“Fatih Nurullah” ismini kullanan Uşşaki Şeyhi Eyyüp Fatih Şağban, Türkiye'yi sarsan telefon konuşmasında, kızını istismar ettiği F.A. adlı müridini şikayetten vazgeçirmek ve kendisini acındırmak için “Ben bitmişim zaten” diyor.
Burnundan soluyan baba F.A. ile Şağban'ın çarpıcı diyalogu şöyle devam ediyor:
F.A: Sen niye bitmişsin? Cebinde parası olan, her ay tıkır tıkır para yatan, zevki sefa eden… Millet sana Allah rızası için hizmet ediyor ya!
Şağban: Para cemaatin parası, benim param yok. Benim emekli maaşım var.
F.A: Arsalar kimin arsası?
Şağban: Arsa dergahın…
F.A: Nasıl dergahın?
Şağban: Yatırım…
16 binası yedi dairesi var
Bu diyalogda, gerçekliği kuşku götürmeyen tek bir bilgi var; o da Şağban'ın emeklilik hakkı kazanmış olması. Gerçekten de Şağban, Akyazı jandarması ve başsavcılığındaki ifadesinde, emekli olduğunu, aylık 8-10 bin TL gelirinin bulunduğunu söylüyor. Şağban'ı tanıyanlar, geçmişte Şişli'de alçıpan işi yaptığını hatırlatıyor. Şimdilerde, biri imam nikahlı olmak üzere iki eşi ve beş çocuğu olduğu düşünülürse, emekli maaşıyla ancak evinin masrafını karşılayabilir. Gel gör ki, tapu kayıtları böyle söylemiyor.
Kayıtlara göre emlak zengini denilebilecek kadar mülk edinmiş.
Şağban adına İstanbul Şişli'de altı bina/arsa, Avcılar'da dört bina/ arsa, Kadıköy'de iki bina/arsa ve iki daire, Sakarya Akyazı'da üç bina/arsa ve beş daire, Yalova'da bir bina/arsa kayıtlı görünüyor.
Oğlu şirketin başında
Şağban, tarikat faaliyetlerinin çatısı olarak, Gülzari Mualla Kültür İlim ve Araştırma Vakfı'nı kullanıyor. Bu vakfın İstanbul Beyoğlu Hacı Ahmet Mahallesi Pir Hüsamettin Sokak No:8 adresinde iki katlı binası var. Tahmin edileceği üzere vakfın başkanlığını Şağban yürütüyor. Tarikat da Şağban'ın, vakıf da, vakfın milyarlık binaları da…
Binada, “Dersaadet Yayıncılık ve Organizasyon Anonim Şirketi” faaliyet gösteriyor. Ticaret Sicil Gazetesi'ne göre 2018 yılında kurulan bu şirketin yönetim kurulu başkanı olarak Şağban'ın oğlu Hasan Hüsamettin görünüyor. Şirketin İstanbul Pendik'te iki bina/arsası var.
Şağban, ailesine “düşkün” bir baba olarak çocuklarını mülksüz bırakmamış. Tarikatta üst düzey görevler verdiği oğlu Hasan Hüsamettin adına Çankırı'da bir bina/arsa ve Çanakkale'de iki daire, diğer oğlu Hüsrev adına İstanbul Avcılar'da daire bulunuyor.
İddiaya göre Şağban, tutuklandığı günden beri tarikatı oğulları aracılığıyla yönetiyor. Cezaevinin kendisi için medreseye dönüştüğünü ve çok güzel rüyalar gördüğünü yayarak, tarikatı bir arada tutmaya çabalıyor. “Halifeler görevlerine devam etsin” diye emir verip dışarıya çıkacağı güne hazırlanıyor.
Tarikat ve cemaatler holdinge dönüştü
Bu manzara, Türkiye'de tarikat ve cemaatlerin holdinge, şeyhlerin CEO'ya, müritlerin müşteriye dönüştüğünün açık kanıtıdır. Karşımızda, iddia ettikleri gibi, Allah'a neşeyle bağlanmış, dünya malından yüz çevirip ahiret için tasarruf eden, bir lokma bir hurma yaşayan dervişanlar dünyası yoktur. Bütün yatırımları, Şağban'ınki gibi dünyalıklara dairdir.
Şağban, 20 yıl önce alçıpan dükkanını kapatıp Beyoğlu'da, Uşşakiliğin kurucusu olan Pir Hasan Hüsamettin'in mezarının bulunduğu dergahın hemen çaprazında kendi dergahını açtı. Dergah dediysem, “Uşşaki Holding” diye anlayın.
Holding bünyesinde kurulan şirketler
Holding bünyesinde; Gülzari Mualla Kültür, İlim ve Araştırma Vakfı'nı… Nurani Derneği'ni, Nurani TV'yi, Hayır Eli Derneği'ni… Dersaadet Yayıncılık ve Organizasyon Anonim Şirketi'ni kurdu. 20'yi aşkın şehirde 60'ı aşkın dergaha kavuştu. Kuzey Afrika'ya, Almanya'ya ve Fransa'ya yayıldı.
Bağış ve zekatlar şirkete
Bağış, zekat, fitre ve yardımlarla büyüdü. Kendi beyanına göre, emekli aylığından başka bir geliri bulunmayan Şağban, holding sayesinde 16 bina ve yedi dairenin sahibi oldu. Şağban her CEO gibi edindiği ve hükmettiği serveti ailesi arasında pay ediyor. Şirket yönetimine Pir Hasan Hüsamettin adını verdiği büyük oğlunu getirdi.
Hiç kuşkunuz olmasın ki…
Şağban, gelecekte şeyhlik postunu oğlu Hasan Hüsamettin'e bırakacaktır. Çünkü holdinge dönüşmüş dini gruplarda şeyhliğin fukaralara, arkasızlara, iki yakası bir araya gelmeyenlere bırakıldığı görülmemiştir.
Şeyhler ve oğullar
Bu, şeyhlerin oğullarının ve damatlarının hakkıdır.
İşsizlik, yoksulluk ve yoksunluğun pençesinde ah çeken insanlarımız; dünyada hakkı olup elde edemediğini, kerameti kendinden menkul şeyhlerin iki kaşının arasında arayan müritler ordusu, işte bu sömürü dergahının müşterisidir.
İsmail Saymaz - Sözcü / 20.09.20