Üniversiteliler YÖK'ü anlatıyor

6 Kasım YÖK'ün kuruluş yıldönümü yaklaşırken, üniversiteliler YÖK'ün ne anlama geldiğini ifade etti.

  • Haber
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 06 Kasım 2020
  • 12:03

6 Kasım YÖK'ün kuruluş yıldönümü yaklaşırken, üniversiteliler YÖK'ün ne anlama geldiğini ifade etti.

Eğitim hakkımıza sahip çıkmak için, YÖK düzenine karşı mücadeleye!

12 Eylül askeri faşist darbesinin ürünü olan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) otuz dokuzuncu yılında. Otuz dokuz yıl boyunca üniversitelerde eğitimin ticarileştirilmesi ve niteliksizleştirilmesi için çalışan YÖK, bir düzen olarak varlığını devam ettiriyor. Özellikle bugün pandemi koşullarında her fırsatı kendi çıkarları uğruna kullanmaktan geri durmuyorlar. En temel haklarımızdan biri olan eğitim hakkımız gasp ediliyor. Zaten niteliksiz ve paralı olan eğitim, pandemi koşullarında daha da niteliksiz ve ulaşılamaz bir hale geldi. Pandemi döneminde hususi olarak diyanete, savaşa bütçeler ayrılırken eğitim alanına yönelik hiçbir ek bütçe ayrılmadı. Resmen “ya sağlığın ya eğitimin” diyerek bizleri en temel haklarımız arasında seçim yapmaya zorladılar. Tüm bu saldırılara ve YÖK düzenine karşı eğitim hakkımıza ve geleceğimize sahip çıkmalı, mücadeleyi büyütmeliyiz.

İstanbul Üniversitesi'nden bir öğrenci

Eşit, parasız, bilimsel, ulaşılabilir bir eğitim için mücadeleye!

6 Kasım Yükseköğretim Kurulu’nun kuruluş yıldönümü yaklaşıyor. Yani Üniversite gençliğinin 1 Mayıs’ı olarak adlandırılan mücadele günü de yaklaşıyor diyebiliriz. YÖK, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından kurulan, gençliği abluka altına almak amacıyla ortaya çıkmış bir darbe artığıdır. YÖK’ün temel görevi bir yandan gençliği her türlü zor ve baskı aygıtını kullanarak apolitik hale getirmek bir yandan da üniversiteleri ticarethaneye çeviren neo-liberal politikaları uygulamaktır.

Koronavirüs süreci eğitimde gelinen çürüme notasını daha açık bir şekilde gözler önüne sermiştir. Artık eğitim her zamankinden de fazla eşitsiz, paralı, gerici ve ulaşılamaz hale bürünmüştür. Eğitim bizlerin en temel insani ihtiyacıdır. Bu sistem ise bu ihtiyacın en büyük gasp edenidir. Bizler eğitim hakkımızı gasp ettirmeyeceğiz! Her sene olduğu gibi bu 6 Kasım’da da alanlarda olmaya YÖK’e ve YÖK düzenine karşı mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz! 

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’dan bir öğrenci 

YÖK üniversite gençliği için baskı ve saldırı aygıtıdır!

YÖK biz üniversite gençliği açısından, üniversitelerdeki baskının artması, öğrencilerin her sözüne, eylemine karışılması, üniversiteleri fabrikaların arka bahçesi haline getirilmesi anlamına geliyor.

6 Kasım 1981 yılında kurulan YÖK aradan geçen otuz dokuz yıl boyunca eğitimin niteliğini düşürdü, üniversiteleri ticarethane bizleri ise müşteri haline çevirdi. Üniversite içerisinde yapılan her türlü eyleme, etkinliğe yasaklar getirmenin en büyük aracı oldu. Benim açımdan YÖK üniversite gençliği üzerindeki baskı aygıtıdır. YÖK, sermaye ve rektör iş birliği ile üniversite bileşenlerinin söz, yetki, karar hakkını gasp eden bir baskı aygıtıdır. YÖK, kurulmasından bu yana biz öğrenciler için herhangi bir anlamda olumlu çaba harcamamış, sermaye devletinin üniversiteler üzerindeki kurmak istediği egemenlik için her türlü saldırıyı ve baskıyı hayata geçirmiştir. YÖK ve YÖK’ü kuran düzen devam ettiği sürece üniversitelerde hak gaspları da devam edecektir. Haklarımıza, geleceğimize ve özgürlüğümüze sahip çıkmak için birlik olmalı, YÖK ve YÖK’ü kuran düzene karşı mücadelemizi büyütmeliyiz!

İÜ-C TBMYO’dan bir öğrenci

Eğitim hakkımız için YÖK ve YÖK düzenine karşı mücadele edelim

Eğitimde halihazırda yaşadığımız sorunlar, salgın ile birlikte daha da derinleşti. Yüz yüze verilen eğitimde, yapılan sınavlarda (özellikle üniversiteye geçiş sınavları) yaşanan sorunlar, pandemi döneminde uzaktan eğitime geçiş ile birlikte kaosa dönüştü. Neredeyse sorun yaşanmayan bir üniversite yok diyebiliriz. Kendi üniversitemden örnek vermek istiyorum. Yıldız Teknik Üniversitesi'nde, adı üstünde teknik bir üniversite olduğu için dijital ortam için alt yapısının güçlü olduğunu düşünürsünüz. Oysa uzaktan eğitime geçildiği ilk haftalarda sistem çöktü. Pandemiden kaynaklı memleketlerine dönen yüzbinlerce öğrencinin çoğu, teknik ekipman eksikliğinden kaynaklı eğitim alamadı.

Salgın bizlere, eğitim sisteminin ne denli çürümüş olduğunu daha çarpıcı bir şekilde göstermeye vesile oldu. Eğitimin nitelikli, ulaşılabilir, parasız ve eşit olması gerekirken, tersine ticarileşen, paralı olmasının yanında pahalılaşan, fırsat eşitsizliği derinleşen ve daha da niteliksizleşen eğitim, salgın ile bir kez daha gözler önüne serilmiş oldu. Salgın döneminde de üniversitelerimizde alınan kararlarda üniversitenin asıl bileşenleri olan öğrencilere, akademisyenlere ve çalışan emekçilere sorulmadan adımlar atıldı. Bizlere dayatılan geleceksizlik, bu süreçte daha da hissedilir hale geldi. Üniversitelerimizde yaşadığımız sorunlar, ilerici, muhalif, devrimci öğrenci ve akademisyenlere dönük saldırılar, gençliğe dayatılan geleceksizlik, bundan tam 39 sene önce 80 darbesi sonrası faşist cunta tarafından kurulan YÖK eliyle gerçekleştiriliyor. YÖK ve YÖK düzeni sürdükçe, eğitim hakkımıza dönük saldırılar artacak, üniversitelerde yaşanan kaos daha da derinleşecek, ilerici, muhalif, devrimci öğrenci ve akademisyenlere dönük saldırılar artacak. O halde gençlik olarak yapmamız gereken şudur: YÖK ve YÖK düzenine karşı birlik olmalı, eğitim hakkımız için mücadele etmeliyiz.

Yıldız Teknik Üniversitesi'nden bir öğrenci