Cumartesi Anneleri, 772’nci hafta eylemlerinde Göçlükonak Katliamı’nı hatırlattı ve “Güçlükonak için adalet demekten vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Galatasaray Meydanı’na çıkışın engellenmesi nedeniyle İHD İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta yapılan eylemde, basın açıklamasını İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu.
Güçlükonak Katliamı’nın unutulmaması için bir araya geldiklerini ifade eden Yoleri, 24 yıllık bir cezasızlık dosyası olarak katliamla ilgili şunları söyledi:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde görülen davaya da yansıyan tanık beyanlarına ve heyet raporuna göre; 1996 yılının 10-12 Ocak tarihleri arasında askerler, Şırnak'ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç'u gözaltına aldı. Taşkonak Jandarma Taburu'na götürülen köylüler işkenceyle sorgulanarak öldürüldü. 15 Ocak 1996 tarihinde Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner'i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi ve korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir'i de yanına alarak Ramazan Nas'ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu'na gitti. Taburdakiler korucuların gelmesini beklemiyordu. Gelen korucular da öldürüldü ve daha önce öldürülen 6 köylü ile birlikte, 10 kişinin cansız bedenleri minibüsün koltuklarına bağlandı, başlarına da çuval geçirildi.”
Minibüsün jandarmanın kontrolünde yola çıktığını, yolun askerler tarafından trafiğe kapatıldığını ve minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmaların inerek uzaklaştığını, yolu kesen özel timin minibüsü silahla taradığını hatırlatan Yoleri, roketlerin atılması sonucunda minibüs ve içindeki 10 kişinin kömür haline geldiğini dile getirdi. Yoleri, şöyle devam etti:
“Kaçmaya çalışan minibüs sürücüsü de taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimliklendirme çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü. Genelkurmay Başkanlığı 16 Ocak 1996 günü Ankara'dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak'a getirdi. Gazetecilere açıklama yapan Albay Oğuz Kalelioğlu ‘Katliamı PKK'nin gerçekleştirdiğini ve örgütün bir ay önce ilan ettiği ateşkesi bozduğunu’ açıkladı. Olay yerinde yalnızca 20 dakika tutulan ve köylülerle konuşmalarına izin verilmeyen gazetecilerden bazıları resmi açıklamaları kuşku verici bularak bu kuşkularını İHD ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaştı. Bu paylaşım üzerine bir heyetle olay yerine giden Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu'nun ulaştığı bilgi ve tanıklıklar resmi açıklamalar ile tümüyle çelişiyordu. Heyet ulaştığı bütün bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna ‘Bu katliamı PKK değil, devlet güçleri yapmıştır’ açıklamasında bulundu ve raporlarıyla birlikte Diyarbakır DGM, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği ve Genelkurmay'a başvurdu. Ancak bir sonuç alınamadı. Yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı.”
Yoleri, davanın AİHM’e taşındığını belirterek şunları söyledi:
“AİHM davada Türkiye, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkûm oldu. Katliamdan 13 yıl sonra, 2009 yılında dönemin bakanlarından Adnan Ekmen, ‘Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM'in işiydi, söyleyemedik’ dedi. 2012 yılında dönemin Şırnak İl Jandarma Merkez Bölük Komutanı Yüzbaşı Özcan Tozlu Ergenekon yargılamaları sırasında mahkemede tanık olarak verdiği ifadesinde ve basına yaptığı açıklamalarda ‘Bölgede askerden habersiz kuş bile uçamazdı’ dedi. Güçlükonak Katliamının Akçay Piyade Tugay Komutanı Albay Selahattin Uğurlu'nun emriyle, Albay Levent Göktaş'ın başında olduğu Muhabere Arama Kurtarma (MAK) timlerinin gözetiminde, Ahmet Özalp ve yakını olan 6 korucu tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürdü. Ancak bugüne kadar suçun failleri yargı önüne çıkarılmadı. Talebimiz açık ve net: yargı makamlarını göreve çağırıyoruz.”
Yoleri’nin ardından, Güçlükonak’ta katledilen Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya Erbek, Ahmet Kaya’nın torunu Fatma Kaya, gözaltında kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe ve davanın avukatlarından CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu söz aldı.