Dersim Tertelesi’nin üstünden tam 83 yıl geçti. Tertele Zazaca “kırım, katliam” demek.
1938 yılında Dersim’de yaşananlar başka türlü tanımlanamaz. Kadınlar ve çocuklar dahil on binlerce insanın ağır silahlarla taranması, sığındıkları mağaralarda kimyasal gazlarla öldürülmesi, hayatta kalanların ise zalimin eline geçmemek için kendini Munzur’a bırakması aradan kaç zaman geçerse geçsin unutulması mümkün değildir.
Sermaye devleti daha kuruluş yıllarında birçok katliamın altına imzasını attı. Dersim Katliamı bunun kuşkusuz en ağırlarından biridir. Dersim bölgesine yönelik saldırılar daha Osmanlı zamanında yaşanmaya başlamıştı. 1915’e kadar çoğu saldırı boşa düşürülse de, 1915 yılında yaşanan Ermeni Soykırımı bölgeye ağır kayıplar verdirdi. Soykırım sonrası da Dersim halkları çok defa saldırıya uğradı.
Türk sermaye devleti, daha kuruluş yıllarında Osmanlı’dan aldığı katliamcı gelenekle bölgeye dair “harekât” raporları hazırladı. Dersim’de yaşayan çoğunluğu Zaza-Kürt olan halklara yönelik, egemenliğini pekiştirmek istedi. Yarattığı provokasyon ile Dersim’de katliam başlattı. Savaş uçakları Dersim’in üzerine bomba yağdırırken on binlerce insan yaşamını yitirdi. Direnişin önderi Seyit Rıza ve yoldaşlarını idam etti. On binlerce Dersimli sürgüne gönderildi. Halkın küçük yaştaki kız çocukları, asimilasyonun bir parçası olarak başka illere gönderilerek, kültürleri unutturulmak istendi; subayların, bürokratların evlerinde hizmetçilik yapmaya zorlandı...
Katliamın ardından
Dersim Katliamı ne ilkti, ne de son oldu. Dersim Katliamı’ndan sonra sermaye devleti ezilen halklara karşı birçok katliama daha gerçekleştirdi; Maraş, Çorum, Sivas, Roboski... Asimilasyon, imha ve inkâr sermaye devletinin tarihsel temellerinden aldığı bir gelenek. Öte yandan, katliamın ardından geçen uzun yıllara rağmen sermaye devleti katliamı inkâr etmeye devam ediyor. Döneme ve katliama ait tarih arşivini ve belgeleri hala “devlet sırrı” olarak halklardan saklıyor. Ancak yaşananların gerçekliği “devlet sırrı” olarak kendini unutturmuyor.
Dersim bölgesi hala sermaye devletinin egemenliğini pekiştirmek için katliamlara giriştiği bir bölge olmayı da sürdürüyor. Bölge adeta açık hava karakoluna çevrilmek isteniyor. Halkın aynı zamanda kültürel değerleri olan Munzur çayı ve nehirler, talana, ranta açılıyor. Baraj projeleriyle, HES’lerle Dersim Katliamı başka görünümler üzerinden bugün de sürdürülüyor.
Geçtiğimiz yıllarda “dersim katliamı” diyerek timsah gözyaşı döken Erdoğan ve iktidar partisi de, katliamı inkar eden ve savunan CHP’de “asimilasyon, imha ve inkar” politikalarının en güçlü iki savunucusu olarak tarihteki yerlerini alıyor.
Dersim Katliamı ve daha nice katliamın gerçek hesabı ancak bu katliamcı düzenle o büyük hesaplaşma yaşandığında sorulacak.
İ. Y. Gün