HDP Merkez Yürütme Kurulu, Rojava’ya yönelik işgal saldırısının 7. gününün sabahında Nusaybin, Erciş ve Hakkari belediye binalarının polis tarafından basılarak belediye eşbaşkanları da dahil çok sayıda kişinin gözaltına alınmasını yazılı bir açıklama yaparak protesto etti.
“AKP iktidarının Kürt düşmanlığı sınır tanımıyor” başlıklı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
Partimizin Nusaybin’de oluşturduğu Kriz Masası darmadağın edilerek belediye eş başkanlarımız, belediye meclisi üyelerimiz, parti yöneticilerimiz ve çalışanlarımız gözaltına alınmıştır. Gençlik Meclisi üyelerimiz de birçok ilimizde yapılan çeşitli operasyonlarla hukuksuz bir şekilde gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktadır. Gözaltı süreleri de sürekli uzatılmaktadır.
Kolluk güçlerince belediye binalarımıza, parti ofislerimize yönelik sistematik taciz ve abluka ağırlaştırılarak sürdürülmektedir.
Savaş karşıtı kişiler darp edilerek gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktadır. Türkiye’nin de imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesi’nin 20’inci maddesinde savaş propagandası yapmak yasaklanmıştır. Bu sözleşmeye aykırı davranan AKP yargısı ve Emniyet güçleri şu ana değin en az 135 kişiyi gözaltına almış, aralarında Şişli İlçe Eş Başkanımızın da olduğu 13 kişiyi ise barışı savundukları için tutuklamıştır.
Tüm dünya, Kuzey Suriye’ye yönelik işgal girişiminin Kürt düşmanlığından kaynaklandığını apaçık görmektedir. İktidar sözcüleri ve temsilcileri ise gazetelere köşe yazarak, televizyonlara çıkarak yalan söylemeye devam etmektedir. Güvenli bölge kisvesiyle Ortadoğu’da yeni bir kaosun fitilini ateşleyen AKP iktidarı, bu adımları ile IŞİD’e yeniden can suyu olmuştur.
Kendi toprağında barış içinde, insan onuruna uygun bir şekilde yaşamak isteyen Kuzey Suriye halkları, Türkiye’deki yoksulun boğazından kesilen lokmayla alınan kurşunlar ve bombalar ile katledilmektedir. Bir kurşunun kaç para ettiğini bilen AKP iktidarı, bir insan hayatının değerinden ise habersizdir.
Gözaltı ve tutuklamalarla yaratılan baskı ortamı ekonomik krizi, işlenen savaş suçlarını, uluslararası camiadan gelen siyasi, askeri ve ekonomik yaptırımları örtme çabası taşımaktadır. Ancak böylesi büyük bir felaket zincirini örtecek büyüklükte bir gözaltı operasyonu ve işgal söylemi bulunamaz. Ölüm saçarak oy devşirmek dönemi artık geride kalmıştır. AKP-MHP iktidarına Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu sürükledikleri bu kaos ikliminden, savaş suçlarından, nefret politikalarından vazgeçmeyi tavsiye ediyoruz.
Savaş karşıtlarının ve barış mücadelesinin sesinin yükseltilmesi baskılarla engellenemez. Bir kez daha vurgulayalım ki, savaşa karşı olmak ve barış istemek suç değildir. Bizler bu sesi yükseltmeye devam edeceğiz. Demokratik kamuoyuna da bir kez daha çağrı yapıyoruz. Savaşa karşı olanlar susmazsa, baskılara boyun eğmezse, barışı kazanmanın imkanları artar.