İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Maraş Katliamı’nın 43. yıldönümü vesilesiyle “İnsanlığa karşı suçlarda cezasızlığa son!” vurgusuyla yazılı açıklama yaptı.
“Maraş Katliamı; öncesi Dersim, Çorum, Malatya, sonrasında Sivas, Gazi, Ümraniye, Roboski, Suruç, Ankara ile birer insanlığa karşı suç, birer insanlık ayıbı, vahşet olarak hafızalarımızda tazeliğini koruyan katliamların bir daha yaşanmaması için, devletin ve toplumun geçmişle hesaplaşması, devlet yetkililerinin toplum önünde hesap vermesi, tüm sorumluların cezalandırılması gerekirken, tüm katliamlar gibi Maraş katliamı da 43 yıldır halen adalet bekliyor” ifadeleriyle başlayan açıklamada, katliamın 12 Eylül darbesine doğru giden yolda bir dönüm noktası olduğu vurgulandı.
Açıklamada darbeye giden süreç şöyle ifade edildi:
“Saldırıların sona erdiği gün olan 26 Aralık 1978 sabahından itibaren İstanbul, Ankara, Kahramanmaraş, Adana, Elâzığ, Bingöl, Erzurum, Erzincan, Gaziantep, Kars, Malatya, Sivas ve Şanlıurfa olmak üzere, toplam 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmiş, daha sonra bu illerin sayısı arttırılmış, İzmir, Diyarbakır, Suriye-İran-Irak gibi sınır boylarını çevreleyen iller de dahil olmak üzere sıkıyönetim genişletilmişti.”
Katliamın faili devlet
Katliamın devlet denetiminde gerçekleştirildiğinin altı çizilen açıklamada bu olgu, şu bilgiler aktarılarak ortaya koyuldu:
“O dönemde hazırlanan MİT raporları gibi Özaydınlı’nın talimatı ile hazırlanan rapor da kamuoyundan gizlenmişti. Ancak basına yansıyan haberlerde; Maraş olayları sonrasında İstifa etmek zorunda kalan İç İşleri Bakanı İrfan Özaydınlı’nın katliamın açığa çıkartılması için özel bir ekip görevlendirdiği, hazırlanan ayrıntılı raporun İçişleri Bakanlığı'na sunulduğu, ancak raporun içeriğinin gizli tutulduğu raporda katliamın planlayıcılarının ‘26 seyyar piyango bayisi görünümünde şehre geldikleri saptanmıştır’ denildiği ve Bahçelievler Katliamı sanıklarından Ünal Osmanağaoğlu, Haluk Kırcı, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli gibi isimlerin katliamın yaşandığı günlerde Kahramanmaraş'ta olduklarının kaydedildiği iddia edilmişti. Katliamdan 34 yıl sonra MİT tarafından 12 Eylül Davası’na bakan mahkemeye sunulan 57 sayfalık belgede de; katliamın dakika dakika hükümete rapor edildiği, raporlarda katliamın MHP ile Ülkü Ocakları yöneticilerinin yaptıkları toplantıda kararlaştırıldığının ve askerlerin Maraş‘a takviye kuvvetlerini olaylardan 4 gün sonra gönderdiğinin Maraş’ta geceleri güvenlik güçlerinin sokaklardan çekildiği ve ardından ülkücülerin Alevilerin evlerine baskın düzenlediğinin belirtildiği görüldü.
“Tüm bu gerçeklere rağmen, yargı, katliamın siyasi sorumlularına, devlet içindeki bağlantılarına dokunmadı, sıradan bir toplumsal infial olarak değerlendirdi. Aşırı sağ görüşlü olarak tanımlanan toplam 804 kişi hakkında Sıkıyönetim mahkemelerinde davalar açıldı. Dava sürerken katliamın müdahil avukatlarından Ceyhun Can 10 Eylül 1979'da, Halil Sıtkı Güllüoğlu 3 Şubat 1980'de ve Ahmet Albay 3 Mayıs 1980'de öldürüldü. 1991 yılına kadar devam eden davalarda sanıklardan 29'u idam, 7'si müebbet, 321'i de 1-24 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldı. Asli fail olarak nitelenen 63 kişiye hiç ulaşılamadı. Hapse mahkum edilenlere 1/6 oranında iyi hal indirimi uygulanarak cezalar azaltıldı. idam kararları ise Yargıtay tarafından bozuldu. Verilen hapis cezaları da 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde ertelendi ve failler serbest bırakıldı.”
Açıklamanın sonunda katliamların yaşanmaması için faillerinin yargılanıp cezalandırılması istendi.