HDP'den İnsan Hakları Haftası açıklaması

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, İnsan Hakları Haftası'na ilişkin yaptığı açıklamada Kandıra Hapishanesi'nde tutsak Garibe Gezer'in ölümüne dikkat çekerek, bunun hak ihlallerininbir sonucu ve görüntüsü olduğunu belirtti.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 10 Aralık 2021
  • 14:45

HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, Genel Merkez binalarında İnsan Hakları Haftası’na ilişkin açıklama yaptı.

Açıklamada Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Hapishanesi’nde Garibe Gezer’in ölümüne dikkat çeken Dede şunları söyledi:

“Üzücü bir haberi dün gece öğrenmiş olduk. Kandıra Cezaevi’nde Garibe Gezer arkadaşımızın hayatını kaybettiği bilgisi bize ulaştı. Garibe Gezer’in yaşamının sona ermesine giden süreç insan hakları özeti gibiydi. Hükümetin yarattığı çatışmalı ortamda bir abisinin yaşamını yitirmesi ve onun cenazesini almaya giden diğer abisinin yaralanması ve felç kalması, diğer yandan Garibe’ye de cezaevleri yolları görüldü. Cezaevinden cezaevlerine sürülen Garibe Gezer, en son Kandıra cezaevine götürüldü. Önce darp edildi, sonra tecavüze maruz kaldı. En son ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde, biz bu uygulamaları öğrenmiş olduk. Gardiyanlara bir işlem yapılmazken, Garibe Gezer hücre cezasına çarptırıldı ve dün de hücrede hayatını kaybettiği açıklandı. Avukatlar cezaevine alınmadı, diğer müvekkilleriyle yapmak istedikleri görüşmeler de engellendi. Garibe Gezer’in yaşadıkları Türkiye’de yaşanan hak ihlallerini özeti niteliğindedir. Kendisine rahmet ailesine başsağlığı diliyoruz.”

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 73. yıldönümü olduğunu hatırlatan Dede, AKP iktidarının hukuksuzluklarının 2021 yılında da devam ettiğini vurgulayarak şunları ifade etti:

“Dersim Ovacık’ta 7 Mayıs'ta hayvanlarına barınak yapmak için aracıyla evden ayrıldıktan sonra SİHA ve helikopterlerle bombalanarak yaşamını yitiren Murat Yıldız isimli vatandaş ve Kadıköy’de ‘dur’ ihtarına uymadığı iddiasıyla polisin ateş ederek öldürdüğü 15 yaşındaki E.Ç. gibi, şiddet kullanma tekelini elinde bulunduran kolluk kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen ihlaller ile sınırlı değildir. Yapısal şiddetin bir ürünü olarak üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen fakat devletin, ‘önleme ve koruma’ yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ve hatta katillere cesaret veren dili, tutumu ve cezasızlık politikası ile adeta teşvik ettiği ihlalleri de kapsamaktadır”