8 Temmuz 2018’de Çorlu’da gerçekleşen tren katliamında yaşamını yitiren 25 kişinin aileleri acılarını dahi yaşayamadan sergilenen adaletsizlik nedeniyle alanlara çıkarak başlattıkları adalet nöbeti ile bu pervasızlığın son bulmasını talep etmeye başladılar ve bu mücadeleyi sürdürüyorlar.
“Bizim canımız yandı başka canlar yanmasın” diyen aileler; gerçekleşen katliamda sorumluluğu bulunanların aklanmak istenmesine, üst düzey bürokratlar hakkında soruşturmanın engellenmesine karşı başlattıkları “Adalet Nöbeti” eylemlerini her Cuma farklı bir noktada devam ettiriyorlar.
14 yaşındaki kızı Bihter Bilgin’i yitiren Zehra Bilgin, taleplerinin aslında son derece makul olduğunu belirtirken “Bizim yakınlarımız geri gelmeyecek bunu biliyoruz. Biz adalet istiyoruz, çok bir şey istemiyoruz. Tüm sorumlular yargılansın istiyoruz” dedi. Yetkililerin söylemlerinin aksine yaşananın bir ‘kaza’ olmadığına ‘ihmaller zinciri’ olduğuna dikkat çekti.
‘Orada yaşayan kimse yok ki neden geldiniz?’
Oğuz Arda Sel'in annesi Mısra Öz Sel ise eylem yaptıklarında polisler tarafından ablukaya alınmalarına tepki gösterirken katliamın yaşandığı gün olay yerine saatlerce Sarılar köyünde yaşayanlar dışında kimsenin gitmediğini vurguladı. “Can çekişen insanların sesi kesildikten sonra oraya ambulanslar gidiyor” dedi.
“Ben oğlumu bulmak için oraya gittiğimde ben oradaki polislerin kalkıp bana ‘orada yaşayan kimse yok ki neden geldiniz’ dedikleri soruyla karşılaştım olay günü” diyerek devletin ve polisin yaklaşımına tepki gösterdi.
Sorumsuzlukları ve ihmalleri ortaya çıkarmak için mücadele ettiklerini belirterek “Benim çocuğum bugün geri gelmeyecek. 25 kişi geri gelmeyecek” dedi. Pamukova’daki tren katliamından ders çıkarılmış olsa kendisinin bugün bu acıları yaşamayacağına dikkat çekti.
Çorlu’nun sorumluları cezalandırılırsa başka çocuklar ölmeyecek
Abisi Hakan Sel’i ve yeğeni Oğuz Arda Sel’i yitiren Fatih Sel de takipsizlik kararlarına duydukları tepkiyi dile getirerek “Tüm sorumluların yargılanmasını istiyoruz. Bizden sonra kimsenin canı yanmasın diye talep ediyoruz bunu” dedi.
“Herkes aldatıyor, herkes yalan söylüyor. Adaletsizlik ve hukuksuzluk almış başını gidiyor. Biz onlardan sadece bir tanesiyiz. Tek bir üzüntümüz var. Bizler de canımız yanana kadar tepki vermemiştik. Bizim de canımız yandı en sonunda. Herkesten talebimiz; onların da canı yanmasın diye bize destek vermelerini istiyoruz” diyerek Cuma günleri tren güzergâhında yaptıkları eylemlerinin duruşmaya kadar süreceğini belirtti.
Çorlu’da olayın üzerini kapatmak istedikleri için hemen sonrasında Ankara’da da tren katliamı yaşandığını belirten Sel, “Bizler yeterince tepki verebilirsek ve herkes birleşebilirsek. Bu katliamların sorumluları yargılanıp cezalar alırsa bu tekrarlanmayacak ve başka çocuklar ölmeyecek” diye konuştu.
Zeliha Bilgin de 10 aydır adalet istediklerini, “En üstten en alta bütün sorumlular yargılansın. Bu olay hiç olmamış gibi davranılmasın” demek için seslerini çıkarmayı sürdüreceklerini ifade etti.
Kızları Özge ve Gülce’yi katliamda yitiren Funda Dikmen “Hepsinin gelecekleri vardı, planları vardı, hayalleri vardı” diyerek şöyle devam etti: “Kızım avukat olmak istiyordu. Başaracaktı eğer devlet demir yolları buna izin verseydi. Kimse ceza çekmedi, çekecek mi belli değil. Kimlerle savaşıyoruz bilmiyorum. Kızıma bir gün mezarının başına gittiğimde ben senin hakkını aradım diyebilmek için...”
Bu katliam ‘kaza’ diye adlandırılamaz
Kapatılan ÇHD’nin İstanbul Şube Başkanı Av. Gökmen Yeşil ise ailelerin ortaya koyduğu mücadelenin sadece bir ‘vicdan itirazı’ olmadığını belirtti.
2002 yılından bu yana gerçekleşen tren katliamlarını hatırlatan Yeşil, 41 kişinin katledildiği Pamukova’dan Ankara’da 9 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliama kadar 100’e yakın kişinin demiryollarında katledildiğini, 600 dolayında kişinin ise yaralandığını hatırlattı. “Bunlar sadece makinist hatası, alt düzeydeki 3 tane memurun kusurundan kaynaklanamaz. ‘Taksirle ölüm’ diye adlandırılamaz” dedi.
8 Temmuz’da Çorlu’da yaşanana da ‘kaza’ denmesinin doğru olmadığını vurgulayan Yeşil, sanıklardan Tuncay Kurt’un ‘istinat duvarının yapılması gerekiyor, ray hattının güçlendirilmesi gerekiyor’ diye sunduğu raporlara rağmen önlemlerin alınmamasının katliam gerçeğine işaret ettiğini dile getirdi.
Devletin örtbas etme çabasının ilk andan itibaren devreye girdiğini ise şu şekilde ortaya koydu: “Kaza sonrası ‘nasıl yaralıları kurtarırız, nasıl daha fazla can kaybı yaşanmadan müdahale ederiz’ diye etkin bir arama-kurtarma çalışması yapılmıyor. Bir an önce delilleri nasıl karartırız çalışması yapılıyor.
“O gece 00.30’da nasıl ve nereden bulunduğunu hâlâ çözemediğimiz iki bilirkişi getirtiliyor. Birisi bu hattın sinyalizasyon işini yapan şirketin yönetim kurulu üyesi. Birisi 2004 yılından bu yana TCDD’ye danışman olarak görev yapmış. Bu hatlardaki kusur ve eksikliklerden sorumlu olabilecek iki kişi hemen o gece bilirkişi atanıyor.”
Yeşil, sadece 4 alt düzey memura ‘taksirle ölüme neden olma’ suçundan Çorlu ağır ceza mahkemesinde dava açılarak göstermelik bir yargılama yapıldığını söyledi.
Gece yarısı yapılan tek keşif ile gelen takipsizlik!
Yeşil, yargı sürecindeki hukuksuzlukların anlatımını şu şekilde sürdürdü: “Gece yarısı yapılan bir tek keşfe dayanarak hazırlanan raporla nasıl takipsizlik verirsiniz. Bunun tek bir yanıtı olabilir: ‘Biz üst düzey sorumluları aklamak istiyoruz, yargılamak istemiyoruz.’
“Tek bir kişi tutuklanmadı, tek bir kişiye adli kontrol kararı dahi verilmedi, Sadece yurtdışına çıkış yasağı verildi. Zaten hepimizin yurt dışına çıkış yasağı var.
“Bu sanıklar mahkemeye dahi getirilmiyor. Mahkeme talimat yazmış, ‘bulundukları şehirde ifade versin’ diye... Bunların ailelerin karşısına çıkması gerekiyor.”
Savcılığın ancak aileler eyleme başladıktan sonra açıklama yaparak “soruşturma devam ediyor” dediğini aktaran Yeşil, kime soruşturma açıldığı, kimler hakkında takipsizlik verildiği gibi somut verilerin ise mevcut olmadığını söyledi.
Aileler ve avukatları, 3 Temmuz’da görülecek duruşmada sorumluların yargılanması ve tüm faillerin cezalandırılması için seslerine ses olunmasını ve duruşmanın sahiplenilmesini istiyorlar.
Kızıl Bayrak / İstanbul