TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim kurulu, 18 Kasım 2021 tarihinde saat 19.00 sularında, Giresun ili Şebinkarahisar ilçesinde bulunan ve özel sektör tarafından işletilmekte olan çinko-kurşun ocağının cevher zenginleştirme tesisi eski atık depolama havuzunun gövdesinde meydana gelen yıkılmanın yarattığı tahribata dair yazılı açıklama yayımladı. “Bilim ve tekniğe aykırı faaliyetler ile mevzuat düzenlemeleri halka ve doğaya zarar vermeye devam ediyor” başlıklı açıklamada, meydana gelen yıkılmanın, yeni barajın taşmasına neden olduğu ifade edildi.
Atık barajından taşan ağır metal atıklarının önce Darabul Deresi’ne, oradan da Kılıçkaya Barajı istikametine gittiği belirtildi. Yaşanan çevresel felaket hakkında yapılan araştırmalar sonucunda açıklamada belirlenen hususlar şu şekilde tespit edilmiştir:
“-Çinko-Kurşun işletmesi 2003 yılından önce kurulmuş olup 2003 yılında şimdiki işletmeci firmaya devredilmiştir.
-İşletmede çinko-kurşun (Pb-Zn) üretimi yapılmaktadır.
-İşletmede tüvenan olarak üretilen çinko-kurşun cevheri flotasyon yöntemi ile zenginleştirilerek Pb ve Zn konsantreleri elde edilmektedir.
-Yaşanan çevre felaketi, ömrünü tamamlamış eski atık depolama havuzunun rehabilitasyon çalışmaları sonucunda, yeni atık havuzunun tamamlanması aşamasına geldiği sırada, eski havuzun gövdesinin yıkılması ve yeni havuzun taşmasına neden olması sonucu meydana gelmiştir.
-Sözel olarak edinilen bilgilere göre yıkılan eski havuzun ÇED Gerekli Değildir Belgesi mevcuttur. Taşan yeni havuzun ÇED Uygunluk belgesi ve mevzuata göre düzenlenmiş lisansı bulunmaktadır.
-İşletmede cevher zenginleştirme faaliyetlerinde zenginleştirme tekniği gereği siyanür kullanılmadığı belirtilmektedir.”
Çevre mevzuatında önemli çevresel sorunlara neden olabilecek istisnai hükümlerin bulunduğu belirtilerek açıklamanın devamında şunlar ifade edildi:
“Mevzuatın yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olan işletmeler ile belli üretim kapasitesinin ve alanlarının altında bulunan işletmeler için “ÇED Gerekli Değildir” istisnası getirilmiştir. Bu işletmede yıkılan eski atık havuzunun da bu istisnai kapsamda olması yaşanan felaketin en önemli nedenlerinden biridir.
Yıkılmayan ancak taşan yeni havuzun ÇED Uygunluk Belgesinin ve Lisansının olması ise kamusal denetimin yetersizliğini karşımıza çıkarmaktadır. Gerek kurumsal kapasite eksikliği gerekse yapılan liyakatsiz atamalar ve girilen çıkar ilişkileri nedeniyle yapılan siyasi baskılar kamu kurumlarının görevlerini gerektiği gibi yapmalarının önündeki en büyük engellerdir.”
Açıklamada böylesi çevresel yıkım ve felaketlerin gerçekleşmemesi için yapılması gerekenler şu şekilde ifade edildi:
“Çevre mevzuatı yeniden düzenlenerek ÇED Gerekli Değildir hükümleri mevzuattan kaldırılmalıdır. İstisnai hükümler üretim kapasitesine ve üretim alanlarına göre değil neden olabileceği çevresel sorunlara göre bilimin ve tekniğin hükümlerine göre yeniden düzenlenmelidir.
ÇED mevzuatı yürürlüğe girmeden önce kurulmuş işletmelerin istisna kapsamında olması yerine en kısa sürede ÇED hükümlerine uygun hale getirilmesi gerekmektedir.
Bugün için ölümlerin ve benzeri sağlık ve doğa sorunlarının yaşanmadığını ifade etmek doğru değildir. Çünkü yaşanan çevre felaketlerinin olumsuz sonuçları önümüzdeki süreçte ortaya çıkacaktır. Çevresel felaketin olumsuz sonuçlarının olayın yaşanmasından sonra palyatif yöntemlerle giderilmeye çalışılması doğru ve yeterli değildir. Önemli olan bu ve benzeri olayların hiç yaşanmamasıdır.”
Son olarak, yaşanan felaketlerden sonra gerçek sorumlular yerine bedelin çalışanlara çıkarılmasının kabul edilemez olduğu ifade edildi. Bu ve benzeri çevresel felaketlerde gerçek sorumluların bilimi ve tekniği maliyet unsuru gören anlayışlar ile onlara bu yolu açan kanun yapıcılar olduğu vurgulandı.