Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 22'si tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê davasının 10. duruşması, Sincan Hapishane Kampüsü'ndeki salonda başladı.
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmada, Sincan Hapishanesi'ndeki tutsaklar duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı hapishanelerde bulunan tutsaklar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada mahkeme başkanı, dosyaya eklenen evrakları okudu. Aysel Tuğluk hakkında verilen ATK raporu da dosyaya eklendi.
“AİHM’nin ihlal kararı var”
Duruşmaya SEGBİS ile bağlanan Aysel Tuğluk'un avukatı Serdar Çelebi, müvekkilinin tutuklu olduğu dönem içerisinde hapishanede yaşadığı bazı sıkıntılar ve rahatsızlıklar olduğunu, bundan dolayı hastaneye gitmek zorunda kaldığını ve demans hastalığı teşhisi konulduğunu belirtti. Çelebi bunun üzerine Tuğluk için infazın geri bırakılması ve tahliyesi talebinde bulunduklarını belirterek “Ancak geri dönüş alamadık. İnfazın geri bırakılması belli koşullara bağlı. ATK'nin onayına bağlı, biz de biliyoruz, ancak bunun bir tahliye gerekçesi yapılmamasına dair AİHM'in ihlal kararı var” dedi. Demans hastalığının uzmanlık alanı nöroloji olmasına rağmen raporda tek bir nörolog imzası olmadığını aktaran Çelebi, rapordaki tüm imzaların psikiyatristlere ait olduğunu belirtti. Müvekkili için insan onuruna uygun bir biçimde yapmış oldukları tahliye taleplerinin reddedildiğini söyleyen Çelebi, Tuğluk'un hastalığının ilerlediğini ve hastaneye sevkinin şart olduğunu ifade etti.
Çelebi'nin ardından savunma yapan Ayla Akat Ata 28 Şubat sürecine değinerek “Şu anda AKP'yi doğuran süreç bu postmodern darbedir. Bir darbe 20 yıldır iktidarda olan bir partiyi doğurdu ve siyasi kimliğini oluşturdu” ifadelerini kullandı.
“Ortadoğu her zamanki gibi çatışmaların merkezi oldu”
Ukrayna'da yaşanan emperyalist savaşa dikkat çeken Ata, 20'nci yüzyılda iki tane büyük savaş yaşandığını, petrolün bulunmasıyla da Arap ülkelerinin etkilendiğini söyledi. Ata, şöyle konuştu:
“Ortadoğu her zamanki gibi çatışmaların merkezi oldu ve işgal süreçleri yaşandı. Ortadoğu'daki sınırların cetvelle çizildiğini söylemek artık zor değil. Türkiye, Irak ve Suriye sınırları hariç. Egemenler çıkarlarını gözetecekler. Rusya kendi toprağı olduğunu düşündüğü için Ukrayna'ya girdiğini söylüyor, ABD Irak'a girdiğinde güya demokrasi götüreceğini söylemişti. Batı İsrail'in varlığıyla Ortadoğu'daki bütün tansiyonu elinde tutabiliyor. Ukrayna savaşı eksenli değerlendirmelere baktığımızda söylemler değişiyor, ifadeler değişiyor. Medyanın manipülasyonunu görebiliyoruz. Sovyetlerin yıkılmasının ardından kurulan düzen, coğrafyanın gerçekliliğiyle uyuşmuyordu. Sorunların kaynağı burada yatıyor. Rusya bu yüzden böyle fütursuz saldırıyor. Rusya'yı değerlendirdiğimizde aslında Putin'i değerlendiriyoruz, eski bir KGB ajanı. Kendisini yeni Rusya'nın kurucusu olarak görüyor. Bütün dünyanın gözü önünde savunma amaçlı yapıldığını belirttiği bir saldırı başlattı.”
“Dünyayı savaşa kitlenmiş lider kadrolar yönetiyor”
Bugün Belarus'ta başlayan görüşmelere dair, "Umarım halklara yarayacak bir sonuç çıkar" diyen ve savaşın ne olduğunu çok iyi bildiğini söyleyen Ata, "Savaşan güçlerin vatandaşı olduğu ülkelere değil tüm dünya halklarının, küresel şiddete karşı ortak irade, söylem ve beyana ihtiyaç var. Dünyayı şu anda savaşa kitlenmiş lider kadroları yönetiyor" ifadelerini kullandı.
Savunmaya tahammülsüzlük
Mahkeme başkanının “Savunma fail ve fiille ilgilidir. Savunmanızı dosya kapsamında yapın” sözlerine yönelik, mahkemede siyasi kimliği olan insanların yargılandığını ifade eden Ata, “Madem burada yargılanıyorum, yurttaşı olduğum ülkeye dair de yaptığım açıklamalar savunmamın bir parçasıdır. Tutuksuz yargılandığım bütün davalar tutuklama gerekçem. Biz tarihsel bir süreçte yargılanıyoruz. Hangi aşamada ne dediğimin farkındayım” dedi. Heyet adına üzgün olduğunu belirten Ata, “Bu dosyada keşke fail gelse dese ki ‘Beni Ayla Hanım yönlendirdi.’ Bu dosyada yargılanmamın tek nedeni genel merkez tweetini paylaşmamdır. Fail olmadan failin azmettiricisi olur mu? Bizi yargılıyorsunuz. Dinlemek, tahammül etmek zor olabilir ama zorundasınız” diye konuştu.
“Bu dosyadaki hakikat nedir?”
Mahkemenin hakikati açığa çıkarma konusunda sorumlu olduğunu hatırlatan Ata savunmasına şu şekilde devam etti:
“Toplumun da burada yapılan yargılamalarla ilgili bilgi sahibi olması gerekiyor. Toplum sadece A Haber’in hakkımızda hazırladığı dosya haberlerle mi hakikati öğrenecek. Bu dosyadaki hakikat 6-8 Ekim’de sokakta paramiliter güçlerin olduğu ve birilerinin bu güçlere silah verdiği gerçeğidir. Hakikate el konuluyor. Bu dosyadaki hakikat nedir? Biz bunun araştırılması konusunda her defasında ısrarımızı sürdürüyoruz. Bize yaklaşımınız bize güven vermiyor ama en azından bizim baktığımız yerden bir yargılama gerçekleşsin istiyoruz, o yüzden söz kuruyoruz. Anayasada hakikat hakkı tanınmış değil. Hakikati bilme hakkı doğrudan insan onurunu koruma ilkesidir. Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bu tanım bilirkişiler tarafından sunulmuştur. Parlamentoya bir hakikat komisyonu kurulması konusunda çağrımız vardı. Sadece 6-8 Ekim için değil Türkiye’de 50 yıldır içinde olduğumuz süreç için istiyoruz. Sorunlar birden açığa çıkmıyor. Burada olmamızın sebebi Kürt sorunudur. Her sorun birer kuluçka dönemidir. Bu sorunun kuluçka dönemine değinmeden sorunları anlatamayız.”
Kürt siyasi hareketinin yakın tarihine değinen Ata, Kürt sorununun çözümünün mümkün olduğunu ifade etti.
HDP’ye yönelik artan baskılardan ve halkların buna dair tutumundan bahseden Ata, son olarak “Halkın direnmesi, partisine sahip çıkması mücadele azmimizi pekiştiriyor. Halkın demokratik siyasete olan inancını gösteriyor. Siyasetimiz yargıya konu olmuş olabilir ama halktaki karşılığı farklı. Önümüzdeki seçimde sonuç bellidir. Kürtler artık parlamentoda yer alıyor” şeklinde konuştu.
Duruşma yarın saat 10.00’da görülmeye devam edecek.