Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Ankara’da bulunan Genel Merkez binasında 4’üncü Deprem Raporu’nu açıkladı. Raporu KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik okudu.
Raporda, depremde ortalıkta görünmeyen devletin kalkanıyla ortaya çıktığı belirtilerek deprem bölgesindeki sorunlar sıralandı.
“-Ayrımcı politikalar derhal sonlandırılmalıdır.
-Yerel yönetimlerle işbirliği sağlanmalı, çalışmalar birlikte koordine edilmelidir. Depremzedelere yönelik çalışmalarda kamu kurumları ile emek ve meslek örgütlerinin, STK ve siyasi partilerin koordineli çalışmaları sağlanmalı, sahada bunun aksi yönündeki engellemelere son verilmelidir.
-Mevcut çadır kentler bulaşıcı hastalıklara zemin hazırlamakta, yangın tehlikesi ile yeni felaketlere yola açabilecek ve zehirlenmelerden kaynaklı ölüm sayılarının artmasına neden olacak şekildedir. Bu konuda uluslararası standartlar bellidir. Çadır kentler ve konteyner kentlerin toplama kampı gibi görülmesi ve bu bakış açısıyla dizayn edilmesinden derhal vazgeçilmelidir. Buraların yaşam alanı olduğu, uzun süre kalınacağı görülerek bir düzenleme yapılmalıdır. Çadırlar arasında uluslararası standartlara uygun yeterince mesafe olmalıdır. Sendikamız SES ve TTB’nin önerileri dikkate alınmalıdır.
-Çadır kent yönetimlerinde orada yaşayanların aktif katılımını sağlayan mekanizmalar geliştirilmelidir.
-Çadır kentler ve konteyner kentler emek ve meslek örgütlerine, STK ve demokratik kitle örgütlerine, uluslararası kurumlara açılmalı, çalışma yapmaları ve denetlemeleri engellenmemelidir.
-Birçok çadır kentte kadınların çadır dışına çıkmadığı gözlemlenmektedir. Çadır kentler ve konteyner kentlerde kurulan WC’ler kadınlar düşünülerek yeniden ele alınmalı, çadırlardan uzak alanlara yapılmalı, hijyen sorunu çözülmelidir.
-Her kentin kültürel durumunu da gören bir yerden kadınların çadır kentteki toplumsal yaşama katılımı için tedbirler alınmalıdır.
-Özellikle çocuklara çok sayıda abur cubur yiyecekler dağıtılmaktadır. Bu durum sağlıkları için sorun teşkil edecektir. Bunun yanı sıra çadır kentlerde dağıtılan yemekler günlük besin ihtiyacını karşılamaya yetecek düzeyde olmalıdır.
-Çocuklara yönelik psikososyal süreçler devreye sorulmalıdır.
-Kayıp çocuklar konusu ivedilikle açığa kavuşturulmalı, iddialara ilişkin soruşturmalar açılmalı, sorumlular yargılanmalıdır.
-Temiz ve ulaşılabilir su sorunu ivedilikle çözülmelidir. İnsan ve hayvanların kullanımı için zarar görmüş su kaynakları onarılmalı, akan suların tahlilleri yapılmalıdır. Tarımsal sulamada kullanılan su kaynakları ve sulama yapıları onarılarak çiftçinin geçim kaynağı tarımsal üretimin sürmesi sağlanmalıdır.
-Salgın hastalıklara karşı tedbir alınmalıdır.
-Piyasada bulunmayan ilaçların tedariki için ivedilikle adımlar atılmalıdır. Kronik hastalıkları olanlar, bakıma muhtaç ve engelli olanların tedaviye erişimleri için tedbirler alınmalıdır.
-Otel, apart otel ve gönüllülerin tahsis ettiği şahsi evlerde kalan depremzedeler tespit edilmeli, başta öğün yemekleri olmak üzere temel ihtiyaçları düzenli bir şekilde karşılanmalı, şahsi evlerde kalan depremzedelerin elektrik, su, doğalgaz gibi faturaları kamu tarafından karşılanmalıdır.
-Resmi kurumlar her türlü iletişim kanallarını kullanarak depremzedelere yönelik periyodik bilgilendirmelerde bulunmalıdır.
-Unutulmamalıdır ki böylesi dönemlerde psikososyal destek açısından en iyi sağaltım yolu toplumsallaşmadır. Okullar da toplumsallaşmanın araçları olarak değerlendirilerek bir an önce yüz yüze eğitime geçilmelidir.
-Depremzedelerin yurtlar yerine kamu misafirhanelerinde barınmaları sağlanmalıdır.
-Deprem sahalarında çok yoğun bir çalışma temposuna giren sağlık emekçileri salgında olduğu gibi tükenme noktasına gelmiştir. İktidar sağlık emekçilerinin taleplerine kulaklarını tıkamaktadır. İzinlerin dahi kullanılması istenmemektedir. Sorunları çözme bir yana göreve dönmeyenler için hukuki yaptırımlar yaptırılacağı ifade edilmektedir. Sağlık emekçileri çok yoğun olarak yaşasa da deprem bölgesindeki tüm kamu emekçileri benzer sıkıntılar yaşamaktadır. Bu nedenle; depremin yıkıcı etkilerinin en fazla yaşandığı Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş başta olmak üzere deprem bölgesinde görevli kamu emekçilerinin hiçbir koşul aranmadan tayinleri istedikleri yere yapılmalıdır.
-Tayin çıkarmak istemeyenler açısından ise en az 3 aydan 6 aya kadar ücretli izinli sayılmalıdırlar. Bir şekilde deprem bölgesinden ayrılıp çeşitli kentlere çocuklarını okullara yerleştirilenler 3-6 aylık ücretli izin süreleri bittikten sonra (normalleşme yaşandıktan sonra) bulundukları illerde geçici görevle çalışmaları sağlanmalıdır.
-Hiçbir şekilde deprem bölgesinden ayrılmayan ve geçici görevlerle dönüşümlü olarak deprem bölgelerine gönderilen tüm kamu çalışanları için uygun barınma, beslenme ve hijyen koşulları sağlanmış yaşam alanları oluşturulmalı ve çocukları için 24 saat süreyle hizmet verecek kreşler açılmalıdır.
-Tarım Kredi Kooperatifi ve Ziraat Odaları tarafından kurulacak prefabrik depo ve bürolar aracılığıyla gübre, yem vb girdiler çiftçiye ücretsiz olarak sağlanmalıdır.
-Sadece üyelerine satış yapmakta olan TKK’lerinin, tüm çiftçilere girdi temin etmesi sağlanmalıdır.
-Çoğu il ve ilçede büyükşehir belediyeleri tarafından kurulan alet- makine parkları deprem bölgesine taşınmalı ve traktörü, alet-makinesi zarar görmüş çiftçilerin hizmetine sunulmalıdır. Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde bulunan arazi araçları bölgeye sevk edilmeli, sürdürülecek kamusal hizmetler deprem bölgesi dışından görevlendirilecek kamu emekçileri tarafından yürütülmeli, yıkımı görmüş kamu emekçileri çalışmaya zorlanmamalıdır.
-Deprem bölgelerinde yeni yerleşim alanları için mera ve orman alanlarında inşaat yapılabilmesine olanak sağlayan düzenlemeler geri çekilmelidir.
-Yetkililer görece az hasarlı evleri kontrol ederek ön rapor hazırlamaktadırlar. Ancak evlerin yeni bir depreme ya da artçı depreme dayanıp dayanamayacağına ilişkin kesin ifadede bulunmaktan kaçınmaktadırlar. Bu nedenle insanlar az hasarlı evlere de girmeye korkmaktadırlar. Bu nedenle bir an önce İnşaat Mühendisleri Odası’nın da görüşleri alınarak tam anlamıyla bir inceleme süreci başlatılmalıdır.
-Deprem beklenen bölgelerde seferberlik ruhuyla çalışmalar başlatılmalı, seçim atmosferi bahane edilerek hazırlıklar ertelenmemeli, acil tedbirler alınmalıdır.”