Yolsuzluk, yağma ve soygun üzerine kurulu kapitalist düzenin bu çürümüşlüğünün yeni bir örneğinin de tren katliamlarında da gündeme gelen TCDD’nin sinyalizasyon projesinde yaşandığı ortaya çıktı.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) tarafından Ulusal Demiryolu Sinyalizasyon Projesi’nde Tesisler Kontrolorü olarak görevlendirilen Veysel Karani Babacan’ın, Kamu İhali Kanunu’na (KİK) aykırı şekilde, 1 milyon 584 bin 64 TL bedelindeki 32 adet sinyalizasyon ihalesini, eşi Sündüs Babacan’ın üzerine kurulu paravan şirkete verdiği ortaya çıktı.
Cumhuriyet’ten Seyhan Avşar’ın haberine göre, Babacan ve eşi ile eski TCDD 1. Bölge Müdürü Nihat Arslan’ın da aralarında bulunduğu 31 kamu görevlisine ihaleye fesat karıştırmak suçundan dava açıldı.
“Uygundur” deyip göz yumdu
TCDD Teftiş Kurulu Başkanlığı olaya ilişkin soruşturma başlattı. Soruşturma raporuna göre Babacan, Ulusal Demiryolu Sinyalizasyon Projesi çerçevesinde 1. ve 3. Bölge Müdürlüğü mıntıkalarındaki açık ihale ve doğrudan teminle gerçekleştirilen 32 sinyalizasyon projesinin ihale, temin ve tatbikatında görevlendirildi. Babacan’ın bu projelere yönelik belgeleri hazırladığı ve yüklenici firmaları iş ve imalatı ya eksik yaptığı veya hiç yapmadığı halde “Uygundur” şeklinde tutanak tuttuğu aktarıldı. Bu yolla Babacan’ın yüklenici firmalara usulsüz ödeme yaptığı belirtildi.
Ayrıca Babacan, sinyalizasyon projelerine ait dört açık ihalenin üçünde görevlendirilmesine, ihale komisyonuna üye sıfatıyla katılmasına rağmen eşi Sündüs Babacan’ın ortağı olduğu Raycan firmasının ihalelere katılmasına göz yumdu. Ayrıca 28 adet doğrudan temin işini eşinin firmasına verdi.
“Hızlı olsun diye”
Babacan, ifadesinde, Anadolu Teknik Liseler Raylı Sistemler Teknolojisi Bölümü müfredatının hazırlanması çalışmasına katıldığını, bu konuda kitabı olduğunu, ders verdiğini, YHT ihale işlerinde kontrolör olarak görevlendirildiğini, Marmaray ve Milli Sinyal Projesi’nde yer aldığını, Ulusal Sinyalizasyon Projesi kapsamındaki işlerin çok ucuza yapıldığını savundu.
Babacan, “Hızlı tren projelerinden dolayı çok yoğun bir çalışma olduğunu, işlerin kısa sürede yapılması için üstten baskı yapıldığını, eşik değerin altındaki işlerin pazarlık usulü ihaleye çıkarıldığını, ihaleleri eşinin şirketinin aldığını” söyledi. Babacan ifadesinde emeklikten sonra şirketin başına geçtiğini kabul etti.
Eşi yolsuzluk yapmadıklarını iddia etti
Eşi Sündüs Babacan ise savcılık ifadesinde eşinin emekli olması için izin verilmediğini bu nedenle şirketin kendisi üzerine yapıldığını belirterek “Eşim emekli olduktan sonra şirketi devrettim. Yolsuzluk yapmadık” diye konuştu.
Yürütülen soruşturma sonunda Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, Babacan ve eşinin de aralarında olduğu 31 sanık hakkında kamu kurum ve kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırmak suçundan üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame düzenledi. İddianame İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Ancak mahkeme 31 Ekim’de görevsizlik kararı vererek, dosyayı ağır ceza mahkemesine gönderdi. Kararda, bu eylemlerin zimmet suçuna girebileceği kaydedildi.
İhale bedeli 1,5 milyon TL’yi aştı
Raycan şirketinin 2011-2013 yıllarında 1. Bölge Müdürlüğü’nden dört açık ihalede 593 bin 900 TL’lik, 17 adet doğrudan teminle 574 bin 614 TL’lik, 2012-2013’te 3. Bölge Müdürlüğü’nde 11 adet doğrudan teminle 415 bin 550 TL’lik iş aldığı belirlendi.