1 Mart'tan itibaren uygulanan normalleşmenin sonuçları, resmi açıklamalara göre günlük 60 binlere dayanan vaka/hasta sayıları ile 300'leri aşan ölümler olarak yansıdı. Hastane-yoğun bakım ünitelerinin kapasiteleri dolmakta, sağlık çalışanlarının enerjisi tükenmektedir. Son dönemde yeni varyantlarla birlikte virüs hızla yayılıyor, salgındaki yüksek devir kırmızı çizgiyi geçmektedir.
Tablo bu kadar feciyken, bu vahametin bir numaralı sorumlularından biri olan AKP’nin sağlık bakanı Fahrettin Koca, büyük bir pişkinlikle vaka sayılarındaki artış hızının azaldığını, bundan sonra kısıtlama ve tedbirlere uyumla, vaka sayısının düşeceğini öne sürüyor. Türkiye'nin birçok yerinde aşılamanın aksadığı, risk grubundakilerin bile hiçbir yerden aşı randevusu alamadığı bu günlerde, “Türkiye’nin 7 farklı aşı platformuyla güçlü adımlar attığı” yalanını yine sarayın kukla bakanı F. Koca üfürüyor. “İnsanlar ölüyor” gerçeğini dile getirenleri hedef alan F. Koca, yüzü bile kızarmadan çalışmaların başarıyla yürütüldüğünü iddia ediyor.
Görüldüğü gibi sermayenin demir yumruğu olan AKP-MHP rejiminin “koronavirüsle mücadelesi” topluma pompalanan yalanlar ve muhalif kesimlere yönelik suçlamalarla sürdürülüyor. Sarayın yüklediği misyon ve sorumlulukla hareket eden F. Koca, sermayenin çıkarlarını esas alan programı harfiyen uygulamaya çalışıyor. Bu bağlamda “ölü sayıcısı” rolünü oynuyor, kitlesel bulaşı ve ölümleri, uydurduğu sahte başarı hikayeleri ile gizlemeye çalışıyor.
Emekçiler, kriz ve pandeminin bedelini sağlık, eğitim ve yaşam haklarının gasp edilmesiyle öderken, AKP-MHP rejiminin sözcüleri, arsız bir pişkinlikle ikide bir halkı suçlu ilan ediyorlar. Salgının sorumluluğunu üstlenmekten kaçmaya çalışan bu rejim, her fırsatta işçileri, emekçileri kusurlu ilan ediyor. F. Koca “83 milyon salgından sorumludur” açıklamasıyla bu reziller takımı arasında yer alıyor.
Asıl suçlu sizsiniz!
Asıl sorumlular emek-gücünü sömüren sermaye sınıfıdır. Asalak yaşamları için salgın döneminde de milyonları üretim alanlarına kapatanlardır. Önlem diye “Maske-mesafe-temizlik” formülü ileri sürüp bunların tedarikini dahi sağlamayanlardır. Vaka-ölüm oranlarını gizleyen, insan yaşamını bir sayıdan ibaret görenlerdir. Topluma talimat verip ceza keserken kendileri bütün yasa-kural-cezalardan muaf tutulan ayrıcalıklı azınlıktır. Cami açılışları yapan, on binlerin katıldığı cenaze törenlerinde saf tutanlar, şatafatlı düğün salonlarını, kongreleri lebalep dolduranlardır asıl suçlu olan. Rejimlerinin bekası ve sömürü çarklarının dönmesi için insanları kurban edenler, halkı suçlu ilan etme arsızlığı gösterenlerdir. Yüksek riskli iller içerisine giren Çanakkale’de sıkı önlem diye açık havada gezenlere ceza keserken, virüs kapan işçileri fabrikalara kilitleyen Dardanel patronunu koruyan iktidardır asıl suçlu olan.
Pandemide işsiz kalanların su-doğalgaz-elektrik faturalarına çare bulmazken, İstanbul Havalimanı konsorsiyumu İGA’nın kira borçlarını silen, cezalarını iptal edenlerdir. Sağlık Bakanı koltuğuna oturtulan özel hastane sahipleri, eğitim bakanlığındaki özel okul sahipleri, Turizm bakanlığındaki otel zinciri sahipleridir. Yayınladığı genelgeye uymayan, dolandırıcılar ve katillerle sarmaş dolaş olan İçişleri Bakanıdır. Pek çok ülkede üretimde duruşlar yaşanırken Türkiye’de çarkların hiç aksamamasıyla övünen ve “Arsayı araziye dönüştürmek” diyerek ülkeyi bir rant alanı olarak gördüğünü açıktan ifade eden AKP’li Cumhurbaşkanı’dır, pandemiyi fırsata çeviren, kârlarını katlayan sermayedarlardır esas suçlu olan.
Sermaye sınıfı ve hizmetindeki devlet suç işlemektedir. Fakat onları suçlu ilan etmek yetmez. Kapitalist çarklar arasında öğütülen Türkiye’de bedel ödemeye zorlanan işçiler-emekçiler olarak bu sınıftan ve onun tetikçisi olan iktidardan hesap sormak, onlara yeni kurbanlar vermemek için kapitalist dişlileri örgütlü mücadelemizle parçalamalıyız.