Diyarbakır’da İnsan Hakları Haftası Eylemi

Diyarbakır’da İnsan Hakları Haftası’na ilişkin düzenlenen eylemle hak, hukuk tanımayan iktidar protesto edildi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 10 Aralık 2021
  • 20:30

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği, Diyarbakır Barosu ve Diyarbakır Tabip Odası, 10-17 Aralık Dünya İnsan Hakları Haftası’na ilişkin ortak açıklama yaptı. Koşuyolu Parkı'nda bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde yapılan eylemde “İnsan Haklarıyla İnsandır” başlıklı açıklamayı İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun okudu.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 73. yılında, dinmez bir kararlılıkla insan haklarını talep etmeye devam ettiklerini dile getiren Zeytun şöyle devam etti:

“Son 6 yılı kapsayan silahlı çatışma ortamında tablo çok ağır hak ihlalleri içermektedir. Bu ağır hak ihlalleri gerçeği karşısında çözüm, yeniden bir barış sürecinin inşasıdır. Bu vesile ile insan hakları savunucuları olarak Kürt sorunun gerçek bir çatışma çözümü eksenli, demokratik müzakere ve diyalog mekanizmaları ile çözülmesi yönündeki çabamızda ısrar ediyor, barış hakkını savunmaya devam ediyoruz. Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi sorunun en büyük halkası olan Kürt meselesi geniş katılımlı, toplumsal uzlaşı ve barış arzusuna dayanan bir çözüm sağlanmalı ve toplumun barış hakkı sağlanmalıdır. Kürt meselesi, yalnızca Kürt halkının haklarının tanınması ve özgürlüklerinin korunmasının yanı sıra; Türkiye’deki tüm insanların doğrudan veya dolaylı sosyopolitik, kültürel, ekonomik ve birçok diğer temel hakkını da etkilemektedir. Bu sebeple toplumun tüm kesimleri tarafından da sahiplenilmeli, hak ve özgürlükleri tanıyan, adalet temelli yeni bir toplumsal sözleşme kurulmalıdır.”

Hasta tutsakların sağlığa erişim haklarının engellenmesine, başta İmralı olmak üzere derinleşen tecrite dikkat çeken Zeytun muhaliflere iktidarın baskılarının arttığını vurguladı.

Zeytun konuşmasını şu ifadeleri kullanarak bitirdi:

“Çünkü ihlaller yaygın ve sistematik bir hal almış durumdadır ve önlemeye yönelik siyasi bir irade görülmemektedir. Sonuç olarak diyoruz ki: Her koşul altında dil, din, ırk, milliyet, cinsiyet, etnik ve kültürel farklılık ayrımı yapmadan BM Evrensel Beyannamesine taraf ülkelerin, yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ediyor, yaşam hakkının kutsal olduğu vurgusunda bulunarak özgürlüklerle dolu, insan onuruna uygun bir yaşam temenni ediyoruz.”