Din istismarı, açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşayan işçi ve emekçilerin öfkesini kontrol altında tutmanın işlevsel araçlarından biridir. Bir yanda servet biriktiren sömürücü/yağmacı azınlık diğer yanda toplumun geniş kesimleri için yaşam koşullarının git gide ağırlaştığı ülkede, emekçilere sürekli “azla yetinme/sabretme/şükretme” telkinleri yapılıyor. Bu rezil yöntemlerle milyonları “kaderine” razı etmeye çalışıyorlar. Bundan dolayı sefalet derinleştikçe, din istismarında bütün sınırlar aşılıyor.
Gerici-faşist iktidar sefil bekasını ayakta tutmak için sermayenin çıkarlarını emekçilerin çıkarlarıymış gibi yutturmaya çalışıyor. Bu alanda kullandığı en etkili araçlardan biri Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ve onun şefleridir. Diyanet, verdiği türlü vaazları ve fetvaları ile hemen her toplumsal gündeme ilişkin söz söylüyor ve hedef gösteriyor. Böylelikle sermaye büyürken, yoksulluğa mahkum edilen emekçilerin “ilahi çağrılar”la sessiz kalması sağlanıyor.
AKP iktidarı döneminde iyice palazlanan, lüks harcamaları ve gerici fetvaları ile gündemden düşmeyen Diyanet’teki skandallar da bitmiyor. Zira Saray'daki yozlaşma, rejimin bir aparatı olan Diyanet’te de yankısını buluyor.
BirGün ve Cumhuriyet’te yer alan haberlere göre, Ramazan ayı nedeniyle yurtdışında vaaz vermeleri için 31 kişilik liste hazırlayan DİB, bu kişilere gittikleri ülkeye göre Euro ya da Dolar üzerinden harcırah ödedi. Deprem bölgesine gönderilen ya da gönüllü giden imamlar ise farklı bir muameleye tabi tutulmuş. Yurtdışında vaaz vermek için gönderilen ve çoğu yöneticilerinden oluşan ‘ayrıcalıklı’ kişilere ise bol keseden Euro/Dolar ödenmiş. Gönüllüler arasından seçilen ve deprem bölgesine gönderilen görevlilere ise DİB tek kuruş ödememiş. Göründüğü kadarıyla yandaş olunca din görevlisi de olsa yağmadan payını alıyor.
Depremde ölenlerin defin işlemleri için deprem bölgesine giden imam, müftü ve şoförler duruma tepki gösterince, Diyanetin de Saray rejimi gibi yozlaştığı daha net bir şekilde göründü. Adam kayırmacılık ve liyakatsizlik kokuşmuş rejimin diğer kurumlarında olduğu gibi, ‘ilahi işler’le iştigal ettiği söylenen DİB’de de kural haline gelmiş görünüyor. Yansıyan bilgilere göre deprem bölgesine gidenlere “Depremde yaşamını yitirenlerin ailelerini teskin edin” talimatı da verilmiş.
Güya “ahiret” işleriyle uğraşan DİB, o kadar “dünyevi” ki, adam kayırmacılık almış başını gidiyor. Ayrıcalıklı kesim, yani yandaş olanlar Euro/Dolar cinsinden avantalarla ödüllendiriliyor. Ayasofya’da kılıç sallayan Ali Erbaş milyonluk makam aracına bindikten sonra, DİB’in yandaşlara avanta dağıtması bir skandal olsa da şaşırtıcı değil.