Gözaltında kaybedilenler için anma eylemleri yapılırken, Ankara’da hasta mahpuslara özgürlük, İskenderun’da LGBTİ+ ve hasta mahpuslara ilişkin raporunu açıkladı.
Diyarbakır
Diyarbakır’da gözaltında kaybedilen ve faili meçhul cinayetle katledilenlerin yakınları ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube üyeleri 683'üncü hafta eylemini Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde 2 Mart 1994’te gözaltına alınarak kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Nazım Babaoğlu’nun akıbeti soruldu.
Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, ülkede 1990’lı yıllarda gözaltında kaybetmelere ilişkin hala adalet arayışının sürdüğünü belirtti.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan da, özgür basın çalışanı Nazım Babaoğlu’nun akıbetini sormak için bu haftaki eylemde yer aldıklarını ifade etti.
Nazım Babaoğlu’nun ağabeyi İhsan Babaoğlu ise, kardeşinin o dönem devletin bütün adaletsizliklerini iliklerine kadar yaşamış biri olduğuna dile getirdi. Kardeşinin 17’sine geldiğinde yaşanan adaletsizlikleri bütün dünyaya duyurmak için gazetecilik mesleğine seçtiğini söyleyen ağabeyi İhsan, “O dönem Özgür Gündem gazetesinde stajyer olarak Urfa’da göreve başlamıştı. Yaptığı birçok haber o günlerde birilerini ürküttü. Çünkü Nazım gerçekleri yazıyordu, hiçbir gazetenin yazmadığını yazıyordu. Böyle haberlerden birini takip etmek için gittiği Siverek’te kaybedildi. O gün bugündür de bulunamadı” ifadelerini kullandı.
Nazım’ın kaybolmasından bugüne geçen 28 yıl boyunca adalet aramaktan asla vazgeçmediklerini söyleyen Babaoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Güpegündüz bir araca bindirilerek kaçırılıyor. Gözaltına alınanların kimlikleri açık olmasına tanıklar ortada olmasına ve bütün bunların yargıya taşınmasına rağmen maalesef dava zaman aşımına uğrayarak sonuçsuz bıraktı. Bu demek değildir ki adalet arayışımız son bulacak. Kim oldukları belli olan ve devletinde çok iyi bildiği kişiler ne yazık ki bulunamamış ve yargılanmamıştır. Bu devletin bir ayıbıdır. Bizler kayıplarımızdan ve faili meçhul cinayetlerimizi aramaktan vazgeçmeyeceğiz.”
Nazım Babaoğlu’nun kaybedilmesi ve sonrasını İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu (YK) üyesi Fırat Akdeniz anlattı.
Urfa
12 Mart 1994’te haber için gittiği ilçeden bir daha dönemeyen Özgür Gündem Gazetesi Urfa muhabiri Nazım Babaoğlu için HDP Urfa İl Örgütü'nde anma yapıldı.
Saygı duruşunun ardından ilk olarak konuşan HDP İl Eşbaşkanı Ziya Çalışkan, haber için Siverek'e giden Nazım'dan 12 Mart 1994'ten beri haber alınamadığını söyledi. Çalışkan, "Emektar basın emekçisini bir daha dönmemek üzere kaybettik. O günün amirleri, iktidarı Nazım konusunda tek bir kelime etmedi. Onun kaybı ile hiçbir gerçeği açıklamadan olayı örtbas ettiler. O günün katliamlarını gerçekleştirenler bizler 'bin operasyon yaptık' dediler. Katledilen gazetecilere 'militan' dediler. Nazım'ında kaybını örtbas ettiler. Nazım ve onun gibi basın emekçileri gerçek ve doğru haberi ulaştırmanın sembolüdür. Nazımı bugün tekrar yaşatıyoruz" diye konuştu.
HDP Urfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün ardından konuşan Nazım Babaoğlu'nun Abisi Cemal Babaoğlu, sorunun herkesin sorunu olduğunu söyledi. Babaoğlu dosyası ile o dönem gazetenin temsilcisi olan Bayram Balcı ile birlikte arayışa girdiklerini hatırlatan Babaoğlu, Vali ve Kaymakam ile konuştuklarını Nazım'ın gözaltına alınmadığı yanıtını onlardan aldıklarını söyledi. Tanıklarla Nazım'ın gözaltına alındığını ortaya çıkarmalarına rağmen herhangi bir işlemin başlatılmadığını söyleyen Babaoğlu, "Tanıklar çıktı ama soruşturma hiç açılmadı. O dönem kaybetmeler, faili meçhul cinayetler ortaydı. 'Gerçekler karanlıkta kalmayacak' diyen gazetenin ülkede güllük gülistanlık gösterilen süreçte asimilasyon, faili belli cinayetler var demesinden ötürü hedef oldu. Bugün kapatılmak ve susturulmak istenen gazetenin daha da güçlü olması biz aileleri onurlandırıyor" dedi.
Nazım ve meslektaşlarının 100 yıldır sürdürülen asimilasyon ve ırkçı politikalar nedeniyle katledildiğini hatırlatan Babaoğlu, "Nazım ve diğer meslektaşları bu politikanın, bu cezasızlığın kurbanı oldular. Herkesin kendi kimliğiyle özgürce yaşamasını istiyoruz. Daha fazla acılar yaşanmadan asimilasyona ve cezasızlık politikasından vazgeçilmelidir" dedi.
Batman
Batman’da kayıp yakınları ve İHD Şube üyeleri, eylemlerinin 520’inci haftasını Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirdi.
"Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" yazılı pankart ile kayıpların fotoğrafının taşındığı eylemde bu hafta Şırnak’ın Silopi ilçesine Yeniköy Beldesi’nde 18 Mart 1998 tarihinde kaybedilen ve kendisinden bir daha haber alınmayan Mehmet Mungan’ın akıbeti soruldu.
Eylemde konuşan İHD şube yönetiminden Abdürrezak Katmaz, kar, yağmur ve yasak demeden kayıpların akıbetini sormak için yine alanlarda olduklarını belirterek, “90’lı yıllardaki çatışmalı süreçte kaybedilen binlerce insanımızın ve bugün hala kaybedilmeye devam edilen kayıplarımızın akıbetini soruyoruz, sormaya devam edeceğiz. Kaybedilme olaylarının açığa çıkartılarak faillerinin yargılanmasını ısrarla talep ediyoruz” dedi.
Katmaz, Mehmet Mungan’a ilişkin şu bilgileri verdi:
“Gözaltına alındıktan sonra ailesinin tüm girişimlerine rağmen kendisinden bir daha haber alınamadı. 2009 yılında Ergenekon adı altında başlayan yargılamalar sonrası Mehmet Mungan’ın ailesi Şırnak Barosu’na başvuruda bulundu ve Ergenekon davasında yargılanan bazı askerlerin Mungan’ın kaybedilmesinde sorumlu olabileceğini bildirdi. Şırnak Barosu başvuru üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Ancak suç duyurusuyla ilgili bugüne kadar herhangi bir gelişme sağlanamadı.”
Açıklamanın ardından kısa süre oturma eylemi yapıldı.
Ankara
Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi, 392’nci hafta eylemini İHD Ankara Şubesi önünde gerçekleştirdi. “Tedavi haktır engellenemez, hasta mahpuslara serbest bırakılsın” pankartının açıldığı eylemde İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi ve Merkezi Hapishaneler Komisyonu dönem Eşsözcüsü Nuray Çevirmen okudu. Eylemde Urfa Siverek T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde tutulan ağır hasta tutuklulardan Nurettin Başaran’ın durumuna dikkat çekildi.
Başaran’ın tutuklanmadan önce trafik kazası geçirdiğini ve sırtındaki zedelenmeden dolayı belden aşağısının tutmadığını söyleyen Çevirmen, Başaran’ın yüzde 78 engelli durumuna geldiğini aktardı. Başaran’ın ayaklarındaki şişliklerden kaynaklı ayak bileklerinden anjiyo olduğu bilgisini veren Çevirmen, “Yoğun ağrılar çekmekte olan hasta koltuk değneği ile dahi hareket edemez hale gelmiştir. Parmaklarının düzleşmesi için atel talep etmesine rağmen bu talebi hiçbir zaman yerine getirilmemiştir. Sol ayağının üç parmağı bu sebeple kangren olup çürümeye başlamıştır” dedi.
Başaran’ın durumunun ağırlaşması üzerine Urfa Mehmet Akif Ersoy Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığını ve bükülen parmaklarının tamamının kesileceğinin söylendiğini aktaran Çevirmen, “Mahpus, atel talebini yenileyip parmaklarının kesilmesini reddetmiştir. Parmaklarına atel takılmaz ise her iki ayağını ve bacağını kaybedebilir. Başaran, ağır hastalıkları sebebiyle sürekli hastaneye gidip gelmektedir. Her gidişi sonrasında karantina koğuşunda tek başına veya tanımadığı kimselerle tutulmakta, ihtiyaçlarını tek başına karşılayamayan mahpus tuvalete bile sürünerek gitmek zorunda kalmaktadır” ifadelerinde bulundu.
Başaran'ın prostat kanseri başlangıcı olduğunu ve vücudunun çeşitli yerlerinde şişlikler olduğunu da ifade eden Çevirmen, “Başaran’ın biran önce tahliye edilmesi gerekmektedir. Yaşam hakkı ihlal edilmektedir. Tahliyesi sağlanarak ailesinin yanında sağlıklı koşullarda tedavisi başlatılmalıdır. Mahpusların yaşamış olduğu sağlığı olumsuz etkileyen tüm sorunlar kalıcı bir şekilde çözülünceye kadar taleplerimizi dile getirmeye devam edeceğiz” çağrısında bulundu.
Antakya-İskenderun
İHD İskenderun Şubesi, İskenderun T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde tutulan LGBTİ+'lar ile hasta mahpusların durumuna dair hazırladıkları raporu şube binasında açıkladı. İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu üyesi avukat Mehtap Sert, hazırladıkları raporu aktardı.
Sert, mahpusların ortak şikayetlerinin sağlığa erişemedikleri ve güvende olmadıkları yönünde olduğunu belirtti. Sert, özelikle hasta ve LGBT+ bireylere ilişkin şu bilgileri paylaştı:
"*Ş.K., trans bir kadın. Aynı zamanda Buerger hastasıdır. Tedavi yetersiz kalıyor. Verilen ilaçlar iyileştirmediği gibi hijyen olmadığı için pansuman da fayda etmiyor. Cezaevinde de revir koğuşunda yatması gerekiyor. Adli Tıp 3’üncü İhtisas Kurulu 2021’de 14333 sayılı kararında ‘reviri olan cezaevinde yatmalıdır’ kararı vermiş. Kendisi, cezaevine Sağlık Bakanlığı’na, Adalet Bakanlığı’na, İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı’na Adli Tıp Kurumu’na 14 Ocak ile 3 Mart tarihleri arasında dilekçeler yazmış. Dilekçelerinin gönderilmediğini, akıbeti hakkında bilgi verilmediğini söyledi. Rehabilitasyona ihtiyacı olmasına rağmen kurumdaki psikologla görüştürülmediğini belirtti.
* E.Ö., LGBTİ+ bireyi. Bipolar bozukluğu var. Tedavisinin engellendiğini söyledi.
* M.E. LGBT+ bireyi. 2019 yılında Alanya’da uyum süreci başlamış. Hormon ilaçları alıyor. Kıyafetlerine karışıldığını, sürekli hakarete uğradığını, fiziki temasta bulunduklarını söylüyor. Bel düzelmesi ve bel fıtığı hastalığı var. Doktora götürmüşler ancak ilaçları verilmiyor. Tedavisinin yapılmadığını ifade etti.
* M.G., LGBTİ+ bireyi. Saçlarını zorla kestirdiklerini, sürekli gerekli gereksiz odasına girildiğini ve kaba dayağa maruz kaldığını söyledi.
* C.K. de trans birey. Zorla saçının kestirdiklerini E.G. ve Ş.Y. tarafından koğuşta istismar edildiğini söyledi. Hücrede kalıyor. Koğuşa geçmek istiyor. Başka bir adli mahkum H.A. tarafından istismar edildiğini, şikayet etmesine rağmen cezaevi idaresinin H.A.'yi Diyarbakır‘a sürgün gönderdiğini ve olayın üstünü örtmek ve şikayetinden vazgeçirmek için eziyet gördüğünü ifade etti. Şikayetini devam ettirmek istiyor. Bunun için güvende olmadığını düşünüyor. Kronik tansiyon ve şeker hastası, ilaçlarının verilmediğini ve revir taleplerinin kabul edilmediğini belirtti.
* N.U. LGBTİ+ birey de yine H.A.’nın istismarına uğrayan bir başka kişi. Daha öncede ruh ve sinir hastalıları hastanesinde yatmış. O da şikayetinden vazgeçsin diye psikolojik baskı yapıldığını söylüyor. Dilekçelerinin kayda alınmadığını psikologla görüştürülmediğini, hücrede kaldığını ifade etti. Güvende olmadığını düşünüyor.”
Av. Sert, LGBT+’lara yönelik cinsel istismar olayının üstünün kapatılmak istendiğini belirterek, “İskenderun T Tipi Cezaevi’nde sayıları artan LGBTİ+ mahpusların kişiliklerine saygı duyulması ve mahpusları küçük düşürecek davranışlar, istismar, şiddet kullanılması ve taciz edilmesine son verilmesi gerekiyor. Yine bu suçlarda bulunan görevliler hakkında gerekli işlemlerin yapılması idarenin sorumluluğundadır" dedi.
İzmir
Aysel Tuğluk ve Hasta Tutuklulara Özgürlük Platformu, hasta tutsaklar için Konak YKM önünde bir araya gelerek, imza standı açtı. Çok sayıda kadının katıldığı eylemde Aysel Tuğluk'un fotoğrafları taşındı. Sık sık, "Hasta mahpuslara özgürlük, "Siyasi tutsaklar onurumuzdur", "Aysel Tuğluk yalnız değildir"sloganları atıldı.
Platform adına Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) İzmir İl Eşbaşkanı Tuğçe Kızıldemir, hasta tutukluların sağlık sorunları ve yaşadıkları hak ihlalleri konu alan broşürleri okudu. Kızıldemir, halka broşürleri okuyarak şu başlıkları anlattı:
"24 saat gözetim altında tutulan mahpusların odalarına baskın yapılıp iç çamaşırlarına kadar darma duman etmek, 12 kişilik koğuşlara 28 kişiyi sıkıştırmak, 10 kişiye yetecek yemeği 28 kişiye dağıtmak, peyniri olmayan kahvaltıda haftada 1 yumurta vermek, ekonomik krizi bahane ederek mahpustan elektrik faturası 400 TL talep etmek, havalandırmaların üzerini kapatmak, atölye çalışmalarını yasaklamak, görüş süresini yarım saate indirmek, içeriye kitap sınırlandırması getirmek, çıplak arama yapmak, süngerli odalarda tutmak, sık sık hücre cezalarına başvurmak, pişmanlık dayatmasında bulunmak bütün bunlar psikolojik ve fiziksel şiddet, işkence ve hak ihlalidir."
Kızıldemir, kamuoyuna çağrı yaparak, hasta mahpusların tahliye edilmesi için ses olmalarını istedi. Yolda geçen yurttaşlar, hasta tutukluların tahliyesi için açılan stant da imza verdi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı