AKP iktidarı her seferinde belirttiği gibi kindar ve dindar nesil yaratma çabalarını aralıksız sürdürüyor. Tam da bu nedenle "ağaç yaşken eğilir" mantığı eğitim kurumlarının mottosu olmuş durumda. Anadolu, fen bilimleri gibi liselere bütçe ayrılmazken İmam Hatip okulları mantar gibi çoğalıyor, biyoloji kimya gibi derslerin içerikleri bile gericileştiriliyor, dini dersler arttırılıyor.
Dinci-gerici AKP iktidarının bu konuda devreye soktuğu bir diğer araç ise gün geçtikçe palazlandırılan dini vakıflar, tarikatlar oluyor. Özellikle ortaöğretimde Milli Eğitim Bakanlığı uzun zamandan beri bu gerici kurumlar ile protokoller imzalıyor. MEB'in ortak protokollere imza attığı vakıf/kurum isimleri genel olarak şöyle: Ensar Vakfı, TÜGVA, Hizmet Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Hayrat Vakfı...
MEB bu kurumlar ile "değerler eğitimi" adı altında protokoller imzalıyor. Bu gerici gurupların yetkileri ise okullarda stant açmak, kulüp kurmak, "sosyal" aktiviteler gerçekleştirmek, geziler düzenlemek, konferans ve söyleşi gerçekleştirmek olarak özetlenebilir. Yapılan tüm bu etkinliklerin içeriğini tahmin etmek zor değil. Bu konuya dair Anayasa’nın, ‘Kamusal eğitim devletin temel sorumluğudur. Eğitimci niteliği taşımayan kişi ve kurumlara devredilemez’ maddesine dayandırılarak açılan tüm davaların ise fiiliyatta boşa düşürüldüğünü görüyoruz. Çünkü bir başka isimle başka bir vakıf kurup yollarına devam etmek onar için hiç de zor olmuyor. Bu gerici vakıflarda yaşanan sayısız cinsel istismar, tecavüz ve şiddet gibi olayların ayyuka çıkması da onlar açısından bir engele dönüşmüyor. Çünkü devlet bizzat yaratmak istediği dindar ve kindar neslin buralardan geçmesi gerektiğinin bilincinde olduğu için olup bitenlere çanak tutuyor. Ensar Vakfı’nda 40 erkek çocuğuna cinsel istismar edildiği ortaya çıktığında bizzat Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı çıkıp "Bir kereden bir şey olmaz” demişti. Ya da Aladağ'da ihmal sonucu yanarak can veren 12 çocuğu hatırlayalım. Bu olayın ardından da yine devlet tarikat iş birliği çıkmıştı. Zira Aladağ’daki devlet yurdu hiçbir gerekçe gösterilmeksizin kapatılmış, insanlar çocuklarını tarikat yurtlarına göndermeye mecbur bırakılmıştı.
Bakan Ziya Selçuk'un açıklamadığı, gizli tuttuğu protokoller arasında Edirne Müftülüğü ile imzalanan ‘Dersimi Camide Yapıyorum Protokolü’, Deniz Feneri Derneği ile imzalanan ‘İyilik Okulu Protokolü’ ve Nur Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Hizmet Vakfı ile imzalanan ‘Değerler Eğitimi Protokolü’ de yer alıyor. Taciz-tecavüz ve şiddet bu vakıflar da sıkça duyulan bir gerçeklikken milyonlarca çocuğu ilgilendiren protokolleri açıklamamaları ise düzenin karanlık yüzüne bir kez daha ayna tutuyor.
Kısacası eğitim gün geçtikçe gerici vakıfların, tarikatların arka bahçesi haline getiriliyor. Milyonlarca insan nitelikli bir eğitimden yoksun bırakılıyor, eğitim hakkı gasp ediliyor.
M. Nevra