Diyarbakır ve İzmir’de gözaltında kaybedilenler için adalet, Ankara’da hasta tutsağın serbest bırakılması istendi.
Diyarbakır
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube üyeleri ve kayıp yakınları Koşuyolu Parkı'nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde 684'üncü hafta eylemini gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde, 21 Mart 1992'de Şırnak, Cizre, Mardin ve Nusaybin'de gerçekleştirilen Newroz kutlamalarında katledilenler anıldı.
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Derya Yıldırım, 1992 Newroz'larında bir araya gelen yüz binlerce insana polislerin saldırdığını anımsattı. Saldırılar sonucunda katliamın yaşandığını söyleyen Yıldırım, Mardin’in Dargeçit ilçesinde Abdurrahim Çiçek; Şırnak kent merkezi ve Cizre'de Hatice Katar (5), Mehdi Güngen (9), Nebahat Kakuç (65), Ramazan Bayer (70) ve Halil Babek'in yaşamını yitirdiğini ifade etti. 23 Mart'a kadar süren saldırılarda biri gazeteci olmak üzere 57 kişinin taranarak katledildiğinin resmi devlet verileri arasında yer aldığını belirten Yıldırım, bu sayının daha fazla olduğunu belirtti.
22 Mart sabahı Nusaybin'de yaşayanlar, Şırnak ve Cizre de sivil insanların katliamına yol açan polis ve asker saldırılarını protesto etmek amacıyla yürüyüşe geçtiğini belirten Yıldırım, polis saldırısıyla 106 kişi kalıcı yara aldığını, 16 kişinin değil 21 kişinin yaşamını yitirdiği ifade etti.
Newroz'da yaşanan katliamlarla ilgili etkin bir soruşturma yürütülmediğini aktaran Yıldırım, "Yetkililer tarafından yapılan ‘Ölenlerin çoğu PKK'li, aralarında PKK'liler vardı’ açıklaması ile katliamın failleri gizlendi ve yargılanmadı” dedi. İnsan hakları savunucuları olarak Türkiye ve özellikle bölgede insanlık suçlarının, gerçek, adil ve insancıl hukuka dayanan bir anlayışla aydınlatıldığına şahit olmadıklarını ifade eden Yıldırım, "Bunun bir sonucu olarak, bu ülkede yaşayan halklar, muhalif kesimler ve kimlikler, sürekli bir katliam, baskı ve tehdit altında yaşamak zorunda kalmıştır. En açık örneğine 2011 yılında Roboski’de, devlete ait savaş uçakları tarafından 34 yurttaşın hunharca katledilmesi ile bir kez daha acı bir şekilde tanık olduk” diye belirtti.
“İnsanlık suçlarında zamanaşımı olmaz” diyen Yıldırım, şunları söyledi:
"Geçmişle yüzleşmenin, bu ülkede yaşayan halkların katliam tehdidi olmaksızın, özgür, demokratik bir hayat sürmesinin koşullarının oluşturulması talebimiz yineliyoruz. Unutmayalım ki hakikat ve adalet sağlandıkça, toplumsal yaşamda çatışma olmaksızın, barışçıl yaşayabilmenin imkânlarını bulabiliriz. Baharın ve yeni yaşamın müjdeleyicisi olarak görülen ve başta Kürt halkı olmak üzere zulme karşı direnen halkların mücadele günü olarak kabul edilen Newroz bayramını kutluyor ve Newroz kutlamalarında katledilen tüm yurttaşlarımızı saygıyla anıyoruz."
İzmir
İHD İzmir Şubesi, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" talebiyle Konak Eski Sümerbank önünde basın açıklaması yaptı. Bu haftaki eylemde Hasan Ocak için adalet istendi.
Basın metnini İHD Şube Yöneticisi Caner Canlı okudu. Hasan Ocak’ın gözaltına alınışını, kaybedilişini, cansız bedeninin kimsesizler mezarlığında bulunuşunu anlatan Canlı yargı sürecinde katillerin cezasızlık zırhıyla korunduğunu vurgulayarak “Hasan Ocak'ı işkencede öldürenler ve sonrasında kaybetmek için kimsesizler mezarlığına gömenler bu suçu onların koruması altında işlediler. Onlar insanlığa karşı işlenen bu suçtan sorumludurlar! Kaybedenler bir gün mutlaka yargılanacaklar, yargılanmadan ölseler bile tarih onları nefretle anacaktır” dedi.
Ankara
Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi, gerçekleştirdikleri eylemlerin 393’üncü haftasında, İHD Ankara Şubesi önünde basın açıklaması yaptı. Bu hafta İHD Merkez Yürütme Kurulu üyesi ve İHD Merkez Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Çevirmen, Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde tutulan ağır hasta tutsak Muhlise Karagüzel’in serbest bırakılmasını istedi. Karagüzel’in boyun ve belinde olmak üzere ikişer fıtık bulunduğunu, bu bölgelerinde sıkışma yaşadığını belirten Çevirmen, “Şekerinin çok yüksek olmasından kaynaklı günde dört kez iğne yaptırmaktadır. Yüksek şeker sebebiyle böbrekleri zarar görmüş ve şiddetli sancılar çekiyor. İdareden hastalığına dönük diyet menüsü istemiş ancak verilmemektedir. Sağlıklı beslenemediği için güçsüz düşüyor. Tansiyon hastalığı için iki ilaç, bir de dilaltı hapı kullanmaktadır” ifadelerini kullandı.
Karagüzel’in, iki kez göz anjiyosu olduğunu, doktorlar tarafından acilen ameliyat olması gerektiği söylendiğini ancak gözlerini kaybetme ihtimalinden dolayı ameliyat olmak istemediğini aktaran Çevirmen, “Aynı zamanda astım hastalığı giderek ağırlaşmakta, nefes darlığı nedeniyle uyuyamamakta, bu hastalık yüzünden çok kez uykuda bayılmakta ve arkadaşları tarafından uyandırılmaktadır” dedi.
Çevirmen, tutuklunun hastanede yaşadığı süreçleri şu ifadelerle anlattı:
“Burnunda hızla büyüyen, nefes almasını imkansız hale getiren etlerden kaynaklı ameliyat olmuştur. Uzunca süre karantina koğuşunda kalmıştır. Karantina koğuşundan çıkarılıp koğuşa geçtiğinde kalp krizi geçirmiş ve durumu kritik bir hal almış, tansiyonu yükselmiş ve ambulansla Kayseri’ye hastaneye kaldırılmış, anjiyo yapılmış, 2 gün yoğun bakımda kalmıştır. Doktorlar tarafından, ‘bütün damarların tıkanmış’ denilerek 3 gün sonra tekrar anjiyo yapılmış. Hastanede kaldığı 8 gün boyunca da bir elleri ranzada kelepçeli olarak tutulmuştur.”
En son olarak 9 Mart'ta ailesine kalp krizi geçirdiği bilgisi verildiğini hatırlatan Çevirmen, “Kızı tarafından aktarılan bilgilere göre; Kalp krizi geçirmeden 20 gün önce göğüs ağrısı şikayetiyle cezaevi revirine gitmiştir. Revirden de Bünyan Devlet Hastanesi'ne sevk edilmiş, orada Şehir Hastanesi kalp ve damar bölümüne gitmesi gerektiği söylenmiş ancak Kayseri’ye götürülmeden cezaevine geri götürülmüş ve hastaneye sevki 20 gün boyunca ertelenmiştir. 9 Mart'ta sabaha doğru fenalaşmış ve Kayseri Şehir Hastanesi'nin acil bölümüne götürülmüştür. Hemen müdahale edilmiş ve kalbine stent takılıp damarları açılmıştır. Ailesi duyar duymaz Kayseri’ye gitmiş ve tüm ısrarlara rağmen görüştürülmemişlerdir. Ertesi gün savcıdan alınan izinle 20 dakika görebilmişlerdir. Ellerinin kelepçeli olduğunu ve güvenliğin de olağanüstü alındığına tanık olmuşlardır. Aynı gün geri dönmek için yola çıktıklarında taburcu edilip hapishaneye geri götürüldüğü haberini almışlardır” ifadelerini kullandı.
Karagüzel’in iki yıl içinde üç kez kalp krizi geçirdiğini her seferinde acil müdahale edildiğini ayrıca diğer kronik hastalıkları da dikkate alındığında cezaevinde yaşamını devam ettiremeyeceğini söyleyen Çevirmen, “Bir an önce tahliye edilmesini ve ailesinin yanında sağlıklı koşullarda tedavi görmesini talep ediyoruz” çağrısında bulundu.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı