Osmaniye Hapishanesi’nde saldırı

İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü İlhan Öngör, heyet olarak gittikleri Osmaniye 2 No’lu T Tipi Hapishanesi’nde salgına dair yeterli tedbirlerin alınmadığını, tutsaklara yönelik saldırıların artarak sürdüğünü belirtti.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 07 Mayıs 2020
  • 15:43

Koronavirüs salgını süresince hapishanelerdeki mahpuslara yönelik saldırılar artıyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü Avukat İlhan Öngör ve HDP Hukuk Komisyonu Üyesi Avukat Yakup Ataş, 4 Mayıs'ta Osmaniye 2 Nolu T Tipi Kapalı Hapishanesi idaresi ve tutsaklarla heyet olarak görüşme yaptı.

İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü Avukat İlhan Öngör, görüşme sonuçlarını Mezopotamya Ajansı’ndan Hamdullah Kesen’e anlattı.

Maske ve eldiven yok

Koronavirüs (Covid-19) önlemleri kapsamında hapishane girişinde kendilerine tek kullanımlık maske verilip, tutuklularla görüşmenin kapalı olarak gerçekleştiğini belirten Öngör, Mehmet Faruk Engin, Ahmet Aycan ve Abdulkadir Baybaras’la görüştüklerini dile getirdi. Öngör, “Genel olarak infaz koruma memurları ve askerlerin maske taktıkları gözlemlenmişse de avukat görüşüne getirilen mahpuslara maske ve eldiven verilmemiştir. Ayrıca bir kısım gardiyanların maske ve eldiven takmadıkları gözlemlenmiştir” dedi.

‘Botlarla girip tükürüyorlar’

Haftada bir ya da 10 günde bir gardiyanların dezenfekte için ilaç sıktıklarını ancak ilacı sadece merdiven girişlerine sıkıldığını aktaran Öngör, tutukluların koğuşları kendi imkanları ile temizlediklerini, defalarca hijyen malzemelerini talep etmelerine rağmen geri dönüşün olmadığını belirtti. Öngör, şunları söyledi:

"Tutuklular, gardiyanların maske ve eldiven takmadan koğuşlara girdiklerini, hatta G. ve K. isimli başgardiyanların bilerek koğuşlara gelip öksürdüğünü, tükürdüğünü, botlarla yatakların üzerine çıktıklarını, diğer gardiyanlarında hiçbir şekilde temizliğe ve hijyene özen göstermediğini ifade etmişlerdir. 10 kişilik odada 14 kişi kaldıklarını, defalarca dilekçelerle taleplerde bulunduklarını, yeni yasa dolayısıyla odaların boşalmasına rağmen koğuş değişikliğinin yapılmadığını, büyük oda taleplerinin karşılıksız bırakıldığını belirttiler. Telefon görüş haklarının haftada 2 kez 10 dakika şeklinde uygulandığını, telefon görüşü öncesi ve sonrasında herhangi bir şekilde maske ve eldiven verilmediğini, telefonların görüşmelerden sonra dezenfekte edilmediğini, herkesin sırayla telefonları kullandığını ancak hijyene ilişkin herhangi bir tedbir alınmadığını ifade ettiler."

Revir doktorundan ırkçı tavır

Öngör, mahpusların yemeklerin az verildiğinin ve kalitesinin düştüğünü, içerisinde çamur ve maydanoz lastiklerine rastladığını söylediğini anlattı. Bunun yanı sıra yemek dağıtanların maske ve eldiven takmadığı, ailelerinin verilen banka hesap numaralarına yatırdığı paraların hesaba düşmediğinin belirtildiğini söyledi.

Öngör şöyle devam etti:

"Kantinde yaklaşık 100 mililitrelik dezenfektelerin 23 TL'ye satıldığını, hesaplarında para olmadığı için alamadıklarını, cezaevi yönetiminin de kendilerine dezenfekte vermediğini beyan etmişlerdir. Koğuşlarında kalıp da Kovid-19 belirtisi olan kimsenin olmadığını, diğer koğuşlarda Kovid-19 testi pozitif çıkan mahpusların olduğu yönünde herhangi bir duyum almadıklarını belirttiler. Ayrıca hasta mahpus Sabri Kaya’nın durumunun çok kötü olduğunu, defalarca kalp krizi geçirdiğini, ayrıca son olarak beyin kanaması da geçirdiğini ve son bir ay içerisinde 10'dan fazla kez hastaneye götürüldüğünü, ancak iğne ve serumdan sonra tekrar getirildiğini, Sabri Kaya’nın tedbiren ayrı koğuşa alındığını yanına Mehmet Göz isimli mahpusu refakatçi olarak bıraktıklarını beyan etmişlerdir. Görüşülen mahpusların tamamı revir doktoru F.T.'nin tavırlarının çok kötü olduğunu, özellikle yargılandıkları dosyalardan ötürü revir doktorunun ırkçılık yaptığını, sürekli azarlayıcı ve aşağılayıcı bir dil kullandığını, şikayetleri dinlemeden geri gönderildiklerini beyan etmişlerdir. Ayrıca korana salgınından bu yana revire sadece çok acil olması halinde çıkılabildiği bunun dışında revirin yasaklandığını beyan etmişlerdir. Diğer yandan mahpuslar kendilerine bu süreçte mektupların verilmediğini, özellikle Yeni Yaşam gazetesini dilekçe ile istediklerini, ancak gazete ücretinin hesaplarından kesilmesine rağmen gazetenin kendilerine verilmediğini beyan etmişlerdir."

Doktor hakkında işlem yok

Öngör, tutuklular ardından hapishane birinci ve ikinci müdürüyle heyetçe görüştüklerini söyledi. Öngör, iddialara ilişkin verilen yanıtları şöyle sıraladı:

"Dezenfekte ilaçlarının paralı ve pahalı olmasının kendilerinden kaynaklanmadığını, kar marjı koymadan mahpuslara satıldığını, ücretsiz olarak dezenfektenin verilmesinin mümkün olmadığını, koğuşların haftada 2 gün dezenfekte edildiğini, hassasiyet gösterildiğini, revir doktoru F.T. hakkında benzer şikayetlerin kendilerine sürekli geldiğini ancak; doktorun Sağlık Bakanlığı personeli olduğunu, kendi personeli olmadığı için bu konuda herhangi bir işlem yapamayacağını, bu konunun muhatabının kendisinin olmadığını, cezaevinde hiç Kovid-19 virüsü nedeniyle pozitif vakanın çıkmadığını, mahpusların parasının bankadan çekilmesi için her gün bir personelin bankaya gittiğini ve paraları çektiğini bu konuda yapılan eleştirileri kabul edemeyeceğini, yemekler konusunda şikayetlerin özellikle açık cezaevindeki mahpusların tahliye edilmeleri nedeniyle 1 hafta boyunca sıkıntılar yaşadıklarını ancak şu anda sorun çözüldü. ” 

Tedbirler yetersiz

Hapishanede koronavirüs salgınına dair pozitif bir vaka çıkmamasına rağmen dezenfekte ve ilaçlamanın yetersiz olduğunu söyleyen Öngör, dezenfekte ilaçlarının ve sağlık malzemelerinin pahalı olması nedeniyle tutukluların buna ulaşamadığını aktardı. Koğuşların kalabalık oluşuna değinen Öngör, "Bazı infaz koruma memurlarının ideolojik ve ayrımcı davranarak mahpuslara karşı kötü muamelede bulunulduğu ancak; bu infaz koruma memurları hakkında herhangi bir işlemin idarece yapılmadığı tarafımızca tespit edilmiştir. Hasta mahpus Sabri Kaya ile ilgili yaptığımız incelemelerde; hasta mahpusun durumunun yaşamsal risk oluşturduğu, iki günde bir, mahpusun acile kaldırıldığı her geçen günden öte saatlerin bile hasta mahpus açısından hayati risk taşıdığı tarafımızca gözlemlenmiştir" ifadelerini kullandı.