bu çirkef denizinin küçük bir karesidir sadece…