Son günlerde Ankara Altındağ'da ardı ardına mültecilere yönelik ırkçı-faşist saldırılar gerçekleşti. Göçmen sorununu yaratan emperyalist güçler ve içerdeki iş birlikçisi AKP MHP iktidarı ise aynı sorunu derinleştirmeye devam ediyor. İşsizlik ve hayat pahalılığı gibi yaşamsal problemlerimizin kaynağı kapitalist sistem iken, bizzat AKP-MHP iktidarı tarafından ırkçılık tırmandırılıyor, emekçilerin gözlerine perde indirilerek öfke mültecilere yönlendirilmek isteniyor.
On yıllardır Orta Doğu'da süren, Türk sermaye devletinin de önemli bir piyonu olduğu emperyalist zulüm, milyonlarca insanın evlerinden olmasına, yüz binlerce insanın ölümüne neden oldu. Afganistan, Suriye, Libya vb. ülkelerde devam eden savaş ve işgal emekçilere kan ve göz yaşı getirirken emperyalistler bölgeyi talan etti, Türkiye burjuvazisi de bu talandan pay kapmak için yıllardır emperyalistlere taşeronluk yaptı.
AKP-MHP iktidar bloğunun bizzat sorumlu olduğu bu insanlık suçu nedeniyle önü alınmaz göçler yaşanıyor. İşsizlik derinleşiyor, toplumsal çürüme hızlanıyor. Hali hazırda pandeminin yönetilememesi, ekonomik krizin derinleşmesi, hayat pahalılığı ve birçok alanda uygulanan sosyal yıkım politikaları emekçilerde öfke yaratıyor.
Gerici-faşist iktidar bu öfkenin kendine yönelmesini engellemek için ırkçılığı tırmandırıyor, emekçileri birbirine kırdırmak istiyor. İşsizlik sorununda, ardı arkası kesilmeyen zam furyasında, göçün artırmasında, kadın cinayetlerinde ve daha birçok konuda hiçbir suçu yokmuşçasına davranıyor, emekçileri suçluyor ya da mültecileri hedef gösteriyor. Bir hak arama eylemine saniyesinde gelen, eylemcileri işkence ile gözaltına alan polisin Altındağ'da yaşanan faşist saldırıları kenardan izlemesi bu türden saldırıların önünün bizzat devlet tarafından açıldığını gösteriyor.
Emekçinin asıl düşmanı emperyalist kapitalist sistemdir!
Burjuvazi mültecileri ucuz iş gücü olarak kullanıyor, sermaye hükümeti tabandan gelen öfkeyi kırmak adına fırsat olarak görüyor. AB fonlarından faydalanmak için istismar ediyor. Dinsel gericilik ve şovenizmin yükseltmesi ise en çok işçilerin birliğine zarar veriyor…
İşsizlik, hayat pahalılığı, savaşlar... Hiçbiri evlerini terk etmek zorunda bırakılan göçmenlerin suçu değil. Bunların hepsi emperyalist-kapitalist politikaların sonucudur! Bizlerin düşmanı hayatta kalma savaşı veren göçmenler değil, kapitalist sistemdir!
Tüm sorunlarımızı, cehneneme çevrilmiş yaşam ve çalışma koşullarımızı değiştirecek tek şey hangi ulustan olursa olsun işçilerin birliğini, halkların kardeşliğini sağlamaktır. Bizlere cehennem koşullarında bir yaşamı reva görenlerden ancak örgütlenerek ve mücadele ederek hesap sorabiliriz. Gerçek düşmanlar yazlık-kışlık saraylarda, Beyaz Saraylarda oturanlardır! Gerçek düşmanlar toplum sağlığını hiçe saydığı için milyonlarca insanı pandemide ölüme terk edenlerdir. Gerçek düşmanlar kadın cinayetlerinde failleri serbest bırakanlardır. Gerçek düşmanlar vergilerimizle özel jet filoları alıp yangın uçağı temin etmediği için günlerce ormanlarımızı yakanlardır. Gerçek düşmanlar maliyetinden kaçındığı için iş güvenliği önlemlerini almayıp her gün onlarca arkadaşımızı iş cinayetlerinde katledenlerdir. Gerçek düşmanlarımız işsizliğe çare bulacağı yerde, işsizliği işçi maliyetini düşürmenin fırsatı olarak değerlendirenlerdir. Gerçek düşmanımız grevlerimizi yasaklayanlar, sözleşmelerde satanlardır, hak aradığımız eylemlere saldıranlardır.
Gerçek düşman göçmenler değil, kapitalistler ve onların devletidir! Bu barbarca, bu çürümüş düzene karşı işçi ve emekçiler olarak birleşelim, örgütlenelim ve mücadele edelim!
Petrokimya İşçileri Birliği